 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1980/2266
K: 1983/854
T: 28.09.1983
DAVA : Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi ve yıkım" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Edirne Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın reddine dair verilen 22.6.1970 gün ve 639-328 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 7.11.1979 gün ve 12505-12510 sayılı ilamıyla: (...Davalının, davacıya ait çaplı taşınmaza elattığı fenni uygulama sonunda kesinlikle saptanmıştır. Çaplı yere müdahale halinde iyi niyetin söz konusu olamayacağı, bu nedenle davanın kabulü gerektiği gözönünde tutulmadan yazılı şekilde davalıya yararlanma hakkı tanınmasına karar verilmesi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle; yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacılar vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : MK.nun 651/2. maddesi ile öngörülen koşullardan bir diğeri de, taşkın yapının iyi inançla yapılmış olmasıdır. Eğer yapı sahibi iyi inançlı değilse, sınırı aşılmış bulunan arsanın maliki, taşkın yapıya itiraz etmemiş olsa bile, taşkın yapının kaldırılmasını MK.nun 618. maddesine dayanarak her zaman isteyebilir. O nedenledir ki, ekonomik ve sosyal sonuçları kuşkusuz bulunan taşkın yapı ile ilgil uyuşmazlıklarda (iyi inanç) koşulu üzerinde önemle durulmalı olaylar ve karnelerle tarafların göstereceğ deliler bir arada değerlendirilerek takdir hakkı buna göre kullanılmalıdır. Her ne kadar MK.nun 651. maddesinde iyi inancın tanımı yapılmamış ise de, bu maddede yer alan inancın, subjektif iyi inanç olduğu kuşkusuzdur. Burada kural, taşkın yapı sahibinin tecavüz ettiği taşınmazın başkasının mülkü olduğunu, ya da yapısının başkasının arsasına taştığını bilmemesi ya da beklenen bütün dikkat ve özeni göstermesine rağmen bilecek durumda olmamasıdır. Görülüyor ki, buradaki iyi inanç, kusursuz bilgisizlik anlamındadır. Gerçi, Yargıtay'ın kökleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, kadastroya da tapulaması yapılmış, çapları düzenlenmiş parsellere taşan yapının sahibi, kural olarak iyi inançlı kabul edilmemiştir. Ne var ki, bu ilkenin her halde ve her zaman uygulama yeri bulacağından söz edilmesi mümkün değildir.
Örneğin, bir gereç malikinin çapa rağmen yerini belli edememesi ve bunun için tapuya, kadastro müdürlüğüne ve imar müdürlüğüne başvurması üzerine görevli ve yetkili memurlarca gösterilen yerde yapı yapması durumunda, o yerin sonradan başkasına ait olduğunun anlaşılması, iyi inançlı kabul edilmesine engel değildir. Yetkili memurların gösterip tesbit ettiği yere bina yapan kimse kendisinden beklenen bütün dikkat ve özeni göstermiş demektir. Nitekim, Özel Dairenin uygulanmasının da bu yolda olduğu gözlenmektedir.
O halde, kadastrosu ya da tapulaması yapılmış parsellere taşan yapının sahibinin bazı olgulara dayanarak iyi niyetli olduğunu ileri sürmesi halinde mahkeme, olayları ve karinelerle, tarafların göstereceği delileri etraflıca incelemek ve gözetmek zorunluğundadır. İyi inancın nasıl ve ne şekilde ispat edileceği, hangi hallerde ispat yükümünün yer değiştireceği 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanmıştır. Öyle ise, bu davada davalının iyi inançlı sayılıp sayılamayacağı yönü, olaylar, karieler ve tarafları tüm delilleri bir arada icelenip değerlendirilerek tesbit edilmek gerekirken, Özel Dairenin başka hiçbir olay, delil ve karine üzeride durmaksızın, salt (çaplı yere müdahale halinde iyi niyetten söz edilemeyeceği) yollu görüşü Hukuk Genel Kurulu'nca paylaşılmamış ve davalının iyi inançlı sayılıp sayılmayacağı hususunun, davada gerçekleşen maddi ve hukuki olgular gözetilerek tesbiti için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi uygun bulunmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, gerekli inceleme yayılmak üzere dosyanı 1. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 28.9.1983 gününde oyçokluğu ile karar verildi.