 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
5. Ceza Dairesi
E: 1980/2599
K: 1980/2721
T: 27.08.1980
DAVA : İkna suretiyle irtikapta bulunmaktan sanıklar Mehmet ve Yalçın'ın yapılan yargılamaları sonunda; TCK.nun 64/1. maddesi delaletiyle aynı kanunun 210/1-son, 59, 227/son ve 71. maddeleri gereğince içtimaen ve neticeden 3'er sene 24'er ay ağır hapis cezalarıyla mahkumiyetlerine ve müebbeten memuriyetten mahrumiyetlerine dair Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 15.4.1980 gün ve 1979/ 225 esas, 1980/67 karar sayılı hükmün süresi içinde duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar tarafından istenilmiş ve şartı yerine getirilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle dava evrakı incelenip gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu :
KARAR : 1609 sayılı yasa hükümlerine uygun olarak sanıklar hakkında kamu davası açılmış olmasına, sevk ve uygulamaya göre eylemlerin bir kısmının idari görev sırasında işlenmiş olması nedeniyle İl İdare Kurulundan lüzumu muhakeme kararı alınmasının isabetsizliğine ilişen tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Kamu davasına konu teşkil eden ve polis memuru sanıkları, ehliyetsiz araç kullanan Ali'den hakkında işlem yapılmaması için 500 lira aracının sol farı, bozuk olan İbrahim'den de aynı nedenle 1000 lira alıp onları serbest bırakmaktan ibaret olaydan dolayı yapılan duruşma sonunda toplanan kanıtları tartışan ve savunmaları kabul etmiyen mahkemenin kanaat ve takdiri karşısında sanıkların Ali ile İbrahim'e karşı işledikleri eylemlerin sübutuna ilişen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine Ancak;
TCK.nun 210. maddesinde tanımlanan ikna suretiyle irtikap suçu, kanunen ödenmesi gerekmiyen bir paranın ödenmesi lüzumuna memurun ferdi ikna etmesi ile oluşacağına, burada, fert ödediği paranın meşru olmadığını bilmeyip, memur yalan beyanları ile onu ikna etmiş ve mağdurun rızası memur tarafından aldatılmak suretiyle elde edilmiş ve ödemenin yasal olduğu hususunda kandırılmış durumda olacağına TCK.nun 209. maddesindeki suçta ise; memurun memuriyet sıfatını veya memuriyetine ait görevi kötüye kullanmak suretiyle tazyik etmek, bu tazyik sonucu ferdin de, memurun haksız işlemini önlemek zorunluluğunda kalarak ona menfaat temin veya vaat etmesiyle tekevvün edeceğine burada memurun müteaddi, ferdin ise mağdur durumda olup, mağdurun gayrimeşru durum içinde bulunmaması ve fail tarafından istenen paranın meşru olmadığını bilmesi gerekmesine TCK.nun 212. ve 213. maddelerinde gösterilen rüşvet suçları ise; memurun kanun ve nizam hükümlerine göre yapmaya mecbur olduğu şeyi yapmak veya yapmamaya mecbur olduğu şeyi yapmak için rüşvet alması, bir vait veya taahhüdü kabul etmesi ile oluşacağına ve ayrıca bu suçta her iki tarafında gayri meşru zemin içinde bulunmaları gerekmesine ve taraflar arasında serbest irade ile yapılan anlaşmanın vukubulduğu anda rüşvet suçunun meydana gelmiş olacağına göre, olayımızda gerek sanıkların ve gerekse her iki mağdur Ali ile İbrahim'in gayrimeşru zemin içinde bulunmaları ve mağdurların ödemiş oldukları paranın gayrimeşru olduğunu bildikleri ve sırf yasal takibattan kurtulmak gayesiyle dava konusu paraları vermiş bulunmalarında iğfal suretiyle irtikaptan bahsedilemiyeceği gibi, sanıkların trafik polisi veya bu işle görevlendirilmiş memur olmamaları nedeniyle rüşvet suçlarının da tekevvün etmediğine ve Ali ile İbrahim'e karşı vukubulan ve sübutu kabul edilen eylemlerin TCK.nun 240. maddesinde tanımlanan yekdiğerinden müstakil genel polislik görevini kötüye kullanmak suçlarını teşkil ettiği halde yazılı şekilde hüküm kurulması,
Sanıkların şikayetçi (İ.S.) ye karşı işledikleri kabul edilen eyleme karşı vaki temyizlerine gelince;
Şikayetçi (İ.S.) olayın vukuu tarihinden bir ay sonra alınan ilk ve sonraki ifadelerinde kendisinden, aracı ile fazla yük taşımış olması nedeniyle 120-140 lira alan memurları tanımadığını ve teşhisinin mümkün olamayacağını bildirmiş ve olayın diğer suçlardan bir gün önce vukua gelmiş olup sanıkların bu suçu işledikleri hususunda başkaca inandırıcı, kesin bir kanıt bulunmadığı halde, eylemlerin aynı yerde ve kısa aralıklarla işlenmiş olmasına yer verilerek ve bir takım varsayımlarla sanıkların (İ.S.) ye karşı işledikleri eylemin sübutunun kabulü ile yazılı şekilde hükümlendirilmeleri,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanıklar ve vekillerinin temyiz itirazları müdafinin duruşmalı inceleme sırasındaki savunmaları tebliğname içeriği ve mütalaa bu itibarla yerinde olduğundan CMUK.nun 321. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, depo paralarının geri verilmesine 27.8.1980 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.