 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1980/291
K: 1980/407
T: 08.12.1980
DAVA : 506 sayılı Kanuna muhalefetten sanık Bekir'in hükümlülüğüne dair (Gebze Asliye Ceza Mahkemesi)'nden verilen 20.11.1979 gün ve 186/291 sayılı hüküm sanığın temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 24.04.1980 gün ve 145/91 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelyenmesi sanık tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 23.06.1980 gün ve 9/2688 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, konuşulup düşünüldü:
KARAR : 506 sayılı Yasaya muhalefetten sanık Bekir'in anılan Yasanın 140/A, CMUK.'nun ek 6. maddeleri uyarınca tecziyesine ilişkin hüküm özel dairece : (CMUK.'nun 1696 sayılı Kanunla ilave edilen ve 6. maddenin uygulanabilmesi için ek 7. maddede belirtildiği üzere; C. Savcısı tarafından sanığa para cezasının miktarı, ödeme süresi ve bu süre içinde ödenmesi halinde kamu davasının açılmayacağı ve ödenmediği takdirde ise, eğer suçu sabit görülürse mahkemece tayin edilecek cezanın yarı nisbetinde artırılarak hükmedileceğinin bildirilmesi, sanık hazır değilse bu hususun tebliği gerekmektedir.
C. Savcılığı tarafından sanığa gönderilen 05.02.1979 tarihli tebliğ yazısında ise, para cezasının belirli süre içerisinde ödenmesi halinde (kamu davasının açılmayacağına) dair kaydın bulunmadığı görülmüştür.
Usul Kanunundaki bu hükümlerin kamu düzenini ilgilendirmeleri nedeniyle hiç bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde ve eksiksiz uygulanmaları gerekir. Bu nedenlerle de yasal unsurları tümü ile kapsamayan tebligat geçerli sayılamaz.
Bu husus nazara alınmadan sanığa verilen para cezasının yarı nisbetinde artırmaya tabi tutulması...) isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkemece ise; C. Savcılığı'nca yapılan tebligatta yasada öngörülen 10 günlük süre içinde para cezası (ödenmediği takdirde hakkında dava açılacağı)'nın açıkça yazılı bulunduğuna göre bunun mefhumu muhalifinden para cezasını ödediği takdirde (kamu davasının açılmayacağı anlamının çıkacağını, kaldı ki işveren durumunda olan sanığın tebligatın mahiyet ve kapsamını anlayabilecek durumda olduğunu vs. belirterek önceki hükümde direnilmiştir.
Görülüyor ki özel daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, CMUK.'nun ek 7. maddesi uyarınca C. Savcıları'nca yapılarak tebligatın biçim ve içeriğinin tayinine ilişkin bulunmaktadır.
CMUK.'nun ek 5. maddesinde (Yalnız para cezasını gerektiren bir suçu işleyen kimse, hareketine uyan maddede yazılı para cezası maktu ise bu miktarı, aşağı ve yukarı hadleri gösterilmiş ise aşağı haddini 10 gün içinde merciine ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz); ek 6. maddesinde (ek 5. maddede yazılı süre içinde para cezası ödenmediği takdirde kamu davası açılar ve suç sabit görülürse tayin edilecek para cezası, aşağı ve yukarı haddi gösterilen hallerde yukarıda haddi geçmemek üzere, yarı nisbetinde artırılarak hükmolunur). Ek 7. maddesinde ise (yukarıki madde gereğince para cezasının arttırılarak hükmedilebilmesi için C. Savcısı tarafından sanığa para cezasının miktarı, ödeme süresi ve bu süre içinde ödenmesi halinde kamu davasının açılmayacağı ve ödenmediği takdirde ise, eğer suçu sabit görülürse, mahkemece tayin edilecek cezanın yarı nisbetinde arttırılarak hükmolunacağnını bildirilmesi ve sanık hazır değilse bu hususun tebliği gerekir) hükümleri yer almaktadır.
Ceza Genel Kurulu'nun 09.05.1977 gün ve 1977/183-206 sayılı ka rarında da belirlendiği üzere; Usul Yasasındaki bu hükümlerin kamu düzenini ilgilendirmeleri nedeniyle hiç bir duraksamaya yer vermeyecek biçimde ve eksiksiz uygulanmaları gerekir. O halde, yasal unsurlarını tümü ile kapsamayan bir tebligat geçerli sayılamayacağına göre böyle bir tebligata dayanılarak sanığa verilen para cezasının yarı nisbetinde arttırılmasına da olanak yoktur.
Bu nedenle, özel daire bozma kararı yerinde olup uyulmak gerekirken yazılı biçimde önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden sanığın temyiz itirazının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, direnme hükmünün (BOZULMASINA), depo parasının geri verilmesine, 08.12.1980 gününde oybirliğiyle karar verildi.