 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1980/2378
K: 1983/814
T: 14.09.1983
DAVA : Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi ve kal'" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Ayancık Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın kabulüne dair verilen 25.9.1979 gün ve 1977/211 esas, 1979/194 karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 21.1.1980 gün ve 405-391 sayılı ilamıyla (..Davalının yaptığı duvar, davalı taşınmazının mülkiyeti alanında kaldığına, davacı taşınmazına bir müdahele söz konusu olmadığına göre; yazılı şekilde davalının elatmasının önlenmesine ve duvarın kal'ine karar verilmesi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı vekili, (..Davalının kendi taşınmazı üzerinde, komşuluk hukukuna ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak, sırf müvekkilini müşkül durumda bırakmak amacı ile duvar inşa ettirmek suretiyle, müvekkiline ait binanın görüş açısını ve işi engellediğini...) ileri sürerek, "duvarın, pencereyi kapatan bölümünün yıktırılmasına ve böylece elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ise, (dava konusu duvarı mülkiyet hakkına dayanarak inşa etmiş bulunduğunu) savunmuştur.
Yerel mahkeme, davanın kabulüne karar vermiş ise de; bu karar, Özel Dairenin yukarıya metni aynen alınan ilamıyla bozulmuştur.
Dava, komşuluk hukukuna ilişkin bulunan MK.nun 661. maddesi hükmünden kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve kal' (yıkım) isteğine ilişkindir.
Komşular arasında çıkabilecek çıkar çatışmalarını düzenleyen MK.nun 661. maddesi, taşınmaz malikinin komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılmıştır. Bir başka anlatımla yasa koyucu, komşuluk hukukuna egemen olan eşitlik, genellik ve hakkaniyet ilkelerini gözeterek sevkettiği bu hukuk normu ile komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını dengeli bir şekilde düzenlemek ve bir arada yaşamak durumunda olan komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik ve sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onların katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemek suretiyle komşular arasındaki barışı kurmak istemiştir. Gerçekten, 661. madde hükmüne göre, "Bir kimse mülkünü kullanırken, hele sınai işler yaparken komşusuna zarar verecek her türlü taşkınlıklardan çekinmeye mecburdur.
Hususiyle mazarrat veren ve gayrimenkulün mevki ve mahiyetine ve mahalli örfe göre komşular arasında boş görülebilecek dereceyi geçen görültüler ve sarsıntılar yapmak ve duman ve kurum ve rahatsızlık veren sair toz, buğu, koku çıkarmak memnudur." Görüldüğü vechile bu hükmün taşınmaz malikine yüklediği mükellefiyet, onun, mülkünü kullanırken komşusuna zarar verecek taşkınlıklardan kaçınmasıdır. Buradaki (taşkınlıktan) maksat, komşuluğun olağan hoşgörü ölçülerin aşan ve komşu taşınmaz zararına aşırı derecede itkeli olabilecek davranışlar, eylemlerdir. Demekki, taşınmaz malikinin kaçınma ödevi belirlenirken, taşkınlığın komşu taşınmaz ve komşu üzerde zarar verici ve alışılmış (normal) ölçülere göre çekilmez bir etki yapacak nitelikte bulunup bulunmadığı gözönünde tutulacaktır. Öte yandan, bir kullanmanın taşkınlık sayılıp sayılmayacağının belirlenmesinde, taşınmaz bulunduğu yerin, kullanma amacının, niteliğinin ve yöresel örfün de nazara alınması gerekir.
O halde hakim, her somut olayın özelliğini, yani taşınmazın yerini, yöresel örf ve adet kurallarını göztererek komşuların birbirine göstermekle yükümlü oldukları tahammülün sınırını, dolayısıyla bir taşkınlığın var olup olmadığını saptamak, çıkar çatışmalarını olaya en uygun düşecek şekilde çözümlemekle yükümlüdür.
Temyiz incelemesine konu olan bu davada, mahkemece, MK.nun 661. maddesi açısından ve az yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda bir bilirkişi incelemesi yaptırılmamış; davalının inşa ettirdiği duvarın, davacı komşu ve ona ait taşınmaz üzerinde zarar verici ve normal ölçülere göre çekilmez bir etki yapacak nitelikte bulunup bulunmadığı hususu saptanmamıştır. Oysa, bu gibi durumlarda, uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılması zorunludur.
Bu itibarla mahkemece yapılacak iş, açıklanan ilkeler doğrultusunda, uzman bir bilirkişi aracılığı ile gerekli inceleme yaptırılmak ve davalı tarafından yaptırılan duvarın, davacıya ait taşınmaz üzerinde ne gibi zararlı etkileri bulunduğu ayrıntılı bir şekilde saptamak ve bu halin bir (taşkınlık) sayılıp sayılmayacağı yönü üzerinde de durulmak; bunların önlenmesi için alınması gerekli tedbirlerin neler olabileceği hususu da bilirkişiden sorulup gerekçeli rapor alınmak ve hasıl olacak uygun sonuç uyarınca bir karar vermekten ibarettir.
O halde, eksik incelemeye dayalı önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen sebepleden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.9.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.