Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1980/1279
K: 1980/3256
T: 13.03.1980
DAVA : Taraflar arasındaki hasar tazminatı davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 17.532 lira 50 kuruşun faiziyle birlikte davalı Kemal'den alınarak davacıya ödenmesine ve mukabil davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalı Kemal avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Her iki taraf açtıkları davalarda karşılıklı kusurlu davranışlarının sebeb olduğu trafik kazası nedeniyle araçlarında meydana gelen zararların tazminini talep etmişlerdir. Yerel mahkeme, davalı ve karşılık davacı Kemal'in olayda % 100 kusurlu bulunduğunu kabul ederek, davacı Mustafa'nın aracında meydana gelen zarar karşılığı olan 17.539 lira tazminatın davalı Kemal'den tahsiline ve karşılık davacı Kemal'in davasının reddine karar vermiştir.
1 - Karşılıklı davalara, tarafların şoför olarak karıştığı bir trafik kazası neden olduğuna göre, davaların hukuki dayanağı, BK.nun 41. maddesinde düzenlenen "haksız fiil" sorumluluğudur. Haksız fiil sorumluluğunun unsurlarından biri olan "kusur", sorumluluğunun esasını teşkil eder. Yani, kusur varsa sorumlulukta vardı, kusur yoksa sorumlulukta yoktur. Diğer taraftan bütün sorumluluk hallerinde (kusur, sebeb ve tahlike sorumluluklarında) ortak öğelerden biri de "zarar"dır. Bilindiği gibi zarar; genel olarak mal varlığında eksilme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Davalının yani failin, zarardan sorumlu olacağı miktarın (tazminatın) tayininde, zarar görenin kusuru mevcut ise, bu bir indirim sebebi olarak kabul edilmektedir. Görölüyor ki, kusur, bir taraftan sorumluluğun kaynağı olarak (BK. m. 41), diğer taraftan tazminat miktarının kapamını tayni bakımından bir ölçü olarak (BK. m. 44) önem kazanmaktadır.
Bilindiği gibi kusur, yasaca hoş görülmeyen ve kınanan davranışlarda söz konusu olmaktadır. Kişilerin mal ve canlarına karşı tahlike yaratması düşüncesiyle, motorlu taşıt araçlarının karayollarındaki hareketleri 6085 sayılı Yasa ile tanzim edilmiş ve bu yolda özel kurallar getirilmiştir. İşte bu kurallara aykırı davranışlar, trafik kazasına karışanların kusuru olarak ortaya çıkmaktadır. O halde ve özellikle trafik kazalarında kusur meselesi sorumluluğun kurulması ve kapsamının tayini bakımından ayrı bir özellik taşımaktadır. Trafik kazalarında kusurlu davranışların tesbiti (özel ve teknik bilgi ile yeteneği gerektirdiğinden) incelemenin muhakkak surette uzmanlığı tartışmasız bulunan kişilerden seçilen bilirkişiler eliyle yaptırılması tartışmasız bulunan kişilerden seçilen bilirkişiler eliyle yaptırılması şarttır. Yerel mahkeme, gerek sorumluluğun kurulması ve gerekse kapsamının tayini ve olayda tarafların kusurlarını belirlemek için üç kişilik bilirkişi heyetinin bilgisine başvurmuştur. Bu heyet tarafından tanzim edilen 19.10.1978 günlü raporda; "olayda davalının % 100 kusurlu olduğu" saptanmıştır. bu bilirkişi heyetini oluşturan kişilerden ikisinin (karayollarında mühendis, emekli polis) trafik kuralları ve oto mekaniği üzerinde bilgi sahibi oldukları veya olabilecekleri sıfatlarından anlaşılmaktadır. Ancak bilirkişilerin mahkemeye yardım edecekleri konuda bilgi sahibi olmaları yetmez. bu bilginin uzmanlık derecesinde olması ve uzmanlıklarını da verecekleri raporla kanıtlamış olmaları gerekir. Mahkemenin kararına dayanarak yaptığı bilirkişi raporunda ie, bilirkişilerin uzmanlıkları kanıtlanmış değildir. Çünkü:
a) Bilirkişi raporunda, olaya karıştığı anlaşılan ve olay sırasında kara yolunu dikine keserek karşıdan karşıya geçen (atlı) sürücünün olaya ve tarafların kusuruna etkisi yeterli ve inandırıcı bir şekilde tarışmaya tabi tutulmamıştır.
b) Trafik Kanununun 33. maddesine göre, sürücü veya şoför, "süratlerini yolun ve trafik durumunun icap ve şartlarına uydurmakla" yükümlü tutulmuştur. Oysa davacı Mustafa ceza koğuşturmasında verdiği ifadesinde, davalının aracının (zikzak yaparak ve toz kaldırarak) tehlikeli bir şekilde geldiğini gördüğünü ifade etmiştir. Ayrıca olayın meydana geldiği yerde karayolunun bir tepeden geçtiği de iddia edilmektedir. Bir an için kazanın davacının şeridinde meydana geldiği kabul edilse dahi, onun da Trafik Kanununun 33. maddesinde öngörülen kurallara ne derece riayet ettiği her türlü şüpheden uzak bir gerekçe ile açıklanmamıştır.
2 - Tarafların sebeb olduğu bu kaza aynı zamanda bir ceza koğuşturmasına da neden olmuş ve sonunda (her iki tarafta olaydaki kusurlu davranışları nedeni ile TCK.nun 565. maddesi gereğince tehlikeli vasıta kullanmaktan mahkum olmuşlar) ve bu ceza kararı kesinleşmiştir. kural olarak hukuk hakimi ceza hakiminin kusur tesbitine ilişkin kararı ile bağlı değilse de (BK. m. 53), gerek öğretide ve gerekse Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tesbit ettiği maddi olaylarla ve özellikle "fiilin hukuka aykırılığı" konusu ile tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir (Von Tuhr - Borçlar Hukukunun Umumi Esasları - Cevaz Edege çevirisi - C., S. 412), (Kenan Tunçomağ - Türk Borçlar Hukuku - C. I - S. 530), (4. Hukuk Dairesinin 24.4.1950 tarih, 1792/2445 ve 9.1.1973 tarih, 4940/189 ve 10.5.1978 tarih, 1977/8772-1978/6316 sayılı kararları). Ceza hakimi olayda gerek davacı Mustafa ve gerekse karşılık davacı Kemal'in trafik kurallarına aykırı olarak tehlikeli vasıta kullanmak suretiyle hukuka aykırı fiillerinin varlığını tesbit etmiştir. Artık bundan sonra hukuk hakiminin yapacağı iş, kusurun var olup olmadığını değilde, sorumluluğun kapsamını belirlemek için kusurlu davranışların nisbetini tayin etmektedir. Bilindiği gibi her kusurlu davranış hukuka aykırı değildir. Ancak, her hukuka aykırı davranış içinde (haksız fiillerde) kusurun varlığı tartışmasızdır. Yerel mahkemenin olayda davacının ceza hakimi kararı ile kesinleşen hukuka aykırı fiilin varlığını nazara alamadan yetersiz bir bilirkişi raporuna dayanarak tesis ettiği hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozulmalıdır.
O halde mahkemece yapılacak iş; uzmanlıkları tartışmasız bilirkişi veya bilirkişilerce, tarafların ceza kararı ile tesbit edilen hukuka aykırı fillerindeki (ve varsa diğer kişilerin) kusurlarının derecelerini (6085 sayılı Trafik Kanununun tesbit ettiği kurallar çerçevesinde yol ve trafik durumu ve bu yoldaki taraf savunmaları da nazara alarak) tesbit ettirmek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı ve karşılık davacı Kemal'in yararına BOZULMASINA ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 13.3.1980 gününde oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini