 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1980/3094
K: 1980/6086
T: 09.05.1980
- DESTEKTEN YOKSUN KALMA ÖDENCESİ
- ADAM ÖLMESİ VE BEDENSEL ZARAR
- ÖDENCE TUTARININ SAPTANMASI
- EMEKLİ MEMURUN DESTEĞİNDEN YOKSUN KALMA
ÖZET: 1- Emekli Sandığı iştirak çisi iken ölümüne sebebiyet verilen desteğin mirasçılarına (dul ve yetimlerine) bağlanan maaşların ve ödenen emekli ikramiyelerinin bu kişilerin destekten yoksun kalma tazminatından indirilemiyeceği yolundaki 8.3.1978 gün ve 11/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, emekli iken ölen ve emekli maaşından gayri bir geliri bulunmayan kişilerin destekleri hakkında da uygulanır; yani destekten yoksun kalanlara bağlanan dul ve yetim maaşları, gerçekleşen destek tazminatından indirilmez.
2- Öte yandan, Yargıtay bozma ilamına uyulmakla davacılar yararına meydana gelen usuli kazanılmış hakkı bertaraf edecek şekilde karar verilmesi de mümkün değildir.
(818 s. BK m. 45, 43)
(5434 s. Emekli San. K m. 129)
(YİBK., 9.5.1960 gün ve 21/9 s.))
(YİBK., 6.3.1978 gün ve 1/3 s.)
Taraflar arasındaki tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 1500 liranın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davacılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
1- Dava, adam ölmesinden ötürü destekten yoksun kalmaya ilişkin maddi tazminat ile manevi tazminatın ödetilmesi isteğidir. davalı Kemal, kullandığı özet taşıt aracı ile 5.9.1975 günü Adile çarparak ölümüne sebebiyet vermiştir. Davacılardan Nazire, ölenin eşi ve diğerleri çocuklarıdır. Adil Emekli Sandığının İştirakçılardan iker., 4.11.1971 'de emekliye ayrılmış ve olay bu tarihten yaklaşık olarak 4 yıl sonra gerçekleşmiştir. Ölenin emekli aylığından başka bir geliri bulunmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. 27.12.1976 gönlü bilirkişi raporunda desteğin sağlığında almakta olduğu emekli aylığı ölümünden sonra hak sahibi bulunan davacı eşine bağlanmış olduğundan ortada bir zarar bulunmadığı belirtilmiş ve mahkemece bu rapordaki gerekçe benimsenerek maddi tazminata ilişkin davanın reddine karar verilmiştir. Davacıların temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nce bu karar bozulmuştur. Bozma kararında aynen (... O halde mahkemece yapılacak iş, şayet gereç olan destek sağ kalsaydı, deisr beklenenlere ne derece bakacak veya yardım edecek idiyse o bakım ve yardımın para ile değerinin tesbitinden ve bu tutara emekli sandığının bağladığı maaşlar indirilmemeksizin aynen hükmetmekten ibarettir...) denilmektedir. Bu bozmaya karşı mahkeme eşe emekli aylığı bağlandığından ve çocukların ergin bulunduklarından söz ederek önceki kararında direnmiştir. Direnme kararının verilmesinden 3 gün sonra ise (ölenin bakmakta olduğu veya ileride bakacağı sayılan kişilerin yoksun kaldıkları zararın diğer bir değ işi e destekten yoksun kalma tazminatının saptanmasında T.C. Emekli Sandığı'nca bağlanan gelirlerin indirilmemesi gerektiğine) dair Yargıtay içtihadı Birleştirme 'Büyük Genel Kurulunun E. 1978/1, K. 1978/3 sayılı ve 6.3.1978 günlü kararı çıkmış ve davacıların temyizi üzerine direnme kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca içtihadı birleştirme kararından söz edilerek (Özel daire bozma kararına uyulmak gerektiği) gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkeme 30. 3.1979 günlü oturumda yerinde gördüğü bozmaya uymuş ve bozma dairesinde maddi tazminatın hesaplanması için işi bilirkişiye göndermişse de, yine bilirkişinin (ölenin emekli aylığından başka bir gel iri bulunmadığı ve sağlığında davacılara tahsis edebileceği miktar Emekli Sandığı'nca bağlanandan daha fazla olamıyacağı) yolundaki 20.4.1979 günlü raporuna dayanarak davanın reddine karar vermiştir.
Oysa, bozmaya uyulmakla davacılar yararına kazanılmış bir hak oluşmuştur. Esasen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozmasına uyulmak zorunluğu vardır. Her iki bozma kararı verilirken ölenin emekli bir memur olduğu, emekli aylığından başka bir geliri bulunmadığı ve ölümünden sonra emekli aylığının onun dul ve yetimlerine bağlanmış bulunduğu bilinmekte idi. Bu durumda bozma uyarınca Emekli Sandığı'na davacılara bir aylık bağlanıp bağlanmadığı üzerinde durulmaksızın ölen Adil sağ kasaydı almakta olduğu emekli aylığı ile davacılara ne derecede bakabilip yardım edeceğinin bu konudaki ilkelere göre para olarak değerini tesbit edip bu tutara aynen hükmetmesi gerekirdi. Mahkemenin böyle yapmayıp desteğin ölümünden sonra Emekli Sandığı'nca dul ve yetimlerine bağlanmış olan aylığı esas alıp, destekten yoksun kalmaya ilişkin maddi tazminat isteğinin reddine karar vermiş olması usule aykırıdır.
2- Yargıtay Büyük Genel Kurulunun yukarıda sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararının baş tarafından aralarında aykırılık bulunduğu belirtilen kararlara konu olan olaylarda ölenin haksız eylemin işlendiği günde memur olmasına karşılık, bu davaya konu olan olayda ölenin memur olmayıp emekli bulunması ters bir uygulamaya neden olamaz. Çünkü İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde aynen (... haksız eylem sonucu ölen kişi yaşamı süresince çalışmış ve maaşından düzenli olarak belirli bir miktar kesilerek sandığa yatırılmıştır. Zarar verenin bu paradan yararlanması söz konusu olamaz. 0 halde zarar veren, verdiği zararın tamamını açılan davada ödemelidir...) denilmektedir. Bundan çıkacak sonuç ölenin ister memur, isterse emekli olsun, haksız eylemi işleyenin verdiği zararın tamamını tazmin edeceğidir.
Öte yandan bütün sosyal sigortalarda hak sahibine istemede bulunan ilgili kurumun ancak zarara sebebiyet verene rücu hakkının bulunması halinde bu kurumca yapılan ödemelerin denkleştirme yapılırken zarardan indirilmesi bir kural olarak benimsenmiştir. 506 sayılı Kanunda ölüm sigortasından yapılan yardımlardan dolayı kuruma rücu hakkı tanıyan bir hükme yer verilmemesi nedeniyle ölüm sigortasından hak sahiplerine bağlanan yardımların destekten yoksun kalanların zararlarından düşülmesinin mümkün olmadığını belirten Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun E. 1977/4-1110, K. 1979/1395 sayılı ve 28.11.1979 gönlü emsal nitelikteki kararı buna örnek olarak gösterilebilir. Emekli Sandığı'nın ne kendi özel kanunu ve ne de genel nitelikteki Borçlar Kanunu hükümlerine göre zararı meydana getiren kişilere karşı bir rücu hakkı vardır. Herne kadar Emekli Sandığı Kanununun 129. maddesinin birinci fıkrasında iştirakçilerden ölenlerin dul ve yetimlerinin sebep olanlar aleyhine açacakları davaları Sandığın kovuşturmaya ve bu davalara üçüncü kişi olarak girmeğe ve dul ve yetimler tarafından dava açılmamış ise bunu doğrudan doğruya açmaya yetkili bulunmuş ve böylece kuruma rucu'a benzer bir hak tanınmış ise de; aynı maddenin ikinci fıkrasında bu dava sonunda para tazminatı alınırsa bundan kovuşturma işin yapılan giderlerle birlikte dul ve yetim aylığı bağlanan hallerde bu aylıkların beş yıllığı Sandıkça alınarak varsa geri kalanının ilgililere ödeneceği hükme bağlanmıştır. İşte destekten yoksun kalma tazminatının saptanmasında Emekli Sandığı'nca bağlanan gelirlerin indirilmemesi gerektiğine dair, içtihadın dayandığı esas, sözü edilen 2. fıkrada öngörülmüş olan bu hükümdür. 0 halde ölenin emekli olması halinde de aynı kural uygulanacaktır. Herne kadar dava açılırken maddi zararın hesap biçimi gösterilmemiş ve bozmadan önce alınan bilirkişi raporuna itiraza dair 27.10.1976 günlü dilekçesinde davacılar vekili, destek sağ olsaydı emekli aylığının tam alınacağını ve onun ölümü nedeniyle 13 yıl eksik alındığını ileri sürerek istenilen maddi tazminatın bu esasa göre hesaplanması gerektiğini ileri sürmüşsede, yukarıda birinci bentte açıklandığı gibi bozmaya uyulmakla davacılar yararına oluşan kazanılmış halk karşısında tazminatın orada belirtilen esas uyarınca hesaplanması mecburiyeti doğmuştur. 0 halde temyiz olunan karar bu yönlerden de usul ve yasaya aykırı olduğundan bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz olunan kararın birinci ve ikinci bentlerde gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 9.5.1980 gününde oybirliğiyle karar verildi.