Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1980/1302
K: 1980/3719
T: 21.03.1980
  • BASIN YOLUYLA KİŞİLİK HAKLARININ ZEDELENMESİ
  • BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN AMACI
  • TOPLUMSAL YARAR
  • KİŞİSEL ÇIKAR ÇATIŞMASI
  • HABERLERİN DOĞRULUĞUNU ARAŞTIRMA GÖREVİ
  • GERÇEĞE UYGUNLUK KAVRAMI
  • HUKUKA AYKIRILIK VE KUSUR
  • TEMELDE DOĞRU OLAN HABERİN VERİLİŞİNDE GERÇEĞE AYKIRI EKLEMELER YAPILMASI
ÖZET: 1)- Basın özgürlüğünün amacı; kamuyu yakından ilgilendiren konularda, doğru ve gerçeğe uygun haber vermek; çeşitli konularda kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak ve onu toplumsal ve siyasal olaylar ve oluşumlar üzerinde düşünme ye sevketmektir.
2)- Öte yandan, denetim, eleştiri, uyarma ve gerçekleri açıklama basının en doğal görevleri içinde sayılır ve basın özgürlüğünün temelini oluşturur.
3)- Basının görevi, sadece düşüncelerin açıklanması değildir; ayrıca zamanında, gereken ayrıntıları ile ve doğru olarak halka ulaştırmasında kamu yararı bulunan haberleri toplıyarak topluma ulaştırmak, böylece toplumun düşünce ve kanaatlere ulaşmiasım ve kamuoyunun serbestçe oluşumunu sağlamak, kamu gücünü elinde tutanlar, kamuya malolanlar ve yaşadığımız zaman dilimi içinde önemli sayılan kişiler üzerinde toplumun denetimine aracı olmak da basının başta gelen görevlerindendir.
4)- Haber verme hakkı, haberlere ulaşmayı ve elde edilen haberleri yayınlamak ve dağıtmak olanaklarını ifade eder.
Bu hak olayların aktarılması, resimlendirilmesi ve olaya katılanlar ve olayın niteliği ile ilgili bilgi verilmesi imkanlarını da kapsar.
5) - Bir yayın; verdiği haber yönünden doğru olduğu, ölçülü, dengeli, uygun bir amaç araç ilişkisi içinde kaldığı, meşru bir amaca yönelik bulunduğu takdirde, bu yayından dolaylı olarak bazı özel ya da tüzel kişilerin kişilik hakları haleldar olsa dahi hukuka aykırı sayılmıyacaktır.
Gerçeklik; somut gerçeğe değil, olayın haberin verildiği andaki beliriş biçimine uygunluk şeklinde anlaşılmalıdır.
6) - Verilen bir haberin gerçeğe aykırı oluşu, her Haluklarda sorumluluğu gerektirmez; eğer bir haberin gerçeğe aykırı şekilde verilmesi olgusunun oluşmasında haberi olan gazeteci ile haberi yayınlayan gazetenin bir kusuru söz konusu değilse, o takdirde tazminat lazım gelmez. Çünkü, gazete ve gazetecinin sorumluluğu kusura dayanan bir sorumluluktur.
(334 s. Anayasa m. 26, 23/II, 89, 90)
(818 s. BK m. 49, 41)
(743 s. MK m. 23, 24, 2)
Taraflar arasındaki manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 50000 liranın faziyle birlikte davalılardan alınarak 'davacıya ödenmesine ilişkin hükmün davalılar avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
Davacı Derneği Genel Başkanı olarak 6-7-8 Kasım 1978 günlerinde Muş İli ve köylerinde çalışmalarda bulunduğunu, ancak davalı şirketin sahibi olduğu... Gazetesi'nin 4.11.1978 gün ve 6025 sayılı nüshasında kendisi hakkında gerçek dışı bir haber yayınlamak suretiyle kişilik haklarının ağır bir şekilde ihlal edildiğini, bilahare aynı şirketin sahibi bulunduğu ve diğer davalı ..... nun da sorumlu yazı işleri müdürü olduğu gazetenin 15.11.1978 gün ve 6032 sayılı nüshasının birinci sahifesinin 4-10. sütunlarında "KİM YALAN SÖYLÜYOR" HANİ PARAYI CEPTEN ÖDEDİK DEMİŞTİ... DEVLET ARİNA KESİLEN OTEL FATURASINI YAYlNLIYORUZ. ve yine aynı gazetenin 16.11.1978 gün ve 6033 sayılı nüshasının birinci sahifesinin 1-3. sütunlarında 'İN AÇIKLADIĞI OTEL FATURASI ŞOK ETKİSİ YAPTI başlıklı yazılar yazmak ve belgeler yayınlamak suretiyle kişilik haklarını ihale devam ettiğini ve verdiği ilik haberde direndiğini ileri sürerek 250.000 lira manevi tazminatın tahsiline, karar özentinin aynı gazetede yayınlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar ise, verilen haberin ve yapılan yayın ile neşredilen belgelerin gerçek olduğunu, davacının 4.11.1978 günlü yayın için haklarında bir tazminat davası açtığını, yapılan yayının gerçek olması nedeniyle tazminatla sorumlu tutulamıyacaklarını bildirmişlerdir.
