Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1980/2101
K: 1980/4428
T: 04.04.1980
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğan tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 42140 liranın faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davacı adına avukat (T.C.) ve davalılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre davacının 2. bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları ile davalıların bütün temyiz itirazlarının reddi gerektir.
2 - Davacılar dava dilekçesinde açıkça miras bırakanları ve destekleri (F.)'ın davalı (H.H.)'e ait olup diğer davalı (E.)'in yönetimindeki kamyonda yolcu olduğunu, bu itibarla olayın meydana gelmesinde bütün kusurun davalılarda bulunduğunu, esasen trafik kaza raporunda belirtilen teknik arızanın kendilerini ilgilendirmiyeceğini ileri sürerek gerçekleşen destekten yoksunluk tazminatının davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davacılar bilahare fazlaya ilişkin olup mahfuz tuttukları maddi tazminatı da dava etmişlerdir. Mahkeme her bir davayı birleştirmiş ve sonuçta, olayın meydana gelmesine davalı şoför (E.)'in 1/8 kusurunun ve ayrıca 7/8 oranında da teknik arızanın sebep ve amil olduğunu kabul ederek, gerçekleşen maddi zararın 1/8'inin ödetilmesine karar vermiş bulunmaktadır. Oysa mahkemenin bu görüş ve uygulamasına katılmak ve yasal bir dayanak bulmak mümkün değildir. Şöyle ki; davacıların miras bırakanın davalılara ait araçta yolcu olduğu konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Esasen olayın meydana gelmesinde davacılar desteğinin bir kusuru bulunmadığı mahkeme tarafından da kabul edilmiştir. O halde, bu davada özellikle üzerinde durulup cevaplandırılması gereken yön, teknik arızanın, tazminatın indirilmesine sebep olup olmıyacağıdır. 6085 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 232 sayılı kanunla değiştirilmiş bulunan 50. maddesinin 1. fıkrasında (motorlu taşıt araçları)nın "kullanılmasından" doğan zararlardan dolayı "araç sahibinin" hukuki sorumluluğu düzenlenmiş II. fıkrasında ise, araç sahibinin sorumluluktan kurtulmasını sağlayan nedenler gösterilmiştir. II. fıkrada yer olan "araç sahibinin, ef'al ve harekatından mes'ul olduğu kimseler" kavramı, trafik hukukumuz bakımından bir yenilik teşkil etmektedir. Genel hükümler uyarınca bir şahıs başkasının eylem ve davranışlarından üç halde sorumlu kılınır. Bu durumlar, adam kullananın sorumluluğuna ilişkin BK.nun 55; yardımcı şahsın eylemlerinden sözleşme yapanın sorumluluğuna ilişkin BK.nun 100; ev reisinin sorumluluğuna ilişkin 320. maddelerde düzenlenmiştir. Trafik yasasının değiştirilmiş olan yeni 50/II. fıkra hükmü ile, araç sahibinin bazı kişilerin eylem ve davranışlarından sorumlu kılınması, başkalarının eylemlerinden sorumluluk durumlarını dörde çıkarmakta ve araç sahibinin trafik hukukundan doğan sorumluluğunun kapsamını da genişletmektedir. Bugün için baskın görüş gerçekten yasa koyucunun sorumluluktan kurtulma nedenlerini BK.nun 55. maddesi hükmüne göre çok daha ağırlaştırılıp daraltmak amacını güttüğü ve 232 sayılı yasa ile yapılan değişikliğin "tehlike sorumluluğuna" yaklaşmayı sağlamak amacını taşıdığı yolundadır. (H. Tandoğan - Türk Mes'uliyet Hukuku - Ankara 1961 - sayfa 224 vd.) (M.R. Karahasan. Tazminat Davaları - İstanbul 1976 - Sayfa 237, 238 ve 22, 23 No.lu dip notlarda anılan eserler ve makaleler) (Ergun Özsunay - Trafik Hukukunda Araç Sahibinin Fiil ve Davranışlarından Sorumlu Olduğu Şahıslar - Batıder, Cilt IV, Ocak 1967, Sayı 1'deki makalenin 58. vd. sayfalar). O halde yukarıda anılan görüşe göre, araç sahibinin sorumluluktan kurtulabilmesi için zararlı sonucun,
a) Mücbir sebepten ileri geldiğini,
b) veya zarar görenin ağır kusurundan meydana geldiğini,
c) yahut da üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ve her üç halde de kendisinin ya da eylem ve davranışlarından sorumlu olduğu kimselerin kusuru bulunmadığını ispatlaması gerekir. Çünkü her üç halin ispatlanması halinde, zararla sonuç arasındaki illiyet bağı kesilmiş sayılacağından araç sahibinin sorumluluğu söz konusu olamıyacaktır.
Hal böyle olunca bütün sorun, fren patlamasının, rot çıkmasının lastik patlamasının ve buna benzer teknik arızaların (mücbir sebep) olarak nitelenip nitelenmiyeceğinde düğümlenmektedir. Diğer bir ifade ile bu gibi teknik arızaların "mücbir sebep"mi, yoksa "umulmayan hal" mi olduğu yönünün saptanması soruna çözüm getirecektir.
Doktrin ve uygulamaya göre mücbir sebep "sorumlu veya borçlunun faaliyeti ve işletmesi dışında meydana gelen genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak olarak kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağan üstü bir olaydır. (Doçent Fikret Eren'e atfen Karahasan - age - 246). Tuhr ise, mücbir sebebi "müessese sahibinin çoklukla vaki olmalarından dolayı hesaba katması lazım gelen olaylardan olmayan ve dıştan gelen ve işletmeye etki yapan ve bütün işletmeyi ve teşebbüsün ekonomik sonuçlarını tehlikeye koymadan en büyük takayyüt ve ihtimam ile dahi bertaraf edilemeyen ve önceden öngörülemeyen ve kestirilemeyen olağanüstü bir olay" olarak tanımlamıştır (Tuhr - age - 632) (ayrıca bakınız. Tandoğan - age - 464) (Dr. A.P. Gözübüyük - Mücbir sebepler ve Beklenmeyen Haller - Ankara 1957) Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi, mücbir sebepte unsurlardan en önemlisi, olayın sorumlu kişinin işletme uğraşısına yabancı bir dış olay olmasıdır. (Tandoğan - age - 464). Oysa teknik arızalarda olay, uğraşı içi bir olaydan çıkmaktadır. (fren patlaması, rot çıkması, lastik patlaması gibi) bu bakımdan teknik arızalar, mücbir sebep değil, ancak umulmayan hal olarak kabul edilebilir. Genellikle bu nitelikteki tekniz arızaları önlemek ve karşı koymak mümkündür. O halde, teknik arızalar, araç sahibinin sorumluluğunu ortadan kaldırmayan bir neden olduğundan, teknik arıza nedeniyle tazminat isteminin reddi ya da tazminatın indirilmesi düşünülemez. Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 2. bentte gösterilen nedenle davacılar yararına BOZULMASINA, 4.4.1980 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini