 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1980/4135
K: 1980/6218
T: 6.5.1980
818/m.21
Davacı, İstanbul Pangaltı Mahallesi .......Caddesi'nde 623 ada, 133 parsel üzerindeki apartmanın 25/270 arsa paylı 5 numaralı dairesinin, davalıya satışına ilişkin 25.5.1974 günlü sözleşmenin gabin hukuksal nedenine dayanarak iptalini istemiştir. Dava dilekçesinde hileden de söz edilmiş ise de; davacı vekilinin 28.5.1975 günlü ilk oturumdaki açıklamasından, davada, esas gabin nedenine dayanıldığı kuşkusuzdur. Nitekim, mahkemece de istek bu hukuksal neden doğrultusunda incelenmiş ve olayda gabinin subjektif unsurunun mevcut olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde tarafların yükümlülük ve yararları arasında ölçülü ekonomik bir dengenin bulunması gerekir. Gabin, sözleşmelerde bu ekonomik dengeyi sağlıyan ve günümüzün sosyal anlayışına cevap veren, insancıl ve toplumsal amaçlı hukuksal bir müessesedir. BK.nun 21.maddesinde yer alan gabinin varlığı için, önkoşullardan birincisi ivazlar arasında açık bir nisbetsizliğin bulunması ki, buna gabinin objektif unsuru denilmektedir. İkincisi de gabin nedeniyle zarara uğrayan kişinin müzayaka halinden veya hiffet ve tecrübesizliğinden yararlanılarak sözleşmenin yapılmış olması durumudur ki, buna da gabinin subjektif unsuru denilmektedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu teşkil eden olaya, gabinin bu iki unsuru yönünden yaklışıldığında gözlemlenen durum aşağıda açıklandığı üzeredir.
1 - Dava konusu taşınmaz İstanbul'un heves edilen bir semtindedir. Bilirkişi raporlarına göre satış gününde gerçek değeri "450" bin liradır. Bu değer, tapuda satış değeri olarak gösterilen "200" bin lira ile karşılaştırıldığında; ivazlar arasında tartışmayı gereksiz kılacak derecede göze çarpan açık bir nisbetsizliğin varlığı meydandadır. Böylece objektif unsur kesin biçimde oluşmuştur. Esasen bu yön mahkemenin de kabulündedir.
2 - Yerel mahkemenin, subjektif unsur yönünden mevcut olguları değerlendirme biçimi son derece yüzeyseldir. Muzayaka hali, yalnızca maddi yönüyle ele alınmış olup manevi muzayaka üzerinde hiç durulmamıştır. Oysa BK.nun 21.maddesinde yer alan muzayaka sözcüğü, hukuksal içeriği bakımından geniş kapsamlı bir sözcüktür. Muzayaka maddi olabildiği gibi manevi de olabilir. Ekonomik darlığı ve yokluğu ifade eden maddi muzayaka halinin sınırlı oluşuna karşın, manevi muzayaka hali çok yönlü ve çeşitlidir.Örneğin yalnızlık, yaşlılık ve hastalık gibi haller manevi müzayaka olarak kabul edilir.
A ) Davacı, varlıklı bir yaşam sürerken, kocasının ölümü üzerine sade bir yaşam düzeyine inmiştir. Aylık 3.500 lira kira gelirinden gayri bir geliri olduğu kanıtlanmadığı gibi; Emniyet Sandığı na olan 25.000 bin liralık ipotekli borcu dışında, vekalet ücretinden bir avukata 400.000 lira borcu vardır. Bu durumda, davacının maddi muzayaka içerisinde bulunduğunu kabul etmemek olanaksızdır;
B ) Davacının, 1315 doğumlu olup satış işleminin yapıldığı tarihte 75 yaşında olduğu tek oğlunu ve kocasını kaybetmiş olmasından ötürü yalnızlık içerisinde bulunduğu gerçeği, manevi muzayakaya düştüğünün yeterli ve kesin kanıtıdır.
C ) Ayrıca olayda hiffetden dahi söz edilmesi mümkündür. Zira, barınacağı tek evini satmaya kalkışması olgusu, davacının bu eyleminin kendisine ne denli zor bir gelecek hazırladığını algılamaktan ve düşünmekten yoksun bulunduğunu açıkça vurgulamaktadır. Bunların yanısıra davalı, davacının yeğeni olması itibariyle onun bu durumlarını bilecek yakınlıkta olup, bunlardan kendisine yarar sağladığı hususu, ayrıca isbatına gerek duyulmıyacak derecede açık bir gerçektir. O halde olayda gabinin tüm unsurları oluşmuştur.
SONUÇ : Hal böyle olduğuna göre, davanın kabulüne karar verilmek gerektiği düşünülmiyerek hukuksal olmıyan görüş ve düşüncelerle yazılı olduğu üzere reddine karar verilmesinde isabet yoktur. Temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA), oybirliği ile karar verildi.