Mahkeme ise, temyize konu edilen 16.11.1978 günlü kararında; (davalı gazete, aynı konuda ilk olarak 4.11.1978 gününde bir yayın yapmıştır. Faturada gösterilen otel ücretinin il özel idare müdürlüğü veya valiliği tarafından ödenmesi için davacının her hangi bir teklifte ve zorlamada bulunmadığı, otel ücretinin mirasfir olarak kabul edilen davacı ile ilgili masrafların otel sahibi tarafından alınmadığı anlaşılmıştır. Otel ücretinin valiliğe veya özel idareye ödettirilmek istendiğine dair olan ilik yayının gerçeklere uymadığı mahkememizce de kabul edilmiş ve davalı gazete, aleyhine açılmış bulunan 1978/740 E. sayılı davada, 16.11.1979 gün ve 1979/719 K. sayılı kararla manevi tazminata mahkum edilmiştir...) şeklindeki gerekçeye dayanarak, davalı gazetenin 15 ve 16.11.1978 günlerinde yaptığı yayının davacının kişilik haklarını ihlal edici nitelikte olduğunu kabul etmiş ve 50.000 lira manevi tazminatın tahsiline ve hüküm özetinin ayrıca yayınlanmasına karar vermiştir.
Karar incelendikte, davalıların hangi maddi ve hukuki nedenlerle sorumlulukları cihetine gidildiğini ve yayının hangi yönlerden hukuka aykırı olduğunu ve davalıların ne gibi kusurlu bir davranışları bulunduğunu anlamak mümkün değildir. Zira, bu konu karar yerinde tamamen tartışmasız bırakılmış ve mahkeme de davacı gibi, yayının gerçek dışı olduğu varsayımından hareket etmiş ve hükmünü 4.11.1978 günlü yayının gerçek dışı olduğunu kabul eden 719 K. sayılı 16.11.1979 günlü kararına dayandırmak istemiştir.
Gerçekten davalı gazetenin 4.11.1 978 gününde davacı ile ilgili olarak bir yayın yaptığı ve bu yayında "Başbakanın eşi ve CHP.İi kadınların doğu gezisi sırasında, Muşta kaldıkları otelin faturasını valiliğe ödettirmek istediği, ancak vilayet makamının bunu reddettiği" yolunda bazı iddialar ileri sürülmüştür. Bu yayın üzerine davacının 10.11.1978 gününde kendisi aleyhine 500.000 liralık bir tazminat davası açıldığını öğrenen gazete 15.11.1978 günlü nüshasının birinci sahifesinde (KİM YALAN SÖYLÜYOR?) başlığı altında (HANİ , PARAYI CEPTEN ÖDEDİK" demişti. "DEVLET ADINA KESİLEN OTEL FATURASINI YAYINLIYORUZ") başlıklı bir yazı yazılmış ve ayrıca Hotele ait 8.10.1978 günlü bir fatura Fotokopisi yayınlanmış; aynı gazete 16.11.1978 günlü nüshada da ( ..... 'IN AÇIKLADIĞI OTEL FATURASI ŞOK ETKİSİ YAPTI) başlığı altında aynı iddiayı sürdürmüştür.
