 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1980/11956
K: 1981/422
T: 23.01.1981
DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 5000 liranın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı (S.) Belediye Reisi (K.V.G.) Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 3.9.1979 tarihli dava dilekçesinde, Samsun Cumhuriyet Savcı yardımcılarından davalı (C.K.)'ın adli görevini kötüye kullanmak suretiyle (hiç bir delil ve belge olmaksızın T.C.K.nun 210. maddesine dayanarak hakkında irtikap suçundan) cezai takibat yaptığını; kendisi hakkında idari hizmet ve faaliyetlerinden dolayı vaki ihbar ve şikayetlerin mülkiye müfettişi marifetiyle yapılan soruşturma sonunda eyleminin T.C.K.nun 526. maddesine dayanarak hakkında irtikap ve şikayetlerin mülkiye müfettişi marifetiyle yapılan soruşturma sonunda eyleminin T.C.K.nun 526. maddesine temas eden bir fiil olarak mütalaa edilmesine rağmen evrakın adli soruşturma için savcılığa intikalinden sonra sırf şahsını küçük düşürmek için takdir hakkını aleyhe kullanarak ve yetkilerini aşarak kendisinin manevi şahsiyetine tecavüzde bulunduğunu ileri sürerek 50.000 lira manevi tazminatın B.K.nun 49. maddesi gereğince tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ise 9. Ekim 1979 tarihli cevap layihasında C.U.M.K.nun 148/2. maddesinde gösterildiği gibbi ceza takibini gerektirecek kafi emareler ve vakıalar mevcut olduğu takdirde Cumhuriyet Savcısının kamu davası açmakla mükellef olduğunu, Cumhuriyet Savcılarının görev ve yetkilerinin yasalarla sınırlı bulunduğunu, bu sınırlar içinde yaptıkları tahkikatlar sebebiyle yargılanamayacaklarını ve davacı Belediye Başkanına husumet besleyecek hiç bir sebep bulunmadığını, bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece iddia sabit görülerek 5 bin lira manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içinde mevcut olan ve bu konu ile ilgili bulunan bütün dosyalar incelendikte; davacı Belediye Başkanı aleyhine idari hizmet ve faaliyetlerinden dolayı vaki şikayetlerin mülkiye müfettişi tarafından tahkik edilmiş ve yapılan soruşturma sonunda düzenlenen evrrak Yerel yönetim Bakanlığı müfettişi (S.B.77 tarafından 20.12.1978 günlü inceleme ve soruşturma raporuyle birlikte savcılığa intikal ettirilmiştir. Fezlekede davacının eyleminin T.C.K.nun 526. maddesine uygun olduğu belirtilmiştir. Bu evrakı inceleyen davalı Cumhuriyet Savcı yardımcısı; Belediye reisliği ve Cami yaptırma derneği başkanlığı sıfatını bir arada kullanan davacının 12.8.1977 günlü hizmet ve ücret akdini imzaladığı ve ayrıca Belediye reisi sıfatiyle tahsis unlarından çuval başına ücret verilmesi konusunda fabrika sahiplerini ikna ettiği ve sağlanan parayı da cami yaptırma derneğinin alacağı olarak kabul etmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve böylece derneğe menfaat sağladığı iddiasıyle eyleminin T.C.K.nun 210. maddesine uygun olduğu düşüncesiyle sorgu hakimliğine dava açmıştır. Bilindiği gibi suçun vasfının tayininde savcılık müfettiş raporu ile bağlı değildir. Sorgu hakimliğinin bu konuda men'i muhakeme kararı vermesi üzerine de Cumhuriyet Savcısının men'i muhakeme kararına itiraz etmesi; özellikle bu itirazın reddedilmesi üzerine de yazılı emir yoluna gitmek lüzumunu duyarak bu kanun yoluna başvurması, yasaların kendisine verdiği yetkinin ve takdir hakkının sınırını aşmak şeklinde nitelendirilemez; nitekim bu konuda davacının cumhuriyet savcı yardımcısı hakkında Adalet Bakanlığına yaptığı şikayet üzerine olay incelenmiş ve yapılan işlemlerde bir haksızlık ve kanuna aykırılık olmadığı saptanıp, ayrıca davacıya bildirilmiştir. Öte yandan bir savcı yardımcısının bir suçlunun fiilinin belli bir kanun maddesine uygun olduğu düşüncesiyle hakkında o kanun maddesine göre tahkikata tevessül etmesi ve bütün kanun yollarına müracaat eylemesi, takdir hakkının ve bu yoldaki yetkilerin maksat aşılarak kullandığını kabule elverişli değildir. Zira tavsifte yapılacak bir hata mücerret görev ve yetkinin kötüye kullanıldığının kanıtı olamaz. Davalının ayrıca Belediye reisinin şahsiyet haklarını ihlal ve onu zararlandırma amacıyla görevin kötüye kullanıldığı yönünü subuta vardıran en ufak bir kanıt da esasen mevcut değildir. Adı geçen davalı savcı yardımcısı hakkında Adalet Bakanlığına vaki şikayeti üzerine yapılan işlemlerde kanunsuzluk olmadığı belirtildiğine göre, davalının, davacının şahsiyet haklarına tecavüz maksadı güttüğü yönü mücerret iddiadan öteki geçmemiştir. Bu itibarla davanın reddi lazım gelirken, davalının tazminatla yükümlü tutulmasına karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır ve hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, 23.1.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.