 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1980/45
K: 1983/3
T: 19.01.1983
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil (tazminat) davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın reddine dair verilen 26.12.1978 gün ve 1977/442-1978/635 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 21.6.1979 gün ve 4670-7104 sayılı ilamıyla; (... Karar düzeltme istemi vekalet ücretine ilişkin hükme yöneltilmiştir. Davada, dava konusu taşınmazın 200.000 lira değerinde olduğu açıklanmakla davacılar vekili 6.4.1978 tarihinde bakiye harcı Maliye Hazinesi'ne yatırıp makbuzunu ibraz eylemiştir. Bu durumda taşınmazın belirlenip harcı ödenen değeri gözönünde tutulmak suretiyle vekalet ücretine hükmolunmak gerekir iken, mahkemece bundan zuhül edilmesi isabetsiz ve hükmün bu nedenle bozulması icap ederken, dairece zuhulen bu yönden de onandığı görülmekle davalılar vekilinin yerinde olan karar düzeltme isteminin kabulüne ve ittihaz olunan 26.3.1979 tarih 1979/1735 esas ve 1979/3169 karar sayılı onama ilamının vekalet ücretine ilişkin bölümü çıkarılarak mahalli mahkeme tesis olunan hükmün yukarıda açıklanan nedenden (BOZULMASINA), karar verilip dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davalılar vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı vekili, 18.4.1978 günlü dilekçesiyle; (..Tavşancıl Köyü 234 ve 235 sayılı parsellerin tapulama tesbiti sırasında davalı adına tescil edildiğini; oysa bu parsellerin yarı payının miras bırakanları Ahmet'e ait bulunduğunu...) ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile müvekkilleri adına tapuya tescilini istemiş ve davanın değerini 40.000 lira olarak gösterip, peşin harcını da bu değer üzerinden yatırmıştır.
Bu dava devam ederken, davalının yukarıda sözü geçen parsellerin mülkiyetini (yani müddeabihi) bir başkasına (3. kişiye) temlik etmesi üzerine, davacı vekili 2.2.1978 ve 13.10.1978 günlü dilekçeleriyle aynı davalıya karşı davasına (tazminat davası) olarak devam edilmesini istemiş (HUMK 186/II); ve değerini 200.000 lira gösterip, 4.6.1978 gününde de harcı ikmal etmiştir.
Sonuçta yerel mahkeme, tazminata dönüştürülen bu davayı (Tapulama Yasasının 31/II. maddesine dayanarak) reddetmiş ve fakat davalı yararına ayın davasında gösterilen 40.000 liralık değer üzerinden avukatlık ücretine hükmetmiş; bu karar, özel dairece yukarıya metni aynen alınan ilamla bozulmuştur.
Görülüyor ki bu aşamada yerel mahkeme ile özel daire arasında çıkan uyuşmazlık, "... reddedilen bu davada davalı yararına hükmedilecek avukatlık ücretinin, ayın davasında gösterilen 40.000 liralık değer üzerinden mi, yoksa tazminata dönüştürülen davada gösterilen 200.000 liralık değer üzerinden mi tayin ve takdir edileceği..." noktasında düğümlenmektedir.
Hal böyle olunca, burada çözümlenmesi gereken sorun, Usulün 186/II. maddesi hükmüne dayanılarak davalı hakkında açılan bir ayın davasının tazminat davasına dönüştürülmesi sırasında, ayın davasındaki değerin aşılıp aşılamayacağı hususu olmalıdır. Zira bu soruya verilecek yanıt, aynı zamanda uyuşmazlığın hangi yönde çözülmesi gerektiğinin de yanıtını teşkil edecektir.
Gerek uygulamada ve gerekse bilimsel görüşlerde (HGK. 26.10.1966 gün ve E. 8/523, K.275) (Saim Üstündağ-Medeni Yargılama Hukuku-Cilt 1-2. Bası-İstanbul 1977 Sayfa 467) (Necip Bilge/Ergun Önen-Medeni Yargılama Hukuku Dersleri - Ankara 1978- Sayfa 475 vd.) (Baki Kuru-Hukuk muhakemeleri Usulü-4. Bası-Cilt III- Ankara 1982 Sayfa 2724 vd. ve orada anılan kararlar) belirtildiği veçhile; davalının, dava devam ederken dava konusu taşınmazı (müddeabihi) bir başkasına (3. kişiye) temlik etmesi halinde davacı bir seçim hakkına sahiptir; ya davasını, müddeabihi temellük edene (devralana-devredenin hukuku halefine) yöneltecek; bir başka anlatımla "temlik eden davalı ile olan davasının takibinden sarfınazar ederek, müddeabihi temellük etmiş olan 3. kişiye karşı aynı ayın davasına devam edilmesini" isteyecek (HUMK. 186/1. C.2); ya da davasını, (somut olayda olduğu gibi), müddeabihi 3. kişiye temlik etmiş olan ilk davalıya karşı tazminat davasına dönüştürecek (HUMK. 186/II); yani davasına tazminat davası olarak devam edilmesini isteyecektir. Görülüyor ki, davacının davasını tazminat davasına dönüştürmesi halinde davanın tarafları aynı kalmakta; sadece davanın konusu (müddeabihi) değiştirmektedir. Davacı için anılan maddede öngörülen bu seçimlik hakkın kullanılması sonucu ya davanın konusu ya da davalısı (yani hasmı) değişmektedir. Bu değişiklikler normal halde yasak olduğu halde, temlik faraziyesinde bu değişiklikler caiz olup, yasak itirazı ile karşılanmayacaktır. Zira, Usulün 185. maddesinin 2. bendinin 2. cümlesi, bu değişiklikte hasmın muvafakatına ihtiyaç olmadığını ifade etmiş ve 186. madde hükmünün, davayı değiştirme ve genişletme yasağının bir istisnası olduğunu kabul etmiştir. Bu ilke, ayın davasının tazminat davasına dönüştürülmesi sırasında, davacının ayın davasındaki değerle bağlı tutulamayacağı yönünden de aynen geçerlidir. Bir başka anlatımla, kural olarak davacının davasını tazminat davasına çevrilebilmesi için davalının rızasına ihtiyaç olmadığı gibi, davacının davalıdan istediği tazminat toplamı, müddeabihin dava dilekçesinde belirtilen (veya sonradan takdir edilen) değerinden fazla olsa bile, davacının müddeabihi arttırdığından ve bunun için davalının muvafakatının gerekli olduğundan söz edilemez; az yukarıda anılan ve genel ilkeye bir istisna getirmiş bulunan 186. madde hükmü, bu yolda işlem yapmaya olanak tanımıştır. Esasen işin niteliği de böyle bir düzenleme ve uygulamayı gerekli kılmaktadır. Çünkü, hiç kuşku yoktur ki bu halde esasen davacının davalıdan isteyebileceği tazminat davalının 3. kişiye devretmiş olduğu dava konusu mal veya hakkın (bu devir tarihindeki) gerçek değeri olacaktır.
Kaldı ki, ayın davasının açıldığı tarih ile bu davanın aynı davalı aleyhine tazminata dönüştürüldüğü tarih arasında uzun bir süre geçmemiş olsa dahi yine de davacı mutlak olarak ilk değerlendirmesi ile bağlı olmaksızın (aradaki fark için peşin karar ve ilam harcının tamamlaması şartıyle) (Harçlar K.m.30), tazminat davasını istediği bedel üzerinden yürütülebilecektir. Öte yandan Usulün 186. maddesinin yukarıdan beri anlatılmaya çalışılan özelliği karşısında tazminat davası ilk davanın (ayın davasının) devamı niteliğinde olduğundan tazminat davasında istenilen değer mahkemenin gerçekleşen ilk görevini dahi etkilemeyecektir.
O halde, şu açıklamaların ışığı altında özel daire bozma ilamına uyulmak ve o doğrultuda bir karar oluşturulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 19.1.1983 gününde oybirliği ile karar verildi.