Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1980/151
K: 1980/206
T: 12.05.1980
DAVA : Adam öldürmekten sanık Mehmet'in hükümlülüğüne dair (Kilis Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 26.6.1979 gün ve 3/87 sayılı hüküm re'sen temyize tabi olup, sanığın da temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce incelenerek 6.3.1980 gün ve 4059-1000 sayılı ilam ile bozulmasına karar verilmiştir.
C.Başsavcılığı'nın; CMUK.nun 322. maddesi uyarınca özel daire bozma kararına itiraz etmesi ve hükmün tebliğnamedeki istek gibi bozulması istemini bildiren 15.4.1980 gün ve 36 sayılı itiraznamesiyle dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Kasten adam öldürmek suçundan sanık Mehmet'in TCK.nun 449/1,59. maddeleri gereğince 30 yıl ağır hapis cezasıyla tecziyesine ilişkin hükmü özel daire: (Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma sebebi hariç bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanığın, duruşmalı inceleme sırasında müdafiinde sübuta vesaireye ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak; A) - Maktulenin sanık tarafından asıldığını gösteren yeterli deliller yoksa da maktulenin kocası bulunan sanık tarafından dövüldüğü ve bundan bizar kalan maktulenin kocacası tarafından düvülmeleri sonucu maruz kaldığı acılardan kendini kurtarmak için canına kıydığının bir vakıa olmasına nazaran maktulenin maruz kaldığı müessir fiile inzimam eden ve gayrımelhuz olan maktulenin iradi hareketiyle canına kıyması halinin TCK.nun 452/2. maddeye uyduğu düşünülmeden 448/1. maddesi ile tecziyesi cihetine gidilmesi) isabetsizliğinden bozmuş; bu karara karşı itiraz yoluna başvuran C.Başsavcılığı'nca: (Özetle: Görgü tanığı bulunmayan olayla ilgili ölü muayene tutanağı Adli Tıp Morg Şubesi'nin 15.11.1978 tarihli raporu Adli Tıp Meclisi'nin 29.1.1979 tarihli mütalaalarının ışığı altında, ölenin olaydan iki gün önce sanık tarafından dövüldüğü ve olay günü de kendini asmak suretiyle intihar ettiğini kabullenmek zorunluluğu doğduğu; nitekim yüksek dairece de maktulenin sanık tarafından asıldığını gösteren yeterli delil bulunmadığı ve maktulenin kendini astığının kabul edildiği; TCK.nun 452/1. maddesinin açıklığı karşısında failin fiili ile mağdurun ölümü arasında illiyet bağı mevcut bulunması gerektiğinin kabulü zorunlu olduğu gii, 452/2. maddede belirtilen kastın aşılması ve birleşik sebeplerin a) - Ölümün Failin fiilinden evvel mevcut olup failce bilinmeyen hallerle b) - Ölüm failin iradesi dışında ve beklenmeyen sebeplerin birleşmesiyle meydana gelmesi halinin mevcudiyeti ile uygulanmasının mümkün olabileceği; ölenin vücudunda olaydan iki gün önce dövülmesinden meydana gelen muhtelif ekimoz ve sıyrıklar tesbit edilmişse de müessir fiile ait bu arazların ölüme etkisine dair hiçbir tıbbi belirtiye rastlanmadığı için müessir fiil ile ölüm arasında illiyet bağı kurulabilmesinin de mümkün görülemediği; özel dairece gösterilen gerekçeyi TCK.nun 452. maddesindeki unsurlarla bağdaştırmaya olanak bulunmadığı gibi, 454. maddesinde yazılı intihara ikna ve buna yardım etmek koşulunun da olayda mevcut bulunmadığı) ileri sürülerek, özel daire bozma kararının kaldırılarak, hükmün tebliğnamedeki istek yönünden bozulmasına ve bozma nedenine göre sanığın tahliyesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Dosyaya, oluşa ve mevcut delillere göre; Sanıkla, ölen Feruzan sekiz senedir evli olup, üç tane çocukları bulunmaktadır, kayınvalidesi ve kayınpederi ile aynı evde oturan Feruzan, bu şahıslarla geçinemediği gibi, Gaziantep'te başka bir kadınla ilişkisinden şüphelendiği sanıkla aralarında da geçimsizlik bulunmaktadır. Zaman zaman kocasının kendisini dövdüğünü ve ayrılmak istediğini babasına anlatmış, ancak babasının boşanmasına razı olmaması nedeniyle uyumsuz yaşantısını sürdürmekte ve bu arada bunalım geçirdikçe Ordu'lu hemşehrisi Hemşire Şükran'a telefon ederek problemlerini anlatmaktadır. Bu durumda bulunan Feruzan'ın; suç tarihinden 3 ay kadar önce kocasının rızasını almadan çocuğunu aldırdığı, sağlığına tam olarak kavuşamaması ve adet görmesi nedeniyle 12.2.1978 günü bulaşıkları yıkamadığı gibi, patates, soğan kabuklarını çöplüğe atmayıp lavobada bırakması nedeniyle çıkan tartışma sırasında sanık tarafından dövülüp, o evde istenmediği söylenmekle birlikte; babasının evine gitmesi için eline 150 lira verilmesi üzerine, dokuz aylık çocuğunu yanına alıp, önce gümrük memuru hemşehrisi M. Ali'nin evine gittiği, kocasının evine geri gönderilmesine rağmen dönmeyip, geceyi aile dostları Faruk ve Necla'nın evinde geçirdikten sonra onların tavsiyeleri uyarınca kocasının yanına döndüğü, ancak sanığın "sen hala burada mısın? Benim sana ihtiyacım kalmadı, ilgileneceğim başka kadınlar var" gibi sözler söylemekle birlikte çıkan tartışma sırasında yine kendisini dövdüğü, ayrı yatakta yatmaya kalkan kocasına geceyarısı sokulup yaptığı barışma teklifinin "Anama orospu dedin" gerekçesiyle reddedilmesi üzerine yeniden bunalıma düşerek bir kutu hap alıp intihara teşebbüs ettiği, ancak sonuç alamadığı, 14.2.1978 günü tanık Şükran'a telefon edip "Kayınvalidesi, kayınpederi ve kocası tarafından eve kapatıldığını babasına haber vermesini" söyledikten sonra, 15.2.1978 günü saat 14.30 sularında odasına kapanarak asmak suretiyle kendisini öldürdüğü anlaşılmıştır.
Cezai sorumluluğun temel şartları: a) - Maddi isnadiyet, b) - Manevi isnadiyet, c) - Kusurluluktur. Cezai sorumluluk ancak bu temel şartların bir arada ve aynı zamanda mevcudiyeti halinde kabul edilebilir. Başka bir deyişle, bir suçun oluşabilmesi için, yasal tarife uygun bir fiilin, iradi yani faile isnadı kabil olacak şekilde kusurlu olarak işlenmesi şarttır.
TCK.nun 452. maddesin de: (katil kastiyle olmayan darp ve cerh veya bir müessir fiilden telefi nefis husule gelmiş olursa fail, 448. maddede beyan olunan ahvalde sekiz, 449. maddede yazılı ahvalde on ve 450. maddede muharrer ahvalde 15 seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapse mahkum olur.
Eğer telefi nefis failini fiilinden evvel mevcut olup da failce bilinmeyen ahvalin birleşmesi veyahut failin iradesinden hariç ve gayrimelhuz esbabın inzimamı ile vukua gelirse 448. maddede beyan olunan ahvalde beş seneden, 449. maddede muharrer ahvalde yedi seneden ve 458. maddede yazılı ahvalde fail on seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası ile cezalandırılır) denilmektedir.
Bu maddede hükme bağlanmış kastı aşan adam öldürme cürmünün maddi unsuru, müessir fiil maksadıyla işlenen hareketlerdir. Dövmek bıçaklamak, taş atmak, tekme vurmak, yere yıkmak gibi. Cürmün tamamiyeti bu eylemler neticesi o kimsenin ölmesi ile vücut bulur. Görülüyor ki, kanun vuku bulan ölümle failin icra ettiği eylem arasında ve failin bilmediği başka ahvalin inzimamı bahse konu olmaksızın bir "illiyet rabıtası" sebebiyet (nedensellik) bağlantısının mevcudiyetini aramaktadır. (Nejat Özütürk, Türk Ceza Kanunu şerhi, ve Tatbikatı, 1970 basımı, cilt 2, S. 1025).
Maktulenin sanık tarafından asıldığını gösteren yeterli delillerin mevcut bulunmadığı, bu bakımdan yerel mahkeme kararının yerinde bulunmadığı özel daire bozma kararında oluşa uygun şekilde kabul edildiği gibi, Adli Tıp Meclisi'nin 29.1.1979 tarihli raporunda da: (... Dosyanın incelenmesine göre maktulenin olaydan iki gün önce dövülmüş olduğunun anlaşıldığı, cesette görülen bir müessir fiil belirtilerinin iki gün önceki dövülme sırasında meydana gelmiş olabileceği ve bu müessir fiil belirtilerinin ölüm üzerine müessir nitelikte bulunmadığı ... intihar kastıyla Feruzan'ın kendisini iple asmış olmasının mümkün bulunduğu) belirtilmiştir.
Nedensellik bağlantısı konusunda kanunumuzca kabul edilmiş genel bir hüküm bulunmamaktadır. Hukuk alanında sebep değeri taşıyabilmek için, bir şartın muayyen bir neticeyi meydana getirmeye elverişli ve uygun olması gerekir. Bir kimse egemenlik ve tasarruf alanının dışında kalan ve bu sebeple tahmini kendisinden beklenemeyen bir neticeden sorumlu tutulamaz. 452. maddenin uygulanması için, failce yapılan hareketin objektif takdire göre uygun ve elverişli sayılması daima aranacaktır. (Dönmezer - Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuk, 5. Bası, Cilt 1, S. 507 ve devamı).
Adli Tıp Meclisi'nin anılan raporu ve olayla ilgili toplanan diğer delillerden sanığın şahit olan müessir fiili ile ölüm olayı arasına madurenin intiharı gibi başka bir eylemin girmesi nedeniyle nedensellik bağının kesildiği, başka deyişle ölüm ile sanığın eylemi arasında bir maddi sebebiyet bağlantısı olmadığının anlaşılmasına göre C. Başsavcılığı'nın itirazının kabulü ile, özel daire bozma kararının kaldırılarak, yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne karşı oan üyelerden A. Sadık Selçuk: (Ölü muayene ve otopsi zabıt varakasının tetkikinden maktulenin çeşitli yerlerinden 20 ekimoz bulunduğunun anlaşıldığı, tanık beyanlarından da sanığın maktuleyi devamlı surette dövdüğü, canından bezdirdiği, eve hapsettiği, mahruz kaldığı bu çeşit muamelelerden kurtulmak için maktulenin canına kıydığının belirgin bir şekilde ortaya çıkması nedeniyle, müessir fiil ile ölüm olayı arasında dolaylı bir irtibat bulunduğunun kabulü gerektiğini; bu durumda ölümün, TCK.nun 452/2. maddesinin müeyyideye bağladığı) "... failin iradesinden hariç ve gayrimelhuz esbabın müessir fiile inzimamı" nedeniyle meydana geldiğinin kabulünde zorunluluk bulunduğunu" ileri sürerek itirazın reddi gerektiğini belirtmiştir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan diğer üyeler de; "özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerin yerinde bulunduğu gerekçesiyle" itirazın reddi gerektiği yolunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile, Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 6.3.1980 gün, 1979/4059 E., 1980/1000 K. sayılı kararının kaldırılmasına, Kilis Ağır Ceza Mahkemesi'nin 26.6.1979 gün ve 87 sayılı kararının belirtilen gerekçe ile BOZULMASINA, bozma nedenine göre sanık Mehmet'in tahliyesine, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu değilse salıverilmesi hususunun mahalline telle bildirilmesi için C. Başsavcılığı'na müzekkere yazılmasına, depo parasının sanığa geri verilmesine 12.5.1980 gününde üçte iki çoğunlukla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini