 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1980/1949
K: 1981/535
T: 26.06.1981
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kocaeli 1. İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 12.11.1979 gün ve 255-496 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 05.12.1979 gün ve 14758-15474 sayılı ilamı:
"... Davacıların murisi işverenin şöförüdür. İşe giderken üçüncü bir şahsa ait vasıta ile çarpışmıştır. Bu olayda davacıların murisi % 5, üçüncü şahsa ait şöför % 95 kusurludur. İşverenin hiçbir kusuru yoktur. Olay 506 sayılı Kanunun 11. maddesine göre iş kazasıdır. Ancak işveren hiçbir kusuru olmamasına göresorumlu tutulamaz" gerekçesiyle bozularak dosya geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
KARAR : Davalı idarede şöför olarak görevli olan davacıların miras bırakanı kendisine verilen göre gereği, işçileri çalışma yerinegötürmekte iken, bir tankerin önce bir kamyona sonra da davacıların miras bırakanının yönetimindeki jeepe çarpmak suretiyle şarampola yuvarlanmasına sebebiyet verdiği ve bu olayda davacıların miras bırakanı olan jeep şöförü ile jeep içerisinde bulunan işçilerden bir kısmının öldüğü, bir kısmının yaralandığı kazanın meydana gelmesindebirinci derecede ve % 85 kusurun tanker şöföründe, ikinci derecede ve % 10 kusurun kamyon şöföründe, 3. derecede ve % 5 kusurun da davacıların miras bırakanına ait olduğu, işverenin kusurunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Olayda hayatını kaybetmiş olan jeep şöförünün mirasçıları, işveren idareye karşı açtıkları tazminat davasında, trafik olayında vefat eden diğer işçilerin hak sahipleri tarafından daha önce açılıp sonuçlanan davalarda tazminat ödemeye mahkum edilmiş bulunan işverenin, miras bırakanlarının % 5 kusurundan dolayı kendilerine karşı rücu davası açılmış bulunduğunu bildirerek, dava dilekçelerinde yazılı maddi ve manevi tazminatın işveren idareye ödetilmesini istemişler ve duruşma sırasında da işverenin kusuru olmadığını kabul ederek davalarını kusursuz sorumluluk esasına dayandırdıklarını açıklamışlardır.
Olayın bir iş kazası olduğu yanlar arasında tartışmasızdır. Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık hukuki bir nitelik taşımaktadır.
Davacıların (maddi ve manevi) tazminat istekleri, 1475 sayılı İş Kanunu'nun 73. ve Borçlar Kanunu'nun 45, 47, 55, 322. maddelerine dayanır. Davacılar, davalı işverenin kusursuz sorumluluğundan söz ederek tazminat istemektedirler. Gerçekten, 27.03.1957 gün, 1/3 sayılı ve 22.06.1966 gün, 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarında da açıklandığı gibi, iş kazası sonucu meydana gelen zararı işverenin tazmin borcu kusursuz sorumluluğa dayanır. Kusursuz sorumluluk hallerinde ise, kusur, sorumluluğu oluşturan bir unsur olmadığından, tazminat borcunun doğabilmesi bakımından işverenin kusuru aranmaz. Ne varki kusursuz sorumlulukta da işverenin tazmin yükümlülüğü için illiyet (nedensellik) bağının gerçekleşmesi zorunludur ve bu yön, "-Hakim sebebiyet (illiyet) münasebeti bulunmak kaydıyla... manevi tazminata hükmedebilir-" sözleriyle, 22.06.1977 günlü İçtihadı Birleştirme kararında da açık bir şekilde ifade edilmiştir. O halde, işverenin işletmesi ile zararlı sonuç arasındaki illiyet bağının kesilmesi veya uygun olmaması halinde işverenin zararı tazmin yükümlülüğünden söz edilemez. Temyize konu olayda da (davalı işverenle ve işletmesiyle ilişkisi olmayan) üçüncü şahsın % 95'e ulaşan kusuru, davacıların destekleri işçinin kullandığı aracın davalı işverence işletilmesi olgusu ile zarar arasındaki uygun nedensellik bağını kesecek yoğunlukta bulunduğuna göre bu olay nedeniyle davalı işveren tazminatla sorumlu tutulamaz. Direnme kararı bu sebeplerle usul ve Yasaya aykırı olduğundan bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı Hazine Avukatının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı (BOZULMASINA) oyçokluğuyla karar verildi.