Davacı, davalı gazetenin 15 ve 16 Kasım 1978 günlerinde yukarıda belirtilen başlıklar altında yaptığı yayın nedeniyle manevi tazminat istemiştir. Dava dilekçesinde, 15.11.1978 günlü nüshada tarafın dan (NOTLAR) sütununda yayınlanan (BU MAVİ ÇAMAŞIR ŞALVAR GİBİ YIKANMAZ) başlıklı yazıdan söz edilip bu yayın nedeniyle bir istekte bulunulmadığından, incelemenin bu yazı hariç diğer yayın üzerinde yapılması gereklidir. Nitekim yerel mahkeme dahi, davadaki iddianın bu kapsamda olduğunu açıkça benimsemiş bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davalı gazete tarafından yapılan bu yayının gerçek olup olmadığı ve daha açık bir ifade ile davalı gazetenin bu haberleri vermeden önce haberin doğruluk dereceğin araştırıp araştırmadığı ve bu konudaki özen ödevini yerine getirip getirmediği ve yayında kusurlu davranıp davranmadığı yönlerinin tespiti bu davada büyük önem taşımaktadır.
Ancak ondan önce bir yönün açıklanmasında zorunluk vardır. Davacı, davalı gazetenin yayını ısrarla sürdüğü iddiasındadır. Oysa, mevcut deliller ve gerçekleşen olgular aksi doğrultudadır. davalı gazete 4.11.1978 gününde yaptığı yayından sonra bu konu üzerinde durulmamıştır. Ancak davacının kendileri aleyhine 500.000 liralık tazminat davası açması üzerine, bu kerre ellerinde mevcut kanıtları da yayınlamak suretiyle 15 ve 16 Kasım 1978 günlerinde yayına devam etmişler ve bu davranışlarını (ADALETE YARDIMCI OLUYORUZ) gerekçesi ile izah etmişlerdir. Bu bakımdan, esasa müessir olmamakla beraber bu yönün belirlenmesi uygun bulunmuştur.
Mahkeme, yukarıda da belirtildiği veçhile 4 Kasım 1078 gününde yapılan ilk yayının gerçeğe aykırı olduğunu, zira davacının "faturada gösterilen otel ücretinin vilayet ya da özel idare tarafından ödenmesi konusunda idari mercuere başvurusu, teklifi bulunmadığını" benimseyen 719 sayılı kararına dayanarak, bu davada istek doğrultusunda karar vermiştir. 16.11.1979 gün ve 1979/719 E. 1980/3718 K. sayılı hüküm dairenizce bozulmuştur. Dairemizin 23.1.1980 gün ve 1980/1305 E. sayılı ilamında da belirtildiği veşhile; davalı gazete tarafından yayınlanan haberin gerçek olup olmadığı belirlenirken, aşağıda etraflıca değinilen yönlerin hiç bir zaman gözden uzak tutulmaması gerekir.
Bilindiği gibi, özgürlükçü demokratik düzenlerde, basın özgürlüğünün amacı; kamuyu yakından ilgilendiren konularda, doğru ve gerçeğe uygun haber vermek; çeşitli konularda kamu oyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak ve onu toplumsal ve siyasal olaylar ve oluşumlar üzerinde düşünmeye sevketmektir. Denetim, eleştiri, uyarma ve gerçekleri açıklama basının en doğal görevleri içinde sayılmakta ve basın özgürlüğünün temelini oluşturmaktadır. Demek oluyor ki basının görevi, sadece düşüncelerin açıklanması değildir; ayrıca zamanında, gereken ayrıntıları ile ve doğru olarak halka ulaştırmasında kamu yararı bulunan haberleri toplayarak topluma ulaştırmak, böylece toplumun düşünce ve kanaatlere ulaşmasını ve kamu oyunun serbestçe oluşumunu sağlamak (Anayasa m. 26), kamu gücünü elinde turtanlar, kamuya malolanlar ve yaşadığımız zaman dilimi içinde önemli sayılan kişiler üzerinde toplumun denetimine aracı olmak da basının başta gelen görevlerindedir. Basın, düşünce ve kanaatlerin açıklanması yolu ile bu denetime aracı olduğu gibi (Anayasa m. 23/11), kamu oyunun haberler vasıtası İle serbestçe oluşumunu sağladığından, seçim yolu ile denetilme ve ayrıca TBMM.'nin denetim yollarına da yardımcı olur (Anayasa 89, 90). Esasen haber verme hakkı, haberlere ulaşmayı ve elde edilen haberleri yayınlamak ve dağıtmak olanaklarını ifade eder. Gazetecilik yönünden en müessir ve önemli olan halk da budur. Belirtilen hu hak açısından gazeteci, (anlatmak maksadı = jus narrand i) ile hareket etmekte, bir hakkı yerine getirmektedir. Bu haik olayların aktarılması, resimlenmesi ve olaya katılanlar ve olayın niteliği ile ilgili bilgi verilmesi imkanlarını da kapsar (Çetin Özak - Türk Basın Hukuku - İstanbul 1978 - Sayfa 35)(Sulhi Dönemezer - Basın ve Hukuku - İstanbul 1976/Sayfa). Basın yoluyle düşünce açıklama hakkının Anayasal bir değer taşıdığı, haber vermek ve kamuyu oluşturmak fonksiyonunun demokratik sistem içinde vazgeçilmez bir işlevinin [fonksiyonunun) bulunduğu, bu açıdan da baam fonksiyonlarının yerine getirilmesinin bir hak ve hukuka uygunluk sebebi oluşturduğu özel hukuk alanında kabul edilmektedir (Haluk Tandoğan - Şahsiyetin Akit Dışı İhlallere Karşı Korunmasının işleyiş Tarzı ve Basın Yoluyla Olan İhlallere Karşı Özel Hayatın Korunması - Makale-Ankara Üni. Hukuk Fak. Dergisi, Cilt, XX. 1963, Sayı : 1-4, Sayfa 22, 31)(Öz.ek-age-235). Bu bakımdan kişilik haklarının korunması" amacının, yerine göre, kamusal değer taşıyan haber vermek hakkı karşısında ikinci dereceye düşeceği ve haber vermek hakkının üstün tutulması zorunluğunda kalınacağı, dairemizin 29.4.1975 gün ve 3526/5591 sayılı kararında da açıkça vurgulanmıştır. Basına bu özgürlüğün tanınmasının hukuki dayanağı, bunun genel menfat gereği olduğu fikridir (Tandoğan agım. 31). O halde özetle belirtilecek olursa bir yayın; verdiği haber yönünden doğru olduğu, ölçülü, dengeli, uygun bir amaç/araç ilişkisi içinde kaldığı, meşru bir amaca yönelik bulunduğu takdirde, bu yayıdan dolaylı olarak bazı özel ya da tüzel kişilerin kişilik hakları haleldar olsa dahi, hukuka aykırı sayılmıyacaktır. Çünkü, karşılıklı çıkarlar çatışmasında "toplumsal yarar" yani kamu yararı" her zaman öncelik kazanacak ve "üstün çıkar" karşısında "kişisel çıkar" ihmal ve hatta ihal edilebilecektir. Bu bir ana kuraldır (Özek-age-237)(Tandoğanagm..32). Öte yandan, gerek uygulamada ve gerekse bilimsel görüşlerde oybirliği ile benimsenen fikre nazaran, bir haberin verilmesi, "o habere konu olan olayın eleştirilmesi, yorumlanması ve incelenmesi" imkanlarını da kapsar; yeter ki bilgi (haber) verme ve eleştirme objektif sınırlar içinde kalsın. 0 halde bu aşamada yeri gelmişken bir yöne daha değinmek yerinde olacaktır. Basının yukarıda kısaca değ:inilen özgürlüğü yanı sıra bir de ödevi vardır; bu ödev, gazetecinin yayınladığı olayların doğruluğunu araştırma ödevlidir. Ancak, bu ödevin nasıl ve ne şekilde yerine getirileceği, diğer bir ifade ile "ne şekilde davranıldığı takdirde bu ödevin yerine getirilmiş sayılacağı" konusunda bir kıstas, bir ölçü yasalarımızda mevcut değildir. Ancak, bu ödevin niteliği, kapsamı ve ölçüsü gerek uygulamada ve gerekse bilimsel görüşlerde genellikle baskın görüş halinde belirlenmiş bulunmaktadır.
Ceza hukuku alanında olduğu gibi tazminat hukuku açısından da hakkın varlığı, haberin ve bir olaya dayanan eleştiride de olayın, gerçeğe uygunluğu şartına bağlıdır. Gerçeklik, yukarıda da kısaca değinildiği gibi somut gerçeğe değil, olayın, haberin verildiği andaki beliriş biçimine uygunluk şeklinde anlaşılmak gerekir. Özek'in de belirttiği gibi, (... Basının görevi, gerçeğe uygun haberlerin verilmesi durumunda fonksiyonel ve hakkın mantığına uygun olacağı için, gerçeğe aykırı haberler hukuka da aykırı kabul edilir. Doğal olarak salt gerçeğe aykırılık, ayrıca subjektif açıdan sınırın aşılması, yani kusurluluk söz konusu değilse, hukuka aykırılığın kabulü için yeterli olmıyacaktır. Hukuka aykırılık ancak, kusurlu bir hareketle gerçeğe aykırı haberin verilmesi durumunda doğacaktır...)(Özak-age-239, dip not 27 ile ilgili: metin)(Nisim İ. Franko-Şeref ve Haysiyete Tecavüzden Doğan Manevi Zararın Tazmini-Ankara 1973-Sayfa 76)(Haluk Tandoğantürk Mes'uliyet Hukuku -Ankara 1961 - Sayfa 21). Diğer bir ifade ile verilen bir haberin gerçeğe aykırı oluşu, her halü karda sorumluluğu gerektirmez; eğer bir haberin gerçeğe aykırı şekilde evrilmesi olgusunun oluşmasında haberi alan gazeteci ile haberi yayınlayan gazetenin bir kusuru söz konusu değilse, o takdirde tazminat lazım gelmez. Çünkü, gazete ve gazetecinin sorumluluğu kusura dayanan bir sorumluluktur. 0 halde yayınlanan bir haberin gerçeğe uygunluk sınırının belirlenmesi, bu tür olaylarda büyük önem taşıyacaktır. H.G Kurulunun, bir genel ilke niteliğinde bulunan 25.11.1964 gün ve 4/1021 E. 677 K. sayılı içtihadında belirtildiği gibi (... Gazetecinin sosyal bir görevi yerine getirdiği, yaptığı işin niteliği bakımından bir türlü kamu hizmeti olduğu düşünülürse, gazetecinin bir haberi yayınlamazdan önce kendisinden beklenen özeni gösterip, haberin ne ölçüde doğru olduğunu araştırıp, soruşturmasının ve ancak bundan sonra o haberi yayınlamasının ve haberin yayınlanmasında ilgililere zarar getirebilecek yazışlardan titizlikle kaçınmasının, mesleğinin sosyal önemi ve gazete haberlerinin kamu oyunda yaratacağa özel ölçüde derin tepkiler dolayısıyla, gazeteciye düşen ödevlerden olduğu sonucuna varılır; nitekim, herkesin haklarını kullanırken veya borçlarını yerine getirirken, afaki İyiniyet kuralları uyarınca davranma zorunluğu olduğu Mk.nun 2. maddesi hükmü ile öngörülmüştür. Görülüyor iki bu kararda gazeteciye iki temel ödev yüklenmiştir. Bunlardan bir tanesi, (haberi yayınlamadan önce doğruluğunu araştırman) ödevidir; diğeri de (temelde doğru olan bir haberin verilişinde gerçeğe aykırı eklemelerin yapılmaması, zarar doğuracak yazışlardan titizi ikile kaçınılması ") dır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki bir haberin gerçek olması halinde, bu haberin yayınlanmasından (yukarıda da açıkça belirtildiği veçhile) bir üçüncü kişinin kişilik hakları ağır bir şekilde haleldar olsa dahi bu yayın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde sayılamıyacak ve dolayısiyle hukuka aykırı olmıyacaktır. Çünkü, gerçeğe uygun bir haberin, üçüncü bir kişinin kişilik haklarını ihlal edeceği mülahazası ile yayınlanamayacağını ileri sürmek, bu hakkın kullanılmasını dayanılmaz bir şekilde sınırlar ve bu itibarla da hukuki dayanmaktan yoksundur. O halde, gazetecinin bir haberi doğru sayabilmek için arayacağı desteklerin objektif yönden güven verici ve inandırıcı olmasının ölçüsü belirtilirken, gazetecinin özel durumu gözönünde tutulmalıdır. Ne var ki yayınlanacak haber, üçüncü kişilere özel olarak ağır bir zarar verebilecek ise, haberin doğruluğunu denetleme ödevi, daha sert ölçülere bağlanabilir. Hal böyle olunca, gazetecinin "haberin gerçek bakımından denetiminin ölçüye vurmaktaki güçlük hemen kendini göstermektedir. Bilindiği gibi, kütle 'haberleşme organlarının günümüzdeki çalışma koşulları; ezcümle haberleşme faaliyetinin kazandığı hız, basın ve yayın organları arasındaki rekabet, haber kaynaklarının (denetimi imkansız kılacak şekilde) evrensel bir genişlik kazanması, sözü edilen soruna bir başka açıdan bakmayı da gerekli kılmıştır. Gölcüklünün de belirttiği gibi (...alınan haberlerin yayınlanmadan evvel gerçeklik bakımından denetimi çoğu zaman mümkün olmamaktadır. imkan bulunan hallerde ise, bu yolda bir denetim haber sinkülasyonunu önemli ölçüde yavaşlatmakta; bu durum dahi faaliyetin önemli bir özelliği olan sürate zarar vermektedir. Serbest rekabetin söz konusu olduğu bir alanda, haberin doğruluğunu kontrol nedeniyle bir kısım haberleri "atlamanın ", mesi ak bakımından ne kadar sakıncalı olduğu herkesin malümudur. Bu yüzden günümüzde, failin ve faaliyetin özel durumunu hesaba katmadan mücerret yalan yahut yanlış haber yayımını suç sayan kanunlar istisna teşkil eder derecede azalmıştır... Gerçekten yanıltıcı haberin cezalandırılmasında hiç olmazsa failin kötü niyetini aramak adalet ve hakkaniyat gereğidir...)(Feyyaz Gölcüklü - Haberleşme Hukuku - Ankara 1970 - Sayfa 105 vd). Hatta yalan haber yayımını, failin kötü niyeti gibi tek bir şarta bağlıyarak cezalandırmanın dahi, günümüz kitle haberleşmesi gerçeklerine uygun düşmediği görüşü de savunulmaktadır. (Dönmezer'e atfen Gölcüklü age - 106). O halde şu açıklamaların ışığı altında meseleye bakıldıkta;
Temyiz incelemesine konu bu manevi tazminat davasının dayanağını teşkil yayının tamamen gerçeğe uygun olduğu dosya içinde bulunan belge örneklerinden anlaşılmaktadır (ek 5'deki Hotele ait fatura ile ek 50'deki il daimi komisyon başkanlığının 10.10.1978 gün ve 414/2 sayılı kararı). Öte yandan davacının yattığı otelin parasının ellan dahi verilmediği anılan otelin vilayet makamına yazdığı 28.11. 1978 günlü yazıdan ve mahkemenin bu yoldaki kabulünden anlaşılmaktadır (ek 40'taki yazı). Görülüyorki davalı gazetede yapılan yayın, tamamen bu belge 1 erin içeriği ve kapsamı doğrultusundadır. Şu halde davalı gazete haberin gerçek olup olmadığı konusunda kendisinden beklenen özen ödevini fazlasıyla yerine getirmiştir. Nitekim, davacının bu konuda gazeteye bir tekzip yazısı göndermesi üzerine davalı gazete, verdiği haberin doğurduğunu ispat sadedinde elinde bulunan yukarıda anılan belge fotokopilerini de yayınılmıştır. Bu da gösteri. yor ki davalı gazete haberi yayınlamadan önce, haberin doğruluğu konusundaki özen ödevini yerine getirip, haberin doğrulduğunu elindeki imkanlar dairesinde araştırıp soruşturmuştur. Artık gazetecinin, (elde ettiği bu kanıtlarla da) doğruluğu anlaşılan haberi vermesinde yasal bir sakınca kalmamış demektir. Yukarıda da açıklandığı veçhile somut gerçek bu doğrultuda olmasa dahi davalı gazete kendisinden beklenen özen ödevini fazlasıyla yerine getirip, bu haberle ilgili ve haberin doğruluğunu destekleyen belgeleri de elde etmek çabası gösterdiğine göre, artık kendisinin özellikle bu olayda kusuru bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Hukuka aykırılık, ancak, kusurlu bir hareketle gerçeğe aykırı haberin verilmesi durumunda doğacağına göre, haberin verildiği andaki beliriş biçimi karşısında davalı gazetenin sorumluluğu yönüne gidilmesine kanuni imkan yoktur. Bu bakımdan mahkemenin (...davacının, faturada gösterilen otel ücretinin il özel idare müdürlüğü veya valiliği tarafından ödenmesi konusunda bir teklifi, bir zorlaması, bir davranışı bulunmadığı...) olgusunu, haberin gerçek dışı olduğu yolundaki kabulüne dayanak yapması mümkün değildir Çünkü, yukarıda da açıklandığı ve hile gerçeklik, somut gerçeklik olarak anlaşılmamalıdır (Özek - ege - 39, dipnıot 27 ile ilgili metin). Ve çünkü, bir gazetecinin, vereceği haberin somut gerçeğe uygun olup olmadığını (bir içişleri Bakanlığı Müfettişi gibi) araştırmak ve soruşturmak zorunluğu ve özel laikle imkanı da yoktur.
Öte yandan, davaya konu haberin verilmesinde hem kamu yararı bulunduğu ve hemde olayın toplumsal, ilgiyi çekecek nitelikte Olduğu kuşkusuzdur. Çünkü, haber olayla ilgili bulunan kişi ve kişilerin, özellikle davacının, yaşanan zaman dilimi içinde önemli sayılacak kişiler den olduğu ve bir yönü ile kamuya mal Olduğu izahtan varestedir.
Buna ilaveten, verilen haber tam anlamıyla günceldir ve nihayet, yapılan yayının konusu ile yayındaki ifade arasında tam bir düşünsel bağlılık mevcuttur. En önemlisi de yapılan yayın fatura ile il daimi komisyon bakanlığının yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararına ve diğer kanıtlar münderecatına da uygundur.
O halde, yukarıdanberi etraflıca belirtilen bütün bu maddi olgular karşısında; davalı gazetenin, dava konusu haberi yayınlamadan önce kendisinden beklenen bütün özeni gösterdiği, haberin doğruluk derecesine mevcut imkanlar içinde araştırıp, yetkili mercilerden ayrıca inandırıcı belgeleri de elde ettikten sonra yayınladığı anlaşılmasına ve olayın niteliği ve cereyan şekli itibariyle davalı gazeteye daha fazla bir özen ödevi yükletilemeyeceğine; ve hele mahkemenin "İçişleri Bakanlığı müfettişi tarafından Muş Valisi ile il daimi encümen üyeleri hakkında aylarca sürdürülen bir tahkikat sonunda düzenlenen" rapora dayanarak (sayfa: 27) yayınlanan haberin somut gerçeğe uymadığının benimsenmesi ne yukarda an ilan ilkel er karşısında imkan bulunmadığına; kaldı ki aynı müfettiş mütalassında (basında bu yayınların yapılmasına Muş eski valisinin kasti tutum ve davranışlarının sebep ve amil olduğunun) bildirilmesinin de davalı gazetenin olayda hiç bir kusuru bulunmadığını vurgulayan en belirgin bir delil niteliğinde bulunduğuna; bir an için verilen haberin salt gerçeğe uymadığı kabul edilse dahi, (... eğer bir haberin gerçeğe aykırı şekilde verilmesi olgusunun oluşmasında haberi alan gazeteci ile haberi yayınlayan gazetenin bir kusuru söz konusu değilse, o takdirde bir sorumluluktan esasen söz edilemiyeceğine... ve özellikle müfettiş raporunda belirtildiği gibi, Muş eski valisi tarafından olayların saptırılması ve davalının elde ettiği belgelerin gerçeğe aykırı şekilde düzenlenmesi söz konusu ise, davalı gazetenin bu eyleme ayrıca iştirak ettiği ispat edilmedikçe yine sorumluluğundan söz edilemeyeceğine...), basının, gizli olması gereken belgeleri ele geçirdiğinde (ayrık durumlar hariç) yayınlanmasının görevi kapsamına gireceğine göre, her yönüyle davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmek gerekirken, mahkemenin anılan maddi ve hukuki olgulara ters düşen düşüncelerle ve konuyu ters bir yaklaşımla istek doğrultusunda karar vermiş olması yasaya aykırıdır ve bozmayı gerektirir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve davalılar yararına takdir edilen 3000 lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine davalıların peşin harcın in istek halinde geri verilmesine 21.3.1980 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini