Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1980/9-333
K: 1981/72
T: 02.03.1981
  • YARALANMAYA NEDEN OLMA
  • TEHLİKELİ ARAÇ KULLANMAK
  • SUÇLARIN TOPLANMASI (BİR EYLEMLE BİRDEN ÇOK SUÇ İŞLENMESİ)
ÖZET: Kullanılan aracı şarampole yuvarlayarak içindekilerin yaralanmasına neden olma olayında, yaralıların raporları kamu adına dava açılmasını gerektirmeyecek ölçüde bulunduğu bir sırada TCKm. 565"e göre verilen hükümlülük kararının, sonradan yaraların kamu adına dava açılmasını gerektirecek nitelikte olduğunun anlaşılması ile 459. maddeye göre açılan davada verilen hükümlülük kararı karşısındaki durumun tartışma konusu olduğu olayda:
a) Dikkatsizlik ve tedbirsizlikle yaralamaya neden olma suçu, 565. maddeye aykırılık suçunu kapsamına almaktadır. Böyle suçlarda, "ihtiva eden kanun ihtiva olunan kanunu kayıtlar ve faile tek bir ceza verilir. " Bu çeşit kanunları TCK. 79. madde kapsamı dışında düşünmek gerekir.
b) Kesin hükmün önleme etkisi, eylemin mahkeme tarafından yargılanabildiği ölçüde vardır. Bazı durumlar, ulaşılamadığı için yargılamanın dışında bırakılmışsa bu nedenlerden dolayı yeni bir yargılama yapmak mümkündür. Bu yargılama sonucu verilen hüküm daha önceki hükümle mahsup edilir.
c) TCKm. 565'e göre verilecek cezalar. yaralama ya neden olma suçundan verilecek cezalardan TCKm. 40, 19 ile 647 sayılı Yasa m. 5 hükümlerine göre indirilir.
ç) TCKm. 565/2'deki meslek ve sanatın tatili cezası m. 459'da bulunmadığından cezanın yerine getirilmesi sırasında hükümlü lehine olan hususların gözönünde bulundurulması gerekir.
(765 s. TCK m. 459, 565, 19, 40)
(647 s. GIK m. 5)
Dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet vermekten sanık Hasan'ın hükümlülüğüne ve cezasının teciline dair (Gemlik Asliye Ceza Mahkemesi)ndan verilen 26.10.1979 gün ve 218/165 sayılı hüküm sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeğe ilişkin aynı mahkemeden verilen 16.5.1980 gün ve 40/71 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 10.9.1980 gün ve 9/3387 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü
Dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet vermek suçundan sanık Hasan'ın TCK.nun 459/2.son, 647 sayılı Yasanın 4-6, 6085 sayılı Yasanın 60/E maddeleri gereğince sonuç olarak 565 lira ağır para cezasıyla tecziyesine, ehliyetnamesinin on gün süre ile geri alınmasına, verilen cezanın ertelenmesine ilişkin hükmü, özel daire (Sanık tek fiili ile TCK.nun 565. ve 459. maddelerine uyan bir suç işlemiştir. 19.9.1979 günlü iddian,amme ile 565. maddeye muhalefetten açılan davada verilen hüküm kesinleştikten sonra yazılı emir yoluyla bu karar kaldırılmadan, aynı sanık hakkında, aynı fiilden dolayı açılan davada CMUK.nun 253/3. maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmesi gerekirken duruşmaya devama yazılı şekilde karar verilmesi) isabetsizliğinden bozmuş; yerel mahkeme ise: (CMUK.nun 253/3. maddesinde belirtildiği gibi aynı konuda verilmiş içki karar yoktur. Değişik konularda. verilmiş iki karar vardır. Konulardan birisi kabahat, diğeri ise cürümdür. Bunlardan kabahat olanı ile cürüm ola nı hazırlıkta ayrı ayrı tahkikatlara tabi tutulduğundan bu şekilde çelişkili bir kararın meydana gelmesine sebebiyet verilmiştir. Ancak bu durumun telafisi mümkündür. TCK.nun 79. maddesi, tek bir fiille kanunun muhtelif ahkamının ihlal edilmesi halinde o kimsenin ahkamdan en şiddetli ceza ile cezalandırılmasını emreder. Özel daire kararında belirtildiği gibi "ired" kararı verilmesi halinde, tekrar bir davanın açılması mümkün olmayacaktır. Aslında asliye ceza mahkemesinden verilen karar geçerli sayılmalı, bu karar yazılı emir yolunu kapamadığından, ceza kararnamesiyle verilen karar için yazılı emir yoluna gidilmelidir. Aksi takdirde çok daha vah'im durumlar meydana gelebilir. Örneğin kasten öldürmeğe teşebbüsten yapılan ateşle hedef alınan kişi TCK.nun 456/4. maddesine mümas şekilde yaralanmış, ancak aynı kurşun o anda görülmeyen başka bir şahsın ölümüne sebep olmuş, sanığa ceza adiyen yaralamaktan verilip hüküm kesinleştiği için infaz edildikten sonra ölen şahsın cesedi ortaya çıksaydı TCK.nun 456/4, 457/1. maddelerinden verilen cezaya dayanılarak, ağır ceza mahkemesinde açılan davanın, ortada kasten öldürme olayı olduğu halde, reddine mi karar verilecekti? Yargıtay'ın bozması, sanık evvela taksir ile yaralamaktan mahkum edildikten sonra, tehlikeli sevkten hüküm verilseydi yerinde olurdu) gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Dosyaya, oluşa ve mevcut delillere göre
Sanık, Bursa-Yalova asfaltında aracını şarampole yuvarlamak suretiyle trafik kazası yapmış, bu kazada kendisiyle beraber annesi Bedriye ile Berrin de yaralanmıştır. Gemlik C. Savcılığı'nca "yaralıların olayda iş ve güçlerinden kalmıyacak şekilde yaralandıkları ve evrak arasında usulüne uygun şekilde verilmiş şikayet dilekçesi bulunmadığı" belirtilerek, 19.9.1977 gün, 776/435 sayılı iddianameyle, tehlikeli surette vasıta sevk ve idare suçundan kamu davası açılması üzerine, Gemlik Sulh Ceza Mahkemesi'nin 22.9.1977 gün ve 407/365 sayılı ceza kararnamesiyle sanığın, TCK.nun 565/1; 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince sonuç olarak 120 lira hafif para cezasıyla tecziyesine karar verilmiş, 11.10.1977 tarihinde kesinleşen hüküm, 21 .12.1977 tarihinde infaz edilmiştir. Kazada yaralanan ve Bursa Ü. Tıp Fakültesi Göğüs - Kalp - Damar Cerrahisi Kliniğine yatırılan Bedriye'nin "hayati tehlike geçirdiği"ne ilişkin raporun gönderilmesi üzerine, Gemlik C. Savcılığı'nın 6.11.1978 gün ve 809/490 sayılı iddianamesiyle, sanığın bu defa TCK.nun 459/2, 6085 sayılı Yasanın 60/E maddesiyle cezalandırılması istemiyle Gemilik Asliye Ceza Mahkemesi 'ne kamu davası açılmış, yukarıda açıklandığı şekilde sanığın yeniden mahkumiyeti ne karar verilmiştir.
Benzer olaylara ilişkin olarak çeşitli ceza dairelerince verilen kararların tam bir uyum göstermediği ve Ceza Genel Kurulunun 10.4.1978 gün ve 79/129 sayılı kararında: (Olayda sanık işlediği bir fiil ile kanunun muhtelif ahkamını ihlal etmiş bulunduğuna göre burada TCK.nun 79. maddesinin uygulanması söz konusudur. TCK.nun 565. maddesi gereğince ceza kararnamesiyle verilen mahkumiyet karara henüz kesinleşmeden; 'bu kararnameden habersiz müşteki, yasal süre içinde TCK.nun 459/1. maddesine yönelik şikayet kullanmış olmasına nazaran, bilahare itiraz edilmeyip kesinleşen ceza kararnamesinin 459. madde ile yapılan takibata engel olmaması ve müştekinin şikayet hakkını ortadan kaldırmaması gerekir. O halde, sanık hakkında TCK.nun 79. maddesi delaletiyle 459/1. maddesinin uygulanması lazım gelir. Bu itibarla, davanın CMUK.nun 253. maddesine göre reddi gerekeceğini kapsayan bozmaya karşı yerel mahkemenin direnme kararı yerinde görüldüğünden hükmün. esası incelenmek üzere dosyanın özel daireye tevdiine karar verilmelidir); 29.5.1978 gün ve 124/199 sayılı kararında ise: (Olayda sanık işlediği bir fiil ile TCK.nun 565. ve 459/2. maddelerini ihlal etmiş bulunduğuna göre, burada TCK.nun 79. maddesinin uygulanması söz konusudur. Ancak, TCK.nun 565. maddesi gereğince ceza kararnamesi ile verilen mahkumiyet hükmü kesinleşmiştir. CMUK.nun 253. maddesi uyarınca, bir kesin hüküm mevcut olduğuna göre, aynı fiilden dolayı ikinci defa açılan davanın bakılmasına yasal olanak yoktur. izah edilen bu aşamada dava şartı mevcut değildir. Bu itibarla, itirazın kabulüne, özel daire oname kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir) denilmek suretiyle çelişkiye düşüldüğü görüldüğünden konunun uygulamaya açıklık ve istikrar getirecek şekilde bir defa daha ayrıntılarıyla incelenmesi zarureti hasıl olmuştur.
CMUK.nun 253. maddesinde: (Aynı konuda, aynı sanık için verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava var ise davanın reddine karar verilir) hükmüne yer verilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun yukarıda anılan 10.4.1978 tarihli içtihadına itibar edilirse; TCK.nun 79. maddesine öncelik ve muteberlik tanınmış, Usulün 253. maddesi hükmü ihmal edilerek, mevcut bir davaya ve hatta kesin hükme rağmen aynı konuda ikinci bir hüküm kurulmuş olur ki; CMUK.nun 253. maddesinin bu şekilde kaale alınmamasıyla, bu maddenin kaynağı olan; hukukun temel ilkelerinden olup, "yargının otoritesi ve devamlılığı" diye ifade edilen "Ne bisin dem" kuralına ve bu kuralın tekrarlandığı Avrupa Konseyi'nce hazırlanan ve Türkiye'nin de onayladığı "Ceza Yargılarının Milletlerarası Değeri Konusundaki Avrupa Sözleşmesi "n in 52-55. maddeleriyle, "Ceza Koğuşturmalarının Aktarılması Konusunda Avrupa Sözleşmesinin 35-37. maddelerine yer ve değer verilmemiş olur ki, bu mümkün değildir.
Buna Mukabil, 29.51978 tarihli Ceza Genel Kurulu Kararına uyulur ve ikinci davanın reddi esası koşulsuz olarak kabul edilirse; şekle ve dava açılışındaki önceliğe mutlak değer verilmesi sonucu halk zıyaına neden olunur.
Özel daire bozma kararında yer alan: TCK.nun 565. maddesine muhalefetten açılan dava sonucu verilen ve kesinleşen hükmün yazılı emirle kaldırılmasından sonra, tedbirsizlikle yaralama suçuna ait davaya devam edilmesi görüşü de isabetli değildir. Zira ilk mahkumiyet hükmünün bazı ahvalde, Yargıtay incelemesinden geçtikten sonra kesinleşmiş olması nedeniyle yazılı emirle bozdurulması söz konusu olmıyacağı gibi; yazılı emir yolu ile bozulan hükümlerin CMUK.nun 343. maddesinin açık hükmü karşısında sanık aleyhine bir hukuki sonuç doğurması da mümkün bulunmadığından, bozma kararı çerçevesinde yapılacak işlemler sorunun çözümüne yardımcı olamıyacaktır.
Bu sorunun çözümü için TOKnun 79. maddesi, CMUK.nun 253. maddesi ve konu ile ilgili yasa hükümlerinin sırasıyla incelenmesin de zorunluk vardır.
TCK. 79. maddesinde: "İşlediği bir fili ile kanunun muhtelif ahkamını ihlal eden kimse o ahkamdan en şedit cezayı tazammum eden maddeye göre cezalandırılır " hükmü yer almaktadır.
Burada üzerinde durulacak konu: "işlenen bir fiil" kavramının ne olduğudur.
Majno Şerhi'nin (1. Cilt, 410-423 ncü sayfaları ile, 504 ve 505 nci sayfalarında) açıklandığı ve tüm Türk doktrinince de halen benimsendiği üzere: İtalyan Ceza Kanununun 1877 tarihli projesine kadar bu kavram fikri içtima ile ilgili, sözü edilen maddede "AZİONE -taarruz- hareket" olarak ifade edildiği için, tek taarruz, yani tek hareket karşılığında, tek ceza uygulaması yapılmıştır.
Halbuki 1889 talihli İtalyan Ceza Kanunu hazırlanırken, "hareket taarruz" diye Türkçeye tercüme edilen "AZIONE" kelimesi terkedilerek yerine (bilinçli olarak, rapor ve müzakerelerde bu husus vurgulanmak suretiyle), FATIO = Fiil" kelimesi konulmuştur.
Kanunumuz 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanununun bir tercümesidir.
"FATIO" kelimesi: hareket taarruz (AZİONE) + netice (EVENTO) + illiyet bağı (CONSALITA) kavramlarını kapsadığı ve ifade ettiği halde; fiilin (FATIO) uygulamada, "hareket taarruz dan ayrı bir kavram olarak anlaşılıp kabul edilmesi sonucu, şimdiye kadar ki uygulamalarda görüldüğü gibi, ayrı ayrı hukuki değerlendirmeye tabi tutulmuştur.
Halbuki, aşağıda ayrıntılarıyla açıklanacağı üzere, tehlikeli surette vasıta kullanma sonucu, TCK.nun 459. maddesinde belirtildiği şekilde bir yaralanmanın meydana geldiği ahvalde, sanığın eylemi iki ayrı suç oluşturmakla birlikte, yaralamaya sebebiyet verme eylemi, tehlikeli surette vasıta kullanma suçunu da masseden yeni ve ayrı bir sonuç husule getirmektedir.
GMUK.nun 253. maddesinde: "'Beraat, mahkumiyet, red, durma, düşme" kararlarının hüküm olduğu sayılmıştır. Sayılan kararları, hukuki doku (yapı) itibariyle bir incelemeye tabi tutarsak, üç guruptan oluşduğunu görürüz.
1. gurup: Suç hukuku müesseselerinden olan "Beraat" ve " Mahkumiyet"; ikinci gurup: muhakeme hukuku müesseselerinden olan "Red" ve "Durma"; üçüncü gurup ise: hem suç, hem muhakeme hukuku müesseseleri için getirilmiş elektrik bir tanzim, "Düşme" kararlarıdır.
" Red " ve "'Durma "; "bulunmadıkları takdirde kamu davasın n açılması ve yürütülmesi mümkün olmayan unsurların diye tarif edilebilen (EREM, s: 199 - TANER, s: 90), dava şartlarının yokluğunun tesbitine ilişkin kararlardır.
"Red"; hukuki yapı itibarıyla muhakemenin durmasının bir çeşididir. Mahkemenin durmasından farkı, "Red" den sonra davaya devam edilecekse davanın yeniden açılması lazımdır (KUNTER, 6. Bası, s 56).
Bu açıklama gösteriyor ki "Red" den sonra yeniden dava açılması ve hüküm kurulması mümkündür. Bu nasıl olacaktır. Hukuki dayanağı nedir?
Ceza Davası, ceza muhakemesinin konusunu teşkil eden fiil ve bu fiil hakkında verilen hükümle sınırlıdır. Bu 'bakımdan ceza muhakemesinde "ayrı bir özellik taşır ve sanık ancak "Aynı Fiil" den dolayı ikinci def'a yargılanamaz. Fili değiştiğinde yeniden yargılama yapmaya hiçbir engel yoktur.
Öyleyse önemli olan, "Aynı fili nedir? ' sorusuna, kesin, kalıcı ve doyurucu bir tanım getirmektir. Kanunlarda bu husus haklı olarak tarif edilmemiş, sınır ve kapsamının tesbiti, doktrin ve uygulamaya bırakılmıştır.
"Fiil" denince bundan, yargılamanın konusunun teşkil eden ferdileştirilmiş maddi olay - ihlal edilen hukuki menfaat veya kammi tipe uygun hareketin anlaşılması gerekir. Bu şekilde davranıldığı takdirdedir ki fiilin kapsamı tesbit edilirken olaylardan doğan tesadüflerden korunmuş olur.
TCK.nun 565. maddesinde: (Caddelerde ve umumun gelip geçdiği yerlerde veya umuma açık mahallerde hayvanları ve. arabaları ve otomobilleri eşhas ve eşyanın emniyetine tehlike verecek tarzda sevk ve idare) edenlerin; 459. maddesinde ise : (Tedbirsizlik veya dikkatsizlik yahut meslek ve sanatta acemlik veya nizam, talimat ve emirlere riayetsizlik neticesi olarak bir şahsa cismen eza verecek veya .sıhhatini ihlal edecek bir zarar iras eden yahut akıl melekelerinden teşevvüş husul üne sebebiyet) verenlerin gerçekleşen eylemi eri suç kabul edilmiştir. Görüldüğü gibi "dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet verme" suçu, "tehlikeli vasıta kullanmak suretiyle TCK.nun 565 nci maddesine muhalefet" suçunu kapsamına almakla, başka bir deyişle "massetmekte "dir.
Değişik hukuki konulara dayandıkları halde failin işlediği suçlardan biri, zorunlu olarak diğerini de kapsıyorsa : "İhtiva eden kanun, ihtiva olunan kanunu kayıtlar ve faile tek bir ceza verilir" kuralı gereği, daha hafif suçu da kapsayan diğer suçtan ceza verilecektir. Başka bir deyişle, hafif netice daha ağır netice içinde eriyecektir, massedilecektir. Yoksa bu suçlara ilişkin davalarına açılışındaki veya hüküme bağlanışındaki öncelik, adaletin feda edilmesi sonucunu doğuramaz Bu çeşit konuları TCK.nun 79. maddesi kapsamı dışındaki düşünmek gerekmektedir.
Kesin hüküm önleme etkisi fiilin mahkeme tarafından yargılanabildiği ölçüde mevcuttur. Mahkemenin tavsif görevinin sınırı tayin edilirken, " Pitra possenemo obligatur" (mümkün olmayan istenemez) kuralı uygulanır, yani mahkeme görevini ihtimamına yerine getirmesine rağmen, bazı durumlara ulaşmadığı için yargılamanın dışında bırakılmışsa, bu sebeblerden dolayı yeni bir yargılama yapmak mümkündür; bu sebebler önleme etkisinin kapsamı dışında kalır. Diğer taraftan mahkemenin ihtimamına rağmen ele geçirilmeyen olaylar sonradan ortaya çıkmış olursa, bu halde de yeni yargılama yapılması mümkündür. Bu şekilde yeni bir yargılamaya cevaz verilince, bu durumda bir tamamlayıcı ek dava açılması gerekecektir. Bu ikinci açılan dava birinci hükmün ortadan kaldırılması amacını taşımayıp, bilakis onrin tamamlanması amacını güder. Daha önce verilmiş ve kesinleşmiş olan hüküm varlığını muhafaza eder. ancak bunun tamamlanması gerekir ve yargılama sonunda verilecek ceza mahsup edilir. Bu nitelikleri dolayısıyla ek dava üzerine yapılan muhakeme, muhakemenin yenilenmesi kanun yolundan ayrılır (HENKEL, Stafverfaihrensrecht, 1968, S: 389 390)(KERN-ROXiN, Strafverfahrensrecht, 1970, S: 232 390).
Böylece hukuki güven ve hakkaniyet arasında, hakkaniyet ve adalet aleyhine bozulan denge sağlanmış olur.
Yukarıda etraflıca açıklanan hususlar gözönünde tutulduğunu sanık hakkında tehlikeli surette vasıta kullanıp TCK.nun 565. madde. sine aykırı hareket etme suçundan açılmış bir dava sonucu verilmiş ve kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunması, şartları oluştuğu takdirde sanık hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet vermekten ayrı bir dava açılmasını ve bu suçtan dolayı yeni bir mahkumiyet kararı verilmesini engellemez. Bu takdire TCK.nun, 565. maddesine ilişkin mahkumiyet kararı da hukuki varlığını koruyacağından, bu suçtan verilen cezaların, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet verme suçundan verilecek cezalardan TCK.nun 40, 19 ve 647 sayılı Yasanın 5. maddesi hükümleri gözönünde tutularak mahsubu gerekir. Eğer sanığa TCK.nun 565/2. maddesi gereğince "meslek ve sanatın tatili " cezası gibi, 459. maddede mevcut olmayan bir ceza da verilmişse, infazda hükümlü lehine olan hususların gözönünde bulundurulması ilkesi gözönünde tutularak, bu çeşit cezaların infaz edilmemesi; sanık hakkında TCK. 459/1. maddesinin uygulanması istemiye kamu davası açılmış, müşteki şikayetinden vazgeçmiş ise, tehlikeli vasıta kullanma suçu yargılamaya konu olma vasfını yeniden kazanmış olacağından, TCK.nun 565. maddesi çerçevesinde inceleme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, sanık vekilinin temyiz itirazının kabulü ile, yerel mahkeme direnme hükmünün değişik gerekçe ile bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan 3. Ceza Daire Başkanı M. Sungur: (TCK.nun 565. maddesinin cezalandırdığı eylem, bir kimsenin caddelerde ve umumun gelip geçtiği yerlerde veya umuma açık mahallerde hayvanları ve arabaları ve otomobilleri eşhas ve eşyanın emniyetine tehlike verecek tarzda sevk ve idareden ibaret olmasına karşılık, 459. maddenin cezalandırdığı fil 565. maddenin "... hayvanların ve arabaların ve otomobillerin eşhas ve eşyanın emniyetine tehlike verecek tarzda sevk ve idaresini" de içerecek şekilde ve fakat çok daha geniş kapsamlı bir tarzda, şahısların tedbirsizlik veya dikkatsizlik yahut meslek ve sanatta acemilik veya nizamat, talimat ve emirlere riayetsizlik neticesi başkalarına cismen eza vermek veya sıhhatını ihlal etmeye yönelik olduğu, buna göre ögeleri ve oluşmaları ayrı olan bu iki suçun birinci kısmını 565. maddedeki deyimle "hayvan, araba ve otomobillerin tehlikeli tarzda sevk ve idaresi" olup, bu takdirde sanığın 565. madde ile cezalandırılması gerekeceği; sanık, 459. maddede açıklandığı üzere bu davranışının "neticesi" olarak bir şahsın yaralanmasına sebebiyet vermiş ise burada değinilen maddeye uygun ikinci suçun oluşacağı, bu nedenlerle her iki maddenin gerek zaman ve mekan ve gerekse oluşum biçimlerinin farklı olmasına binaen açıklanış biçiminde oluşması halinde iki maddenin ayrı ayrı uygulanması gerekmektedir. Olay sanık önce otomobilini şahısların ve eşyanın emniyetine tehlike verecek tarzda sevk ve idare etmiş, bundan dolayı hükümlendirilmiş, bu davasının neticesinde mağdure Bedriye'nin hayati tehlike doğuracak şekilde yaralanmasına sebebiyet vermesine göre, ortada - iki suç olduğu; birincisinin kamunun güvenliğine yönelik, şahısla ilgisi olmayan ve kast aranmayarak kabahat türünden bir suçu oluşturmasına karşılık, ikincisinin kişinin yaşamı ile ilgili, kamu güvenliği yanında kişisel haklada sıkı sıkıya bağlı bir cürüm bulunduğu cihetle direnme kararının yasaya uygun düştüğünü) ileri sürmüş; bir üye : (Özel daire bozma kararında açıklanan nedenlerle); bir başka üye ise : (CMUK.nun 253. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının açıkladıkları nedenlerle bozulmasına karar verilmesi) gerektiği yolunda oy kullanmışlardır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, tebliğnamedeki, isteme aykırı şekilde, direnme hükmünün (BOZULMASINA), depo parasının sanığa geri verilmesine, 2.3.1981 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • E-satış u yap a girdim. satışa çıkacak ve satışda olan ilanlara tıklayatrak sayfasına girdim buradaki izlemeye al butonu gördüm ve bastım fakat i 
  • 26.04.2024 21:39
  • [Suçlar] Dolandırıcılık mı hukuki ihtilaf mı 
  • 25.04.2024 13:09
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini