 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1980/4054
K: 1980/7251
T: 03.06.1980
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma ölüm tazminatı davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı 339540 lira 38 kuruşun kararda gösterilen şekilde ve faiziyle birlikte davalılardan (A.G.)den alınarak davacılara ödenmesine ve diğer davalıya yöneltilen davanın müracaata bırakılmasına ilişkin hükmün süresi içinde davalı (A.G.) avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine gereği konuşuldu:
KARAR : Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK.nun 50. maddesi ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK.nun 51 ve 142. maddeleri hükümlerince davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ille isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir. Ancak aynı yasanın 141. maddesi gereğince teselsül, ister yasadan ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyim ile alacaklınındır. Zarara uğrayan (alacaklı), bu hakkını açık olarak kullanmadıkça, yani müteselsilen tahsil isteğinde bulunmadıkça, mahkeme re'sen onun yararına teselsül kuralını uygulayamaz. Çünkü hakim istek ile bağlı olup, istek dışı karar veremez. Usulün 74. maddesi buna engeldir.
Ana kural bu olmakla ve davacının dava dilekçesinde açık olarak müteselsilen tahsil isteği bulunmamakla beraber; dava dilekçesindeki sözlerden ve ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, davacının dolaylı bir biçimde müteselsilen bir ödetme isteği bulunduğu anlaşıldığı takdirde, yukarıda belirtilen kuralın uygulanmasında yasal bir sakınca yoktur. Nitekim H.G.K. 1966 gün ve 9/3 E. 80 K. ve dairemizin 2.11.1976 gün ve 10431 E. 9344 K. sayılı ilamlarında da aynı görüş açık ve seçik olarak belirtilmiştir.
Temyiz incelemesine konu olan bu davaya ilişkin dilekçede davacılar ne açık ve ne de kapalı bir şekilde müteselsilen tahsil isteğinde bulunmamışlardır. Nitekim mahkeme dahi kararında bu yönü açık bir şekilde belirtmiştir. Ancak Mahkeme, müteselsil tahsil isteği mevcut olmasa dahi, eğer davalılar davacılara karşı müteselsilen sorumlu iseler, bu takdirde talebe gerek olmaksızın re'sen teselsül kuralının uygulanabileceğini kabul etmiş ve bunun sonucu olarak müteselsilen tahsile karar vermiştir ki, bu görüşe, yukarda anılan usul hükümleri müvacehesinde katılmak mümkün değildir. O halde mahkemenin her iki davalının 2/8 oranında kusurlu olduğunu ve özellikle her bir davacının talep ettiği maddi ve manevi tazminatın yarısının bir ve diğer yarısının da diğer davalıdan talep edildiğini gözeterek ve bir davalı hakkındaki davanın müracaata bırakıldığını da düşünerek ona göre ödetme kararı vermesi gerekirken, Usulün 74. maddesine aykırı düşen gerekçelerle isteği aşar şekilde karar vermiş olması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle BOZULMASINA 3.6.1980 gününde oybirliğiyle karar verildi.