 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E:1980/11363
K:1981/451
T:23.01.1981
- ZAMANAŞIMI
- ZAMANAŞIMININ İLERİ SÜRÜLMESİ
- ZAMANAŞIMI SAVUNMASININ GENİŞLETİLMESİ
ÖZET : 1) - Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden "dava edilebilme" niteliğinden yoksun kalmasını sağlıyan bir müessesedir.
2)- Savunma nedenlerinin ve savunma nedenlerinden olan zamanaşımının yasanın öngördüğü cevap süresi geçtikten sonra ileri sürülmesi, diğer bir deyimle "savunmanın genişletilmesi" ancak karşı tarafın açık ya da zımni muvafakatı ile mümkündür.
3)- Genişletilen savunmanın esasına cevap verilmesi ve özellikle belli nedenlerle bu savunmanın varit olmadığının ve olayda zamanaşımı süresinin dolmadığının ileri sürülmesi, savunmanın genişletilmesine zımnen muvafakat edildiği şeklinde yorumlanmalıdır;
(818 s. BK m. 60, 140)
(1086 s. HUMK m. 202/2)
Taraflar arasındaki tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 91106 liranın davalı dan alınarak davacılara payları oranında ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davacılar ve davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu
Davacılar 1. Cengiz ile 1. Cezmi 12.10.1978 günlü dava dilekçelerinde (...ada 490, 590; parsel 110, 111, 112 sayılı taşınmazların maliki olduklarını, bu yerlere kat karşılığı inşaat yapılması için ilker adlı müteahhit ile anlaştıklarını; bu anlaşma gereğince müteahhidi gerekli bütün hazırlıkları ve bu meyanda yapılacak binalara ait plan ve projeleri tamamladığını ve kendilerinden yerin teslimini istediğini; davalının ise ada 490, parsel 113'e kat karşılığı bina yapan bir müteahhit olduğunu ve arsa sahipleri ile anlaşarak bitişik yere bina inşa eden davalının kendilerine ait 112 parsele (37,95 m2) taşkın inşaat yapması yüzünden kendi müteahhitlerine 110, 111 ve 112 parsel sayılı taşınmazları teslim edemediklerini, esasen müteahhitleri ilker'in de arsanın küçülmesi nedeniyle inşa sözleşmesin] feshettiğini.) ileri sürerek aynen
(Davalının, bizlere ait 11.2 parsele taşkın inşaat yaparak 37,95 m.2 tecavüzde bulunması sonucu bu parselde yapılacak "9 daire ve 3 dükkanda" metrekare yönünden büyük oranda küçülme ve dolayısiyle satış değerlerinde azalma vaki olduğundan "her daire için 50.000 lira ve her dükkan için 25.000 lira" olmak üzere ceman 525.000 lira kardan yoksunluk tazminatının tahsiline karar verilmesini...) istemişlerdir.
Davalı, 10 günlük yasal süre geçtikten sonra verdiği cevap dilekçesinde; (...üzerine inşaat yaptığı ada 490, parsel 113 sayılı taşınmazın malikinin Seher adlı kişi olduğunu, adı geçenle yaptıkları bir inşaat sözleşmesine dayanarak bina yaptığını, 524 m2.'lik arsanın kendisine teslim olunduğunu, esasen Seher'in davacıların ablası olduğunu, eğer bir tecavüz söz konusu olsaydı belediyeye başvurup inşaatı durdurmaları gerektiğini, husumetin kendisine teveccüh edemeyeceğini; kaldıki olayda zamanaşımı bulunduğunu ve davanın BK.nun 60. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını; yapılan tesbit ve bilirkişi incelemesinin hatalı bulunduğunu...) savunmuştur.
Mahkeme; [...davalının on günlük cevap süresi geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı savunmasının incelenmesi olanağı bulunmadığı) gerekçesiyle bu savunmanın reddine karar vermiş ve husumetin davalıya yöneltileceğini kabul ile davalının, davacıların 112 parsel sayılı taşınmazına 23,85 m2. tecavüz ettiği olgusunu sabit kabul ederek, bir kısım isteğin tahsili cihetine gitmiş bulunmaktadır.
