 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1980/11033
K: 1981/1998
T: 24.02.1981
DAVA : Taraflar arasında tapulama tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle hakiminin raporu ve dosyadaki kağıtlar okundu, iş incelendi, gereği görüşüldü:
KARAR : Tapulama sırasında 17563 parsel sayılı 232 m2. yüzölçümündeki taşınmazın Ömer adına yapılan tesbitine Ramazan'ın ortak miras bırakandan kaldığı ve miras payı bulunduğu nedeniyle itiraz edip dava açtığı, davanın kabulüne dair verilen 3.8.1979 gün ve 1979/38-104 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra Ömer'in HUMK.nun 445/10. maddesinde belirtilen çelişkili ve birbirine aykırı iki karar bulunduğu nedenine dayanarak yargılamanın iadesini talep etmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Olayda daha önce paydaş Ramazan aleyhinde terekenin tasimine dayanılmak suretiyle verilen sulh hukuk ilamı ile ayrıca tapulama mahkemesi ilamına rağmen son kez aynı terekenin taksim edilip edilmediği yolunda gene paydaş Ramazan'ın davacı olduğu dava sonucunda diğer paydaş aleyhine alınan ilamın dahi kesinleştiği ileri sürülerek HUMK.nun 445/10. maddesi hükmünce yargılamanın geri çevrilmesi isteğinde bulunulmuştur. Gerçekten sulh hukuk mahkemesi hükmünde bu davanın tarafları taraf olmamışlardır. Bu itibarla sulh hukuk mahkemesi ilamına dayanılarak yargılamanın geri çevrilmesi isteğinde bulunmak olanaksızdır. Çünkü HUMK.nun 445/10. maddesi koşullarından biri taraf birliğidir; ancak Ramazan'ın davacı olduğu ve paydaşlardan Ali'nin davalı olduğu ve aynı tereke hakkında açılan dava sonucunda ortak miras bırakandan kalan malların taksiim edildiği kabul edilmek suretiyle 27.11.1979 gün 1974/589 esas 1979/294 sayı ile hükmün kurulmuş ve bu hüküm kesinleşmiştir. Sonradan gene tapulama mahkemesine Ramazan tarafından aynı terek hakkında paydaşlardan Ömer aleyhine açılan tapulama davası sonunda terekenin taksim edilmediği kabul edilmiş ve verilen hüküm kesinleşmiştir. Gerçekte her iki davanın davalısı yönünden taraf birliği bulunmamakta ve eHUMK.nun 445/10.l maddesindeki koşul gerçekleşmemiş olmakta ise de; olayda Tapulama Kanununun 55. maddesinin 2. fıkrasının uygulanması gerekir. Sözü edilen fıkra hükmüne göre taraf olmadığı halde lehine karar verilen kişi hakkında mahkemece tesis edilen hüküm tarafları da bağlar. Olayda yargılamanın geri çevrilmesi yolu ile kaldırılması istenilen 3.8.1979 gün 79/38-104 sayılı hükümde davalı olan Ömer daha önce kesinleşen ve taksimin varlığını saptayan 27.11.1979 gün 1974/589 esas 1979/294 karar sayılı hükümde taraf değil ise de; taksimden yararlanan paydaştır. Nitekim son davada bu yerin takssim edildiğini savunmaktadır. O halde ilk tapulama hükmü o davada taraf olmayan ve son dauvanın davalısı olan Ömer yararına sonuç doğurmuştur. 1. davanın tarafı olan davacı olan Ramazan Ali'ye karşı da Tapulama Kanununun 55/2 maddesi hükmünce kesin hükümle bağlıdır. Bu durumda HUmK.nun 445/10. maddesi hükmü gereğince birbirine ters düşen daha açık bir deyimle önceki ilamın hükmü hilafına bir hüküm verilmiş bulunduğu aynı konuda birbirine aykırı düşen iki kesin hüküm var olunca taraf birliğinin de varlığı kabul edilmelidir ve bu nedenle de yargılamanın geri çevrilmesi yolundaki istek kabul edilerek sonucuna göre hüküm kurulmak gerekir. Mahkeminin bu yönü gözetmemiş olması isabetsiz temyiz itirazı yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında avukatla temsil edilen Ömer yararına 1400 lira avukatlık parası takdirine, 766 sayılı Tapulama Kanununun 73. maddesi uyarınca harç alınmasına yer olmadığına 24.2.1981 gününde oybirliği ile karar verildi.