 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1980/2025
K: 1982/591
T: 11.08.1982
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İSTANBUL Asliye 4. Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.7.1979 gün ve 1978/857, 301 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 3.11.1979 gün ve 1979/4679 - 5119 sayılı ilamı:
(..Davacı vekili, vekil edenin davalı bankanın Galatasaray şubesinde mevduat hesabı bulunduğunu, Ağustos 1978 ayı ortalarında para çekme gereksinimi duyduğunda hesap cüzdanı ve kimlik belgesinin çalındığını anlayıp, durumu hemen davalı bankanın şubesine bildirdiğini, ancak davalıca kusurlu biçimde, hesaptaki paranın Harbiye şubeleri provizyonuyla sahte imza dayanak yapılarak 3. kişiye ödendiğini saptadıklarını bildirilerek, 47.000 liranın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili savunmasında, iş sahası itirazıyla birlikte çalınma olayını derhal bildirmeyen davacının kusurlu olduğunu, yöntemince ve kimlik saptanarak yapılan ödemede kusurları bulunmadığını, kalan parasını ibra belgesi karşılığı alan davacının dava hakkı bulunmadığını, ayrıca paranın davacı tarafından çekildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece uzman bilirkişi raporu ile paranın davacı tarafından çekilmediğinin saptandığı, kusur bilirkişilerince bankaca ödemenin önlenmesi olanağının bulunmadığı ileri sürülmüşse de, bankaların nitelikleri uyarınca hafif kusurları da olsa bundan doğan zararlara katlanması gerektiği, ayrıca kendi çalışma dönemleri içinde yeni ve daha etkin kontrol yollarını arama ve bulma görevinde oldukları gerekçesiyle 47.000 liranın tahsiline karar verilmiştir.
Hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Özellikle bir güven kurumu olan ve uzmanlığı gerektiren mesleki bir iş gören bankaların, paraya ilişkin uğraşılarında TTK.nun 20. maddesi hükmü uyarınca özenli bir işadamı gibi davranmaları zorunludur. Bu nedenle provizyon dışında araştırma ya da karşılaştırma yapmaksızın, sahteliği ilk bakışta anlaşılan ve uzman bilirkişi raporuyla da doğrulanan imza ile ödeme yapan davalı bankanın olayda birinci derecede ve ağır kusurlu olduğunun kabulü doğrudur.
Ancak, davacının, polise başvuru tutanağındaki kabulüne göre diğer bir kısım değerli eşyalarıyla birlikte banka hesap cüzdanı ile kimlik belgesinin de çalındığını 10.8.1978'de öğrendiği halde, durumu bankaya 15.8.1978 tarihinde bildirdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, olayı ve hesap cüzdanının çalındığını bankaya hemen bildirmeyen davacının ikinci derecede kalan karşılık kusurunun bulunduğunun kabulü zorunludur.
Mahkemece yapılacak iş, Borçlar Yasasının 98. maddesi yollaması ile 44. maddesi hükmü de gözetilerek, davacının karşılık kusuru oranının saptanması ve bunun istemden düşülerek davalı bankanın sorumlu olacağı miktarın belirlenmesidir.
Davacının karşılık kusuru bulunduğu gözetilmeden yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki kağıtlara yerel mahkeme kararında gösterilen gerektirici nedenlere ve özellikle maddi olayların gerçekleşme biçimi itibariyle olayda davacıya yükletilmesi kabil bir (birlikte kusur) bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının reddiyle, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 11.8.1982 gününde oyçokluğuyla karar verildi.