 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1980/3055
K: 1983/427
T: 27.04.1983
DAVA : Taraflar arasındaki "kıdem tazminatı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Mihalıçcık Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 24.6.1975 gün ve 369-180 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 6.11.1975 gün ve 28652-48418 sayılı ilamıyla; (..Davalı taraf ibra def'inde bulunmuş ve buna dair davacının imzalarını taşıyan ibraname ile ödemenin müfredatını gösteren ibra senedini ibraz etmiştir. Bu ibraname ve ibra senedi, dava konusu kıdem tazminatını da kapsamakta olup, davacı taraf, ibraname ve ibra senedindeki imzalarını ve bunların muhtevasını inkar etmiş veya bu yolda bir itiraz ve savunmada bulunmuş değildir. Yani dayanılan ibraname, hukuken geçerlidir. Mahkemenin aksi görüşle ibranameyi geçersiz saymasında isabet bulunmadığından hükmün bozulması gerekir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve doyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü KARAR : Davacı işçi, (..Toplu iş sözleşmesinin 65. maddesindeki "kıdem tazminatının hesabında bir tam iş yılı 300 gündür" hükmü gereğince, iş yılı 300 gün kabul edilmek suretiyle kıdem tazminatı hesaplanıp buna göre ödeme yapılması gerekirken; işverenin, sözleşmeye aykırı olarak bir tam iş yılını 365 gün kabul edip, bu tarz hesaplama sonucu kendisine noksan kıdem tazminatı ödediğini ileri sürüp noksanlığın davalı işverene ödetilmesi..) istemiyle dava açmış; davalı vekili ise, (..davacının işten ayrıldıktan sonra imzalanmış olduğu ibranameye dayanarak davanın reddi gerektiğini..) savunmuştur.
Dosyadaki belgelere ve bilirkişi raporu kapsamına göre; davacının iş akdi bozulup, işten ayrılmasından sonra işverene 15.8.1973 günlü ibra belgesini verdiği anlaşılmaktadır. Söz konusu ibraname matbu olarak düzenlenmiş olup, davacı tarafından da imzalanmıştır. Davacı, (..işverenin tek taraflı olarak hazırlamış olduğu bu ibranameyi kendisine yapılmış olan ödemeyle sınırlı olarak imzaladığını tazminatın ödenmemiş kesimini kapsamadığını ve dava konusu olan bu kesim için bağlayıcı olmayacağını..) ileri sürmektedir.
Mahkeme, (..davacının, salt ibraname imzalamış olmasının, eksik ödeme bulunması halinde bu noksanlığı dava etmesine engel teşkil etmeyeceği...) gerekçesiyle, kıdem tazminatı alacağı bulunup bulunmadığı açısından bilirkişi incelemesi yaptırmış ve bu inceleme sonunda saptanan alacağın ödetilmesine karar vermiş; davalı vekilinin temyiz üzerine yerel mahkeme kararı özel dairece yukarıya metni alınan ilamda yazılı olduğu şekilde bozulmuş; mahkeme önceki kararında direnmiştir.
Görüldüğü üzere, yerel mahkemeyle özel daire arasındaki uyuşmazlık, savunmaya dayanak yapılmış olan ibranamenin, bu davada istenen ve noksan ödemeden kaynaklandığı ileri sürülen kıdem tazminatı kesimi yönünden davacıya bağlayıcı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yargısal kararlarda da benimsendiği üzere, işçinin işverene verdiği ibranamenin, kural olarak, işçiye yapılmış olan ödemeyle sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. İş hukukunun işçiyi koruyucu amacı göz önünde tutulduğunda, bu konuda dar yorum esasının benimsenmesi ve yine kural olarak bir işçinin, işverenin karşılıksız olarak ibra etmesinin ihtimal dışı olması da kabul tarzını destekleyici bir nitelik taşır (HGK.nun 16.6.1971 gün ve E. 1215) miktarını belirleyen ve ibraname adı altında düzenlenmiş olan belgelerin makbuz niteliği taşıdığı kabul edilmiştir. (HGK.nun 17.3.1978 gün ve E. 1977/10-26, K. 1978/250). Hal böyle olunca, davacının makbuz niteliğindeki bu ibraname dışında kalan haklarını ve bu arada noksan ödeme varsa bu kesim alacağını istemesini engelleyici bir neden de bulunmamaktadır. Diğer yandan, bu davada gözönünde bulundurulması zorunlu olan önemli bir nokta da, istemin, kıdem tazminatının toplu iş sözleşmesi hükümlerine aykırı olarak hesaplanmış olduğu iddiasına dayandırılmış olmasıdır. Bu iddia gerçekleştiği ve hukuksal açıdan da kabul edilebilirliğinin saptanması halinde, davacının hak ettiği kıdem tazminatı miktarı, kendisine ödenmiş olandan daha fazla bir meblağa ulaşabilecektir. Davacı da sözleşmeye dayalı iddiasının kabulü halinde ortaya çıkacak tazminat miktarını istediğine göre, işverenin kendi lehine bir uygulama sonucu tesbit ettiği miktara ilişkin olarak düzenlediği ve davacıya imzalattığı belgenin, bu davadaki istemi oluşturan tazminat bölümünü kapsamadığı mantıksal bir sonuçtur. O halde, bozma ilamında belirtildiği gibi, salt ibranameye dayanarak davanın reddi cihetine gidilmesi, iddianın sebebine ve ileri sürülüş biçimine de uygun düşmemektedir. Bu itibarla, özel dairenin ibranameyi esas alarak yapmış olduğu bozma nedenine karşı yerel mahkemece direnilmesi Hukuk Genel Kurulu'nca da uygun görülmüştür. Ancak, sair yönlerin incelenmesi için dosyanın özel daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle bozma sebebine karşı direnme uygun olduğundan, sair cihetlerin incelenmesi için dosyanın 9. Hukuk dairesi'ne gönderilmesine, 27.4.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.