Karar taraflarca temyiz edilmiştir.
O halde bu davada öncelikle davalının husumet ve zamanaşımı savunması üzerinde durulması gerekmektedir.
Davalı, 113 parsel sayılı taşınmazın maliki almadığını, sadece bu parsel maliki olan Seher adlı kişi ile 113 parsel sayılı taşınmaza kat karşılığı inşaat yapan bir müteahhit durumunda olduğunu, inşaat yapılacak yerin arsa maliki tarafından kendisine teslim edildiğini ileri sürmektedir. Dava dilekçesindeki ileri sürülüşe göre davacılar, davalının haksız eylemi nedeniyle tazminatla sorumlu olacağı iddiasındadırlar. Gerçekten 112 parsele taşan inşaatın davalı müteahhit tarafından yapıldığında ve yaptığı dairelerin bir kısmını kendi adına sattığında taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. 0 halde davalı BK.nun 41. maddesi hükmünce (ve fakat bu maddede öngörülen koşullar gerçekleştiği takdirde) kusurlu sorumluluk esaslarınca davacılara karşı sorumludur. Buna karşılık 113 parsel maliki Seher'de MK.nun 656, 662, 651. maddeleri hükmünce davacılara karşı sorumludur. Bu durumda davacıların, bu davayı BK.nun 54. ve 142. maddeleri hükümlerine dayanarak sadece davalıya yöneltmelerinde yasaya aykırılık yoktur Bu bakımdan davalının husumet itirazı yersizdir.
2 - Ancak davalı, süresi geçtikten sonra zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Mahkeme, zamanaşımı savunmasının on günlük cevap süresi içinde dermeyan edilmesi lazım geldiğini, bu bakımdan on günlük cevap süresi geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı savunmasının incelenemeyeceğini belirterek bu savunmanın reddine karar vermiştir.
Oysa, yasal dayanaktan yoksun olan bu gerekçeye katılmak mümkün değildir. Şöyleki
Dairemizin 30.4.1975 gün ve 2095/5718 sayılı kararında da etraflıca belirtildiği (Bkz. YKD, C: 2, Mayıs-1976, Sh: 629, Sayı: 5) ve Yargıtay'ca da oybirliği ile benimsendiği veçhile zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tariften de anlaşılabileceği gibi zamanaşımı alacak hakkını sona erdirmeyip, sadece .onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve dolayısiyle "alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırır. Zamanaşımı, BK.nun 140. maddesinde yor alan (...ileri sürülmezse, hakim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz) kuralından da anlaşılacağı üzere, kişisel bir savunma nedeni olup, bütün öteki savunmalarda da olduğu gibi ve özellikle (itiraz nedenlerinden de farklı olarak savunulmadığı zaman mahkemece doğrudan doğruya [resen] gözetilemez, uygulanamaz (HUMK. 75/1). Demek oluyor ki, zamanaşımının davayı etkisiz bırakması kendiliğinden gerçekleşememekte ve ancak borçlunun iradesine bağlı bulunmaktadır.
Genel olarak savunma nedenlerinin ve bu arada zamanaşımı savunmasının esasa cevap süresi içinde bildirilmesi gereklidir. Ancak 20.12.1974 gün ve 6155/17127 sayılı daire kararında da belirtildiği veçhile (bu karar için de yukarıda anılan dergi, sayfa 637 vd. na bakınız), savunma nedenlerinin ve savunma nedenlerinden olan zamanaşımının yasanın öngördüğü cevap süresi geçtikten sonra ileri sürülmesi diğer bir ifade ile (savunmanın genişletilmesi) bazı. kayıt ve şartlarla mümkündür (HUMK. 202/II). Bu tek şart, savunmanın genişletilmesine, karşı tarafın [hasmın] muvafakatıdır. Eğer karşı taraf savunmanın genişletilmesine muvafakat etmez ve dolayısiyle (savunmanın genişletildiği) yollu bir itirazda bulunursa, o takdirde ancak mahkemenin ileri sürülen savunma nedenini bu arada zamanaşımı savunmasını incelemesi olanağı yoktur. Bu durumda ise mahkeme hemen savunma nedenlerini reddetmelidir. Usulen 202, 187 ve 188. maddelerinin birlikte incelenmesinden çıkan sonuç budur. Özetle belirtmek gerekirse, (savunmanın genişletildiği itirazı) ile karşılaşılmadığı sürece zamanaşımı savunmasının geç ileri sürülmesi, incelenmesine engel değildir (Baki Kuru-Hukuk Muhakemeleri Usulü 4. Baskı-1980Cilt II-Sayfa 1213, 1216, 1217, 1226 vd. 1245 vd). Çünkü zamanaşımı savunması ilk itirazlardan değildir.
Temyize konu bu davadaki duruma gelince
Dava dilekçesinin 31.10.1978 gününde davalıya tebliğ olunmasına rağmen davalının on günlük cevap süresi geçtikten sonra 27.2. 1979 gününde verdiği bir cevap on günlük cevap süresi geçtikten sonra 27.2.1979 gününde verdiği bir cevap dilekçesi ile zamanaşımı savunmasında bulunduğu anlaşılmaktadır. Esasen bu yönde bir uyuşmazlık sözkonusu değildir. Davacı vekili tarafından verilen 6.4.1979 günlü cevaba cevap dilekçesinde savunmanın genişletilmesine karşı konulmamış aksine "... davalının arsamıza tecavüz etmek suretiyle 37,95 m.2 inşaat yaptığı hususu komşu parsele inşaat yapılacağı sırada ölçü sırasında anlaşılmış durum derhal müteahhite ve davalıya bildirilmiştir. Bu nedenle zamanaşımı söz konusu olamaz davalının itirazı yersizdir." şeklindeki sözlerle sadece zamanaşımı savunmasının varit bulunmadığı ileri sürülmüştür.
Gerek bilimsel görüşlerde ve gerekse uygulamada oy birliği ile kabul edilen görüşe göre; savunmanın genişletilmesine muvafakat açık (sarih olabileceği gibi, zımni de olabilir. Davalının savunmayı genişletmesi üzerine, davacı hemen buna (yani savunmayı genişletmeye) itiraz etmezse ve özellikle de genişletilen savunmanın esasına cevap verir ve bu savunmanın belli nedenlerle varit olmadığını ve olayda zamanaşımının dolmadığını bildirirse bu takdirde savunmayı genişletmeye zımnen muvafakat etmiş sayılır. Bu takdirde ise davalı tarafından dermeyan edilen zamanaşımı savunmasının incelenmesi zorunludur. Çünkü, incelenmesi mümkün bir zamanaşımı savunması mevcut iken işin esasına girilip, uyuşmazlığın çözümlenmesi mümkün değildir (Kuru-1260 vd. ve orada anlan kararlar).
O halde mahkemece, davalıya, zamanaşımı savunmasını ispat olanağı tanınmak ve onun göstereceği deliller incelemek ve sonucuna göre bu savunma hakkında bir karar verilmek gerekirken, zamanaşımı savunmasının niteliğinde hayata düşülerek bu savunmanın on günlük cevap süresi içinde ileri sürülmediğinden bahisle reddine karar verilmesi " bozmayı gerektirir.
3 - 2. bentde sevkedilen bozma nedenine göre davalı ile davacıların işin esasına ve özellikle tazminatın kapsamına ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
Sonuç : Temyiz olunan kararın ikinci bentde gösterilen nedenlerle davalı yararına (BOZULMASINA), davalının husumete yönelik temyiz itirazlarının birinci bentde gösterilen nedenlerle reddine ve tarafların işin esasına ve özellikle tazminatın kapsamına yönelik temyiz itirazlarının üçüncü bentde gösterilen nedenlerle şimdilik incelenmesine gerek bulunmadığına ve peşin harcın istek halinde davalıya geri verilmesine, 23.1.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.