Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1980/1280
K: 1983/132
T: 16.02.1983
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana İş Mahkemesinde davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.12.1977 gün ve 1977/36-1806 sayılı kararın incelenmesi kurum tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 16.4.1979 gün ve 1979/1993-3341 sayılı ilamiyle; (...Davacı kurum, davalı işveren tarafından düzenlenmiş vizite kağıdına göre, üçüncü şahıs davalı (M.)'ın da araya girmesi sonucu, notmal çalışmasını sürdürmekte bulunan ve hasta olmayan sigortalı yararına düzenlenen hasta raporu gereği, Kurum zararına, haklı neden olmaksızın elde edilen geçici iş göremezlik ödenekleri ile ayrıca, aynı sigortalıya, aynı yöntemle bu defa yıllık izinde bulunduğu günler için ödettirilen geçici iş göremezlikleri toplamının, olaya neden olan davalılar, işveren, sigortalı, aracı (M.) ve ilgili davalılardan zincilreme sorumluluk esaslarına göre geri alınmasını istemiştir.
Mahkeme, olayı bütün yönleri ile açıklayan ve hakkındaki davayı kabul eden sigortalı ile aracı (M.) hakkındaki davayı sabit görmüş, ilgili doktor hakkında dava müracaata bırakıldığından karar vermeye gerek görmemiş, İşveren aleyhindeki davayı ise, sorumluluğu bulunmadığından reddetmiştir. Sigortalı; hakkında verilen hükmü temyiz dahi etmemiş, (M.) hakkında verilen hüküm ise yukarıda gösterilen gerekçelerle yerinde bulunmuştur. Bu durumda, çözümlenecek sorun, işverenin, Kurum zararına oluşan bu olayda, vizete kağıdının düzenlenmesinden geçici iş göremezliği ödeneğinin Kurum kasasından çıkış safhasına kadar olan dönemde sorumlu olup olmadığı konusudur.
Gerçekten, işveren, sonucu başkalarının hukuk alanını etkilemesi yönünden vizete kağıdının düzenlenmesinde bir takım yükümlülükler altında bulunmaktadır. Bu yükümlülükler, özellikle iki aşamada daha belirgin haldedir. 1. aşamada işveren, vizite kağıdı düzenlenmesi sırasında, yasaca belirtilen bilgileri tam ve doğru bildirmekle yükümlüdür. Sosyal Sigortalar Kanunun 90. maddesinde de açıkça ifadesini bulan bu yükümlülük, son fıkrada, sonucu ile birlikte gösterilmiş aynen "işveren, işkazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde, sigortalının kazancını ve prim ödeme gün sayılarını göstermek üzere, örneği Kurumca hazırlanacak belgeyi düzenleyerek sigortalıya vermekle yükümlüdür... Yukarıdaki fıkralarda yazılı belgelerdeki bilginin eksik veya yanlış olması sebebiyle, sözü edilen fıkralarda belirtilen kimseler için kurumca yersiz olarak yapılan her türlü masraflar işverene ödetilir." hükmü yer almıştır. Öte yandan, işverenin yükümlülüğü anılan belgelerin tam ve eksiksiz doldurulmasıyla da sona erdirilmemiş bu belgelere göre yapılan işlemleri takiple sonucuna göre işlem yapılması yasalarca öngörülmüştür. Örneğin; hastalığı saptanan işçisinin işten ayrılmasını temin etmek, SSK'nun 38/2. maddesinde gösterildiği üzere, tedavisi sona eren sigortalının çalışabilir durumda olduğuna dair, Kurum hekimlerinden rapor almak yükümü ikinci aşamada beliren yükümlülükler arasındadır.
Olayımızda işveren, vizite kağıdının düzenlenmesiyle ilgili olarak, sigortalıya ait bilgileri tüm olarak vermemiş, senelik izinde olan sigortalısını çalışıyor gibi göstermiş, bu belgelere göre elde edilen rapor sonuçlarını talep etmemiş, özellikle, sigortalılarını sağlık kurumlarına sevk ve gönderme ve bunların sonuçlarıyla ilgili işlemlerde, işyerinde gerekli disiplin ve organizasyonu sağlamamış, Kurum zararının oluşmasında kusurlu davranmıştır.
Belirtilen bu maddi ve hukuki olgulara ters düşecek biçimde, yargılama sırasında iddia olarak dahi ileri sürülmemiş bir hususu gerekçe yaparak mahkemenin işveren hakkındaki davayı reddetmesi usul ve yasaya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda ; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Davacı Kurum, "... İş göremezlik ödeneğinden fuzulen ödenen 2.694,06 liranın, işveren ile birlikte haksız fiil faillerine ödetilmesini" istemiştir. Mahkeme, işveren hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar yönünden istemin kabulüne karar vermiş, davacı kurumun temyiz üzerine bu karar Yargıtay 10. Hukuk dairesince metni yukarıda yazılı ilamla bozulmuştur. Mahkeme önceki kararında yazılı gerekçelerle direnmiştir.
Direnme kararı davacı kurum tarafından süresi içinde temyiz edilmiş, yerel mahkeme, "22.6.1979 tarih 2248 sayılı Yasanın 8. maddesine göre 3000 lirayı geçmeyen davada verilen kararın kesin olduğunu, temyiz kabiliyetinin bulunmadığını..." belirterek, temyiz dilekçesinin reddine karar vermiş, bu karar davacı Kurum tarafından esasla birlikte temyiz edilmiştir.
H.U.M.K nun 432. maddesi, 16.7.1981 tarih ve 2494 sayılı Kanunla değiştirilmiş, (temyizin, kanuni süre geçtikten sonra yapılması halinde karar veren mahkemece temyiz isteminin reddine karar verileceği) hükmü getirilmiştir. Anılan bu hüküm, karar tarihinden yürürlükte bulunmadığından, hiç bir yasal dayanağı olmayan "temyiz dilekçesinin reddine" ilişkin yerel mahkeme kararının kaldırılarak, direnme kararının kesin olup olmadığının incelenmesi gerekir.
Usulün 427/2. maddesi, 12.6.1979 tarih 2248 sayılı kanunla değiştirilmiş, kesinlik sınırı 2000 liradan 3000 liraya çıkarılmış ve Kanun 22.6.1979 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aynı Kanunu daha önce değiştiren 1711 sayılı Kanun geçici maddesinde "HUMK.nun bu kanunla değiştiren hükümlerinin ancak kanun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanması mümkündür" hükmü bulunduğu halde, 2248 sayılı kanunda bu şekilde bir yürürlük maddesi bulunmamaktadır.
Dava, 2752,86 liranın tahsili istemiyle 5.1.1977 tarihinde açılmış 28.12.1977 tarihli karar Kurumun temyizi üzerine 16.4.1979 tarihinde bozulmuş, 2248 sayılı Kanun 22.6.1979 tarihinde yürürlüğe girmiş, yerel mahkemece 24.12.1979 tarihinde eski kararda direnilmiştir.
Herhangi bir Kanunun zaman içinde tatbik şeklini gösterir hükümler bulunmadıkça her kanun esas itibariyle geleceği yöneliktir. Başka bir anlatımla geçmişe etkili değildir. Usul kanunları geçmişe etkili olmakla beraber, bu kurul müktsep hakları ihlal etmemek şartı ile de sınırlıdır. (H.U.M.K.nun mad. 578/1.) Buradaki müktesep hak tadilattan evvel vücut bulmuş, tekemmül etmiş olan durumlardır. Eski kanun yeni kanuna rağmen geleceğe etkili olduğu hallerde müktesep haktan bahsedilebilir. Bu durumda, yeni kanunun artık derhal tatbik edilmesi şeklindeki prensip kısıtlanmaktadır.
Olayda, ısrar kararının temyizi usuli işlemini, ilk kararın temyizi usuli işleminden tamamen ayrılmak mümkün değildir. İlk temyiz usuli işleminin olmaması halinde, ısrar kararının temyizi usul işleminin olmayacağı hukuksal gerçeği ortadadır. 2248 sayılı Kanunun 22.6.1979 yürürlük tarihinden sonra verilen ısrar kararının miktar itibariyle kesin olduğu kabul edilmesi halinde, sadece usul değişikliğinden önce mevcut bir hak değil mevcut ve kullanılmış bir hak, bozma kararı ve önceki geçerli usuli işlemler geçersiz hale getirilmiş, hukuki sonuçları ortadan kaldırılmış olacaktır. Kazanılmış hakların ihlali mümkün olmayacağından "yeni Kanunun yürürlük tarihinden itibaren derhal uygulanması" şeklindeki prensibin kısıtlanması ve hükmün kesin olmadığının kabulü gerekir. O halde ısrar kararına yönelik temyiz itirazları incelenmelidir.
İşin esasına gelince; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki kanıtlara, bozma kararında gösterilen gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda dörenilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Kurumun temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 16.2.1983 gününde oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini