 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1980/3408
K: 1980/5110
T: 29.04.1980
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı farkının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, davayı reddetmiştir. Hüküm, süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı; T.C. Emekli Sandığı statüsüne tabi olarak davalı kurumda geçen hizmet sürelerinin kıdem tazminatı hesabında nazara alınmadığını ve tazminatın hesabında TİS hükümlerine uyulmadığını öne sürerek eksik ödenen kıdem tazminatının hükmen tahsilini dava etmiş;
Davalı kurum cevabında: Tazminatın yasa ve TİS hükümlerine göre, hesap ve tediye edildiğini, davacının T.C. Emekli sandığına tabi memuriyet süresinin istifa suretiyle bu statüden ayrılmış olması nedeniyle kıdem tazminatı hesabında nazara alınmadığını savunarak yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini istemiş, mahkeme; savunma çerçevesinde davanın reddine karar vermiş ve hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1 - T.C. Anayasası'nın 152. maddesi hükmünce Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayınlanır. Ve yasama, yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını gerçek ve tüzel kişileri bağlar. 1475 sayılı İş Kanunu'nun 1927 sayılı yasa ile değişik 14. maddesinin 7,5 katı ile ilgili hükmüne ilişkin Anayasa Mahkemesi'nin Esas 1978/14, Karar 1979/6 sayı ve 23.1.1979 günü yayınlanmış ve kararın yürürlüğe girmesi için Anayasanın 152/2. maddesi uyarınca bir yıllık süre vermiştir. Halen bu süre dolarak Anayasa Mahkemesi kararı yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Gene Anayasanın 152/3. maddesi hükmünce "iptal kararı geriye yürümez." Bu hükümle güdülen amaç kazanılmış hakların saklı tutulmasıdır. O halde iptal kararı kesinleşmiş hukuki durumlar için etkili olmayacaktır. Olayda uyuşmazlık halen devam etmekte olup kesinleşmiş bir hukuki vaziyet söz konusu değildir. Bunun sonucu olarak iptal kararının yürürlüğe girmesi ile yeni bir yasal durum hasıl olmuş ve olayda yukarıda sözü edilen 7,5 katla ilgili sınırlayacı hükmün uygulanması olanağı kalmamıştır. Mahkemece bu yönün gözetilmemesi isabetsizdir.
2 - Memuriyet statüsünde geçipte istifa suretiyle sona ermiş bulunan sürenin kıdem tazminatı hesabında nazara alınması gerektiğine ilişkin temyiz nedenine gelince:
1475 sayılı Yasanın 14. maddesine 1927 sayılı yasa ile eklenmiş bulunan 4. fıkrada, T.C. Emekli Sandığı Kanunu ve SSK'na veya yalnız SSK'na tabi olarak sadece aynı ya da değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle yaşlılık aylığına hak kazanan işçiye bu kamu kuruluşlarında geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kuruluşu işverenince kıdem tazminatı ödeneceği; 5. fıkrada, bu kuruluşlarda işçinin hizmet akti kıdem tazminatını gerektirmeyecek şekilde sona ermişse bu sürelerin kıdem tazminatı hesabında nazara alınamayacağı açıklanmış ve bunu izleyen fıkrada da T.C. Emekli Sandığına tabi süreye ait tazminat miktarı sınırlandırılmıştır.
Sözü edilen hükümlerde T.C. Emekli Sandığı kanununa tabi olarak memuriyet statüsünde geçen hizmet sürelerinin istifa suretiyle ayrılma halinde kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmayacağına ilişkin bir esas öngörülmemiştir. Hesapta dikkate alınmaması gereken süre sadece işçinin işçi statüsünde çalıştığı dönemlerde, hizmet sözleşmesinin kıdem tazminatını gerektirmeyecek biçimde sona erdiği sözleşme süreleridir.
Bir memurun bulunduğu statüden ayrılması ya memurluktan ihraç ya da istifa suretiyle mümkündür. Memuriyetten işçiliğe nakil veya muvafakatla geçme şeklinde bir işleme memur ve işçi hukukumuzu düzenleyen mevzuatta yer verilmiş değildir. Rızası alınarak da olsa memuriyet statüsünden işçi statüsüne geçişte memurun mutlaka bu statüden ayrılmak istediğini belgeleyen bir istifa yazısı vermesi zorunluluğu vardır. Memuriyete ilişkin kadronun boşaltılabilmesi de ancak bu suretle mümkün olabilir.
Memurluktan ayrılma işçilikten isteyerek ayrılmaya benzetilerek 14. maddenin 5. fıkrası hükmünden de yararlanma olanağı yoktur. Bu fıkra hükmü kıdem tazminatı hakkının doğumunda kamu kuruluşlarında çalışan işçi ile özel kesimde çalışan işçiler arasında bir demgesizliğe ve eşitsizliğe engel olunmak amacıyla getirilmiş bulunmaktadır. Böyle bir hüküm sevkedilmemiş olsaydı 4. fıkra hükmüne göre kamu kuruluşlarında çalışan işçilerin kıdem tazminatını gerektirmeyecek biçimde sona ermiş hizmet sözleşmelerine ilişkin sürelerin de tazminat hesabında nazara alınması gibi 14. maddeye kül halinde ters düşen bir sonuca varılmış olurdu.
1927 sayılı yasa ile 14. maddeye eklemiş bulunan söz konusu 3. fıkra hükmü ile izlenen amaç, kamu kuruluşlarında önce memur iken daha sonra işçi statüsüne geçerek çalışmalarını sürdürmüş olan kimselerin memuriyette geçen ve emekli aylığı bağlanmasına yeterli olmadığı için hiçbir şekilde değerlendirilemeyen sürelerin kıdem tazminatı açısından değerlendirilmesini sağlamaktır. Bu yön sözü edilen hukümlere ilişkin tasarı gerekçesinde, hizmetlerin birleştirilmesi suretiyle 506 sayılı kanuna göre, yaşlılık veya malüllük aylığı alarak işinden ayrılan işçilerin de daha önce memurluk statüsünde geçen hizmetlerinin kıdem tazminatı bakımından değerlendirilmesini sağlamak olduğu açıkça belirtilmiş ve bu gerekçelere dayalı olarak sevkedilmiş bulunan hükümler yasama meclislerinde hiçbir değişikliğe uğramadan aynen kabul edilerek yasalaşmıştır. Hükümlerin çok açık olan sözlerinden de değişik bir anlam çıkarılması olanağı yoktur. Bu durumda istifa ile sonuçlanan memuriyette geçen sürelerin kıdem tazminatı açısından değerlendirilmesine yasal bir engel bulunduğu söylenemez.
Mahkemenin değişik bir değerlendirme ile isteğin reddine karar vermiş olması yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA,peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.4.1980 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
1 - 1475 sayılı iş kanununun 1927 sayılı kanunla değişik 14. maddesinin 4. fıkrasında T.C. Emekli Sandığı Kanunu ve SSK veya yalnız SSK'na tabi olarak sadece aynı ya da değişik kamu kuruluşarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle SSK'na göre yaşlılık veya malüllük ayığına ya da toptan ödemeye hak kazanan işçiye, bu kamu kuruluşu işverenince kıdem tazminatı ödeneceği açıklandıktan sonra, aynı maddenin 5. fıkrasında, bu kamu kuruluşlarında işçinin hizmetinin evvelce bu maddeye göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona ermesi suretiyle geçen hizmet sürelerinin kıdem tazminatında dikkate alınmayacağı hükmü bağlanmıştır.
Bu hüküm kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona eren hizmet süresi bakımından T.C. Emekli Sanığı Kanununa tabi olarak geçen hizmet süresi ile, SSK'na tabi olarak geçen hizmet süresi ile, SSK'na tabi olarak geçen hizmet süresi arasında bir ayrım yapmağa elverişli değildir. Özellikle kıdem tazminatının niteliği ve eşitliği sağlaması açısından bunun böyle olması gerekir.
Davacının T.C. Emekli Sandığı Kanununa tabi olarak geçen hizmet süresi istifa ile sona ermiştir. İstifa hali kıdem tazminatını gerektirmeyecek şekilde sona erme halidir. O halde, bu görüşle verilen mahkeme kararının bu yöne değinen kısmı doğrudur.
2 - Çoğunluğun kabul şekline göre 1 sayılı Bentte gösterilen bozma nedenine katılıyoruz.