 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1980/10843
K: 1980/12651
T: 27.11.1980
- HALİ SINIR
- TAPUSUZ TAŞINMAZLAR
- EDİNİM YOLLARI
- KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI
ÖZET: 1- Dayanılan tapu kaydının sınırları "hali" olarak gösterilmiştir. Bu tür tapu kayıtlarının her yere uygulama olanağı olduğuna göre bu tapu kayıtlarının ait olduğu yerin saptanmasında (mevki) önem taşır.
2- Toplanan kanıtlarla taşınmazda "birlikte zilyetlik" ilişkisi bulunduğu, mirasçılık ilişkisi bulunmadığı ile kazandırıcı zamanaşımı ile edinim koşullarının gerçekleştiği saptandığına göre, tescil davacısı yararına hüküm kurulması doğrudur.
(766 s. Tapulama K m. 33, 44, 45)
Taraflar arasında tapulama tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki kağıtlar okundu tetkik hakiminin açıklaması dinlendi, gereği görüşüldü:
Tapulama sırasında 268 parsel sayılı taşınmaz, asliye mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek, tutanağın malik hanesi boş bırakılmak suretiyle tesbit edilmiştir. Asliye mahkemesinde davacı Necmettin tarafından Hazine aleyhine açılmış olan tescil davasına Lütfiye ve müşterekleri iskan kaydına dayanarak katılmışlardır. Asliye mahkemesindeki dava tapulama mahkemesine devredilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne, taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmiş; hüküm, müdahiller vekili ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dayanılan tapu kaydının sınırları (hali) olarak gösterilmiştir. Bu tür tapu kayıtlarının her yere uygulanma olanağı vardır. Bu itibarla bu tür tapu kayıtlarının ait olduğu yerin saptanmasında mevki önem taşır. Mahkemece yapılan keşiflerde nizalı parselin mevkii ile tapu kaydında yazılı mevkiin birbirine uygun düşmediği saptanmıştır. Her üç keşifte bilirkişiler tapu kaydının nizalı parsele uygun olmadığını açıklamışlardır. Aynı zamanda tapu kaydı bir baka parsele revizyon görmüş ve kayda dayanan kişiler o parselin tapulamasına itiraz etmemişler, aksine o parselin tesbit nedenini tapu kaydına dayanarak düzeltilmişlerdir. Bu koşullar altında tapu kaydının nizalı parsele ait olmadığı doğrultusunda mahkemenin varmış olduğu sonuç isabetlidir. Bu itibarla bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde bulunmamaktadır. Diğer taraftan her ne kadar mahkeme nizalı parselin İzzet ve Salih'in ecdadından kaldığını kabul etmiş ise de; toplanan deliller, iskan kayıtları bu kişilerin iskan yoluyla o yöreye yerleştiklerini göstermektedir. Ayrıca tanıkların hiç birisi taşınmazın ecdaddan kaldığını kabule elverişli bir söz söylememişlerdir. Bu bakımdan mahkemenin gerekçesi dosya kapsamına uygun bulunmamıştır. Ancak dinlenen tüm tanıklar bu yerin Salih ve Izzet tarafından müştereken kullanıldığını ve fakat tescile itiraz davası gününe denk gelecek biçimde 20 yıldan çok süre öncesinden beri Salih'in bağımsız tasarrufunu bildirmişlerdir. Salih'le Izzet arasında taşınmazda müşterek zilyetlik ilişkisi var olup, mirasçılık ilişkisi bulunmadığı için Tapulama Kanununun 44. maddesi aracılığı ile aynı Kanunun 33. maddesinin Salih ve onun halefi olarak 45. madde gereğince tescil davacısı Necmettin yararına kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap koşulları gerçekleşmiş demektir. Bu itibarla Izzet mirasçılarının temyiz itirazları yerinde olmadığı gibi; tapulama mahkemesine devredilen tescil davasının yasal hasmı olan Hazine'nin davada haklı çıkmadığı gözönünde tutularak Hazine yararına avukatlık parası takdir edilmemiş olması da isabetli ve Hazine'nin de temyiz itirazları yerinde bulunmamaktadır.
Sonuç: Tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün (ONANMASINA), 766 sayılı Tapulama Kanununun 74. maddesi uyarınca 10 lira onama ilam harcının temyiz edenden alınmasına 27.11.1980 gününde oybirliğiyle karar verildi.