Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E:1980/14082
K:1981/217
T:16.01.1981
  • ARAÇ İŞLETİCİSİNİN SORUMLULUĞU
  • SORUMLULUKTAN KURTULUŞ NEDENLERİ
  • ZORUNLU NEDEN (TANIMI - KOŞULLARI)
ÖZET : 1 - Trafik Yasasının 50. maddesinde düzenlenen sorumluluk bir "tehlike sorumluluğu" dur.
2 - Mücbir sebep, aracın işletilmesiyle zarar arasındaki illiyet bağını kesen "önceden görülmeyen, sorumlu kişinin işletmesi veya faaliyeti dışında kalan ve karşı koyulamıyacak bir şiddette kendini gösteren olağanüstü bir olay"dır.
3 - Bütün önlemlere, sahip olunan her türlü imkan ve araca rağmen eğer bir olayın sonuçlarının önlenmesi mümkün değil ise, o olay mücbir sebep teşkil eder.
4 - Her sürücü, aracının sevk ve idare ederken, önceden tahmin edilemeyecek engellerin çıkacağını hesaba katmalıdır. Bu itibarla mesela, yolun buzlu veya dolgusunun kaygan olması, çok kısa bir süre önce tarladan yola çıkan bir traktörün yolu tehlikeli bir şekilde çamurlaması, yoğun sis, göz kamaştıran güneş, görülmemiş şiddette yağmur ve dolu, kar, başka bir araçtan yola düşmüş bir cisim,, bir ceset, ve olayımızda olduğu gibi meçhul bir araçtan yola sızan kaygan bir kimyasal madde önceden hesabı katılabilecek olaylardır ve bunların mücbir sebep olarak kabulü düşünülemez.
(6085 s. Trafik K m. 50)
(818 s. BK m. 117)
Süleyman adına Avukatları Kemalettin ve Nurettin ile Ali Rıza ve Nevzat adlarına Avukat Hilmi arasındaki dava hakkında (Bornoya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi)nden verilen 1.4.1980 gün ve 75 sayılı hükmün dairenin 24.9:1980 gün ve 7554/10080 sayılı kararı ile onanmasına kararlar verilmişti. Süresi içinde davacı avukatı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşuldu
1 - Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında ve özellikle davalı şoför Nevzat'ın sorumluluğunun kusura dayanan sorululuk olmasına ve seçilen bilirkişi tarafından verilen ve (davalı şoförün bu olayın meydana gelmesinde kusursuz olduğuna) ilişkin bulunan rapora davacı vekilinin bir diyeceği olmadığını bildirmesine ve böylece adı anılan davalı yararına bir usuli kazanılmış hak doğmuş bulunmasına göre, davacının şoför Nevzata yönelik karar düzeltme isteği yersizdir ve reddedilmelidir.
2 - Davacı Süleyman, 4.3.1979 günü saat 13 sıralarında kendisine ait olan ve idaresinde bulunan 35 ..... 913 plaka sayılı Ford marka özel aracıyla İzmir'den Manisa'ya giderken, Bornova Belediye Garajı'na 300 metre kala yola birikmiş birçok araç görüp, yavaşladığını ve aracını yolun tamamen sağına ve hatta banket üzerine çekip durduğunu; ancak kısa bir süre sonra davalılardan AM Rıza'ya ait olan ve diğer davalı Nevzat idaresinde bulunan Anadol markalı aracın süratini yol ve trafik durumuna göre ayarlamaması ve özellikle süratle seyretmesi sebebiyle sudkostik dökülmüş olan yolun kayganlığı yüzünden frenlerinin tutmadığını ve gelip kendisine çarptığını; bu olayın meydana gelmesinde davalı Ali Rıza'ya ait aracın 3/8 ve yola sud kostik akıtan meçhul aracın da 5/8 oranında kusurlu olduklarını belirterek ve BK.nun 50. maddesi hükmü uyarınca doğan zararının tümünü davalılardan isteyebileceğini ileri sürerek, ayrıca zararın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
a) Olayın hemen akabinde işe el koyan trafik polisleri tarafından düzenlenen (Kaza Tetkik Raporu) na göre
Davalılardan Ali Rızaya ait olup, diğer davalı Nevzat yönetiminde bulunan aracın olay sırasında yokuş aşağı süratli bir şekilde seyrettiği, ancak daha önce başka bir araçtan yola dökülmüş bulunan "Sud Kosrtiğin" yaratacağı tehlikeyi fark etmeyen davalı, Nevzat'ın aracın zikzak yaptığını görmesi üzerine kuvvetli fren yaptığı, fakat muvazenesini kaybederek yolun sağında duran davacı aracına çarptığı anlaşılmaktadır. Aynı raporda davalı araç şoförüne 3/8 ve yola sud kostik sızdıran araca da 5/8 kusur verilmiştir.
b) Duruşma sırasında bilirkişi olarak seçilen makine mühendisi Haluk ise; davalı tanıklarının ifadelerine dayanarak (...olay günü havanın yağmurlu olmadığını, davalı Nevzat idaresindeki aracın yokuş aşağı inerken, ileride kalabalık gören şoför Nevzat'ın frene basmasına rağmen arabanın kaydığını ve gidip yolun kenarında park etmiş bulunan davacı aracına çarptığını, sud kostiğin yolu kaygan hale getirdiğini, önceki kazanın da muhtemeleri aynı sebepleri doğduğunu, buna rağmen yolun tehlikeli olduğu konusunda yola bir ikaz veya tehlike işareti konulmadığını, bu bakımdan olayın meydana gelmesinde davalı Nevzat'ın hiç kusuru olmadığını ve bütün kusurun yola sud kostiği döken araç:ta olduğunu...) ileri sünmüştür (28.3.1980 günlü rapor).
O halde, gerek trafik kaza raporuna ve gerekse dinlenen tanık ifadelerine göre şu maddi olguların gerçekleştiğini kabul zorunludur. Nitekim 28.3.1980 günlü bilirkişi raporunda da aynı olgular benimsemiştir.
Evvelemirde, davalı Nevzat, yönetimindeki araçla yokuş aşağı inmektedir. Trafik kaza raporuna göre (ki olayın hemen akabinde tutulduğu görülmektedir), davalı Nevzat'ın oldukça süratli bir şekilde seyrettiği anlaşılmaktadır. Ancak ilerde yolun üstünde bir araç ve insan kalabalığı bulunduğunu uzaktan görmesi doğaldır. Nitekim, olaydan az önce davacı aynı durumu görmüş ve süratini yol ve trafik durumuna göre ayarladığı için de yavaşlamış ve herhangi bir tehlikeli duruma girmeden yolun sağına ve banket üzerine geçip durmuştur. Dosyadaki belgelerden ve dava- dilekçesindeki açıklamalardan aynı şekilde diğer bazı vasıtaların da durduğu müşahade edilmektedir. davalı Nevzat ise, süratli seyrettiği için bilirkişi Haluk Erim'in de kabul ettiği gibi fren yapmış, ancak yoldaki kayıcı madde yüzünden aracın muvazenesi bozulmuştur. Bilirkişi Haluk raporunun 2. sahifesinin son satırlarında (...kostik kayıcı bir maddedir. Bu bakımdan düşük veya normal hızda dahi fren yapılmış olsa, genede vasıtanın kayması, şoförün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi mümkündür...) demektedir. Oysa, bu düşüncenin, olayın vukuundan kısa bir süre önce oraya gelen araçların (özellikle davacı aracının) herhangi bir kazaya sebebiyet vermeden durması olgusu karşısında tutarlı olduğunu iddia çok güçtür. Zira böyle bir gerekçeyle olayın meydana gelmesindeki bütün kusurun sud kostik döken araca yükletilmesi ve yola tehlike işareti konulmaması nedeniyle davalı Nevzat' ın tamamen kusursuz olduğunun benimsenmesi, biraz aşağıda yapılacak açıklamalarda da belirtileceği gibi (özellikle araç maliki yönünden) paylaşılması mümkün bir görüş olarak kabul edilemez. Çünkü fren, hiçbir zaman alınması gereken tek tedbir olarak benimsenemez ve kabul edilemez.
Kuşkusuz, 6085 sayılı Trafik Yasasının 232 sayılı yasa ile değişik 50. maddesinde öngörülen zarardan sorumluluk için olumlu ve olumsuz şartların tümünün gerçekleşmesi gerekir. Ancak temyize konu bu olayda her iki şartın gerçekleştiği görülmektedir.
Herne kadar bilirkişi (açık olmamakla beraber) işletme ile zarar arasında uygun illiyed bağı bulunmadığını, zira olayın "..yol üzerine başka bir araçtan sızan sud kostiğin tevlit ettiği kayma olgusundan doğduğunu..." ileri sürmekte isede, bu görüş hatalıdır. Şöyleki
aa) işletme ile zarar arasında gerçekleşmesi gereken uygun, illiyed bağı, doğrudan doğruya olabileceği gibi, dolaylı da olabilir. Öte yandan zararlı sonuç doğuran kazanın meydana gelmesinde katkıda bulunan etkenlerin umulmadık nitelikte olması, illiyad bağının uygunluğunu ortadan kaldırmaz. Çünkü, bir federal mahkeme kararında da belirtildiği gibi (Hatük Tandoğan - Kusura Dayanmıyan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku - Ankara 1981 - Sayfa 245, dipnot 133) her sürücü önceden tahmin edilemeyecek engellerin çıkacağını hesaba katmalıdır (bir hayvanın ansızın önüne sıçraması, bir taşın düşmesi, yolda bir ceset veya yaralı ile yahut başka bir arabadan düşmüş ve henüz kaldırılmamış olan bir iskemle veya diğer bir şeyle karşılaşması gibi). Böyle bir engele çarpmaktan veya ondan kaçınmak için yapılan manevradan doğan kaza, aracın işletilmesine bağlı bir tehlikenin sonucudur. 0 halde sürücü aracı kullanırken bütün bu ihtimalleri hesaba katmak durumunda, hatta zorundadır.
bb) Öte yardan, olayın yol üzerine başka bir araçtan dökülmüş olan sud kostikten meydana gelmiş olması olgusu bir mücbir sebep olarak da mütalas edilemez. Zira umulmadık halin daha çok yoğunluk gösteren bir hali olan mücbir sebep, baskın görüşe göre "...önceden görülmeyen, sorumlu kişinin işletmesi veya faaliyeti dışında kalan ve karşı koyulamıyacak bir şiddette kendini gösteren olağanüstü bir olay." olarak tanımlanmaktadır (Tandoğan - age. - 247)(4. HD. 20.1.1977 gün ve E. 12395, K. 568 ve ayrıca 4.4.1980 gün ve E. 2101 K. 4428) mücbir sebeble ilgili bu tanımda mevcut (karşı koyulamama) ve (öngörülememe) unsurlarının sınırlarını kesin olarak önceden belirlemek mümkün değildir. Zira, mücbir sebep nisbi bir kavramdır; bu itibarla Tandoğan 'ın da belirttiği gibi; bu iki unsur sorumlu kişinin işletmesine veya faaliyetine bağlı tehlikelerin niteliğine göre takdir edilmelidir (age. - 247; ayrıca bakınız; Fikret Eren sorumluluk Hukuku Açısından Uygun illiyet Bağı Teorisi - Ankara 1975-Sayfa 178) ancak hemen belirtmek gerekir ki, aracın işletilmesiyle zarar arasındaki illiyed bağını kesen mücbir sebep hallerine sıkça rastlamak mümkün değildir; çoğu kez mücbir sebep olarak ileri sürülebileceği düşünülen olaylar, öngörülemeyecek ve karşı koyulamıyacak nitelikte sayılmamıştır. Mesela yolun buzlu veya dolgusunun kaygan olması, çok kısa bir süre önce tarladan yola çıkan bir traktörün yolu tehlikeli bir şekilde çamurlaması, yoğun sis, göz kamaştıran güneş, görülmemiş şiddette yağmur ve dolu, kar ve özellikle yukarıda anılan Federal Mahkeme kararında sözü edilen olaylar önceden hesaba katılabilecek olaylardır. Oysa mücbir sebep teşkil eden olayın sonuçları asla önlenemez; diğer bir ifade ile bütün tedbirlere, sahip olunan her türlü imkan ve araca rağmen eğer bir olayın sonuçlarının önlenmesi mümkün değil ise, o olay bir mücbir sebep teşkil eder. Burada mutlak veya objektif bir karşı konulmazlık (kaçınılmazlık) söz konusudur. Kaçınılmazlığın mutlaklığından amaç, Erem'in de belirttiği gibi, "teknik ve bilimin o andaki verilerine göre, mevcut her türlü tedbir alınsa her türlü özen gösterilse bile, ihlalin ve dolayısiyle zararlı sonucun hiç kimse tarafından önlenememesidir" aage. - 181 vd.)(Ayrıca bakınız. Hatük Tandoğan - Türk Mes'uliyet Hukuku - Ankara 1961 - Sayfa 465).
Mücbir sebebin bir diğer unsuru da yukarıda değinildiği gibi "Öngörülmezlik" tir. Önceden görülemeyen husus, olayın kendisi değil, doğuracağı sonuçlardır. Ancak Eren'in belirttiği gibi (ege. 184-Dipriot 143 ile ilgili metin), "..kusursuz sorumluluk, ister alelade sebep sorumluluğu, ister tehlike sorumluluğu olsun, kusurlu bir davranışın varlığını, sorumluluğun kurulması yönünden gerektirmez. Bu tür sorumlulukta, sorumluluğun doğumu için zarar verenin kusurlu olması şart değildir; mesele bu açıdan ele alınınca, kusurun bir unsuru olan öngörme veya öngörmemenin, kusursuz sorumluluk faili yönünden (ki davalı Ali Rıza Trafik Yasasının 50. maddesi hükmünce tehlike sorumluluğu ilkesince davacıya karşı sorumludur) mücbir sebebin bir unsuru olarak nazara alınmaması düşünülebilir.".
O halde, gerek maddi olguların (yukarıda izah olunan) gerçekleşme biçimine ve gerekse kısaca değinilen hukuksal nedenlere göre, bu davada (ve özellikle araç işleticisi [maliki] yönünden bilirkişinin 28.3.1980 günlü raporuna ve orada ileri sürülen görüş ve gerekçelere - hiçbir yönden katılmak mümkün görülmemiştir. Bu itibarla, hem maddi olgulara ve hemde hukuksal görüşlere ters düşen; aynı yoldan çok kısa bir süre önce geçmiş olan araçların aynı şekilde kaza yapmamış olmalarına rağmen, bu kişiler ve mesel davacı için var olan aynı olguların (yola sudkostik dökülmüş olması ve bu konuda bir ikaz ve tehlike işareti konulmamış bulunması olgularının) davalı şoför ve araç sahibi için mücbir sebep olarak kabul edilmesi nedenlerini bilimsel ve teknik yönden inceleyip eleştirmeyen; ve sanki davalı şoförün alabileceği tek önlemin fren olduğu görüşünden hareket eden ve frene rağmen aracın durdurulmadığı yolundaki sathi yetersizlik gerekçe ile olayda mücbir sebep bulunduğu sonucuna varan bilirkişi raporuna dayanılarak davanın reddedilmiş olması bozmayı gerektirir. 0 halde mahkemece (davanın ileri sürülüş şekli ve isteğin niteliği dikkat nazara alınarak davacının gerçekleşecek zararının tümünün davalı araç sahibi Ali Rızadan tahsiline karar verilmek üzere) yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekirken, her nasılsa onandığı anlaşıldığından; davacının, davalı Ali Rıza'ya yönelik karar düzeltme isteğinin Usulün 440 ve 442. maddeleri hükümlerince kabulü, Ali Rıza hakkındaki onama kararının kaldırılması ve hükmün davacı yararına ve davalı Ali Rıza aleyhine bozulması gerektiği kanaatına varılmıştır.
Sonuç : Davacının karar düzeltme isteğinin 2. bentde gösterilen nedenlerle (KABULÜNE), davalı Ali Rıza hakkındaki onama kararının kaldırılmasına ve hükmün bu davalı aleyhine ve davacı yararına (BOZULMASINA), davacının davalı şoför Nevzat'a yönelik karar düzeltme isteklerinin birinci bentde gösterilen nedenlerle reddine ve evvelce alınan onama harcının davacıya geri verilmesine, 16.1.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini