 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1980/1846
K: 1983/397
T: 20.04.1983
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21.2.1977 gün ve 1975/105-68 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 23.2.1978 gün ve 1978/1966 - 1842 sayılı ilamiyle; (..Davacı, kızı bulunan davalıya yaptığı taşınmaz satışının "hile" nedeniyle iptalini istemiştir. Bu gibi uyuşmazlıklarda "hile" şöyle oluşur:
Alıcı bulunan davalı, satıcı bulunan davacıya bakacağı hususunda vaatkar sözler etmek ve güvence veren davranışlarda bulunmak suretiyle kandırır. Ölünceye kadar bakma şartıyla sözleşme yapılacağı havasını uyandırarak satış şeklinde işlem yapılmasını sağlar, bir süre satıcıya bakar, ondan sonra kendisini kovar veya bakmaktan vazgeçer, satıcı da bakma keyfiyetine son verildiği zaman kendisinin aldatıldığını anlar ve gerçeği öğrenir.
Dava konusu olayda bu tasvire ve ülkemizde emsali çok olan bu gibi öteki olaylara uygun olarak geçmiştir.
Davalı satıştan sonra davacıya 5 yıl bakmış, ondan sonra davacıya kendi haline terketmiş, terk tarihinde davacı gerçekle karşı karşıya kalarak bir tertibin kurbanı olduğunu öğrenmiştir.
Temlik 18.11.1969'da yapılmış, dava 5.3.1975'de açılmıştır. Davalı, temlikten sonra davacıya 5 yıl baktığına, bu süre sonunda anasını kapı dışarı ettiğine göre, hak düşüren süre dolmamıştır. Olay hakkında tanıklardan yukarıda belirtilen şematik açıklama esas tutularak yeterli bilgi alınmadan ve tanık sözleri de olayın özelliği gözönünde tutularak yeteri gibi değerlendirilmeden davanın reddedilmesi yolsuzdur..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, Borçlar Yasasının 28. maddesi hükmünden kaynaklanan ve hile hukuki sebebine dayanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, (..177 parsel sayılı taşınmazını, kendisini bakıp gözetmeyi vaad eden kızı davalıya, ölünceye kadar bakma koşulu ile temlik etmek istediği halde, tapudaki işlemin davalının hilesiyle satış gibi gösterildiğini ve böylece, hile ile taşınmazı elinden aldıktan bir süre sonra da, davalının kendisini kovduğunu..) ileri sürmüştür.
Davalı ise, (.. tapuda yapılan işlemin gerçek satış olduğunu ve davanın, bir yıllık hak düşürcü süre geçtikten sonra açıldığını..) savunmuştur.
Yerel Mahkeme, (..tapuda satış işleminin 18.11.1969 tarihinde yapıldığı; akit tablosuna göre, hata ve hilenin bu tarihte öğrenildiğinin kabul edilmesi gerektiği, davanın ise 5.3.1975 tarihinde ve bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olduğu..) gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş; bu karar, Özel Dairenin yukarıya metni aynen alınan ilamiyle bozulmuştur. Ancak, mahkeme önceki kararında direnmiştir.
Olayda, dava konusu taşınmazın, 18.11.1969 tarihinde davalıya temlik edildiği; bu davanın ise, 5.3.1975 tarihinde açılmış olduğu tartışmasızdır.
Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davanın Borçlar Yasasının 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürcü süre içinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği gibi, anılan Yasa hükmünde öngörülen bir yıllık süre, hileye maruz kalan kimsenin, bunu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar ve mağdurun öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarih esas olarak alınır. Ancak, diğer taraf, öğrenmenin (ıttılaın) bu tarihte değil de daha önce olduğunu iddia ederse, o takdirde, bu iddiasını ispat zorunluğundadır.
Hal böyle olunca, mahkemece, öncelikle hileyi öğrendiği tarih davacıya kesin olarak açıklattırılmak ve özellikle 5.1.1978 tarihli temyiz dilekçesindeki (. kendisini kandırdığına, Aydın Sulh Hukuk Mahkemesine hissedar bulundukları diğer taşınmazlar için açılan topluluk mülkiyetinin giderilmesi davası açıldığı Mart - 1973 tarihinde muttali olmuştur..) şeklindeki beyanı da gözetilmek suretiyle hilenin öğrenildiği tarih tahkik ve tespit olunmak ve şayet davalı taraf ıttılaın daha önceki bir tarihte olduğunu ileri sürerse, bu iddiasını ispat için kendisinden delil istenmek ve göstereceği deliller toplanıp, değerlendirilmek gerekir. Yerel Mahkemenin, bu yönde hiçbir araştırma ve inceleme yapmaksızın, davacının tapuda temlik işleminin yapıldığı tarihte hileyi öğrendiği varsayımından hareket ederek, hak düşürcü süre yönünden davanın reddine ilişkin olarak verdiği önceki kararda direnmesi Usul ve Yasaya aykırıdır. O halde, yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA(...) 20.4.1983 gününde, oybirliğiyle karar verildi.