 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1980/1651
K: 1980/2311
T: 28.02.1980
DAVA : Taraflar arasındaki davada; davacı Hazine, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu halde kadastro sırasında davalı adına tescil edildiğini ileri sürmüş tapu kaydının iptalini istemiştir. Davalı, 1295 tarihinden gelen tapu kaydı bulunduğunu savunmuştur. Mahkemece, uzman bilirkişi raporuna göre çekişmeli taşınmazın denizin etkisi alanı içinde ve kıyı şeridi içinde kaldığı gerekçesiyle dava kabul edilmiştir. Bu hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı Hazine, kadastroca davalı adına tesbit edilen dava konusu 1 ada 18 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve özel mülkiyete konu teşkil etmeyen yerlerden olduğundan bahisle davalı üzerindeki kaydın iptalini ve bu yerin tescil dışı bırakılmasını istemiştir.
Davalı, Çekek yeri için tasis edilen Şubat 1295 tarihli tapu kaydına dayanmış ve kadastro tesbitin de bu kayıt esas alınmıştır.
Mahkemece, tesbitin dayanağını teşkil eden davalı tapusu uygulanamıyarak; nizalı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan, özel mülkiyete konu yapılmayan yerlerden olduğuna ilişkin uzman bilirkişi raporuna itibar edilmek suretiyle dava kabul edilmiştir.
MK.nun 641. maddesine göre, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler özel mülkiyete konu yapılamaz. Bu gibi yerlerin işletilmesi ve kullanılması hakkında özel hükümler vazolunacağı sözü edilen madde hükmü gereğidir. MK.nun 641. maddesi hükmü kamu düzeni ile ilgili olup kural olarak devletin hükmü ve tasarrufu altında bulunan yerlerle ilgili olmak üzere MK.nun yürürlüğünden önce tesis edilen mülkiyet haklarının MK.nun yürürlüğünden sonra varlıklarını sürdüremiyecekleri Mer'iyet Kanununun 2. maddesinde hükme bağlanmıştır.
Ne varki davaya konu olayın çözümlenmesinde uyuşmazlığın kendine özgü yönü bakımından sözü edilen hükümlerin yanısırı Mer'iyet Kanununun 18. maddesi hükmünün gözden ırak tutulmaması, sorunun özellikle ve öncelikle 18. maddesi hükmü gözönünde tutulmak suretiyle değerlendirilmesi gerekir. 18. maddede "Kanunu Medeninin meriyeti zamanında mevcut olan aynı haklar gayrimenkul sicillerine mütealik hükümler mer'i olmak şartı ile mahfuzdur" hükmü yer almıştır.
Kadastro tesbitine dayanak olan davalıya ait tapu kaydı yukarda açıklandığı üzere Şubat 1295 tarihinde Çekek yeri için tesis edilmiştir ve Medeni Kanunun yürürlüğe girmesinden sonraki zaman süreci içinde dahil tedavül ederek hukuksal varlığını sürdürmüştür. Soruna gerek bu yön itibariyle, gerekse Mer'iyet Kanununun 18. maddesi hükmü açısından yaklaşıldığında; davalı kaydının, niteliği yönünden kazanılmış bir hakkın varlığını içerdiği hususu bir yana, tapu malikine en azından tesisindeki amaca uygun olarak özel biçimde nizalı yerden yararlanma ve bu yeri kullanma hakkı tanıması gerektiğinin kabulü zorunludur. Tapu kaydı Çekek yeri için tesis edildiğine göre Çekek yerinin kullanılmasındaki amaç yönünden kıyıdan ve denizin etkisinden soyutlamak ve ayrı düşünmek olanaksızdır.
Hal böyle olunca gerek yukarda değinilen hususlar bakımından gerekse MK. nun 912. maddesi hükmü yönünden dava konusu taşınmazda davalının yararlanmaya ilişkin müesses aynı bir hakkının bulunduğunu düşünmek ve kabul etmek gerekir.
O halde kadastro tesbitine esas alınan davalı tapusu nizalı yere uygulanmak, tapunun uyduğu, dava konusu yerin kaytı kapsamında kaldığını saptanması halinde yukarda belirtilen hususlar gözönünde bulundurulmak suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği düşünülmeden salt bilirkişi raporuna itibar ederek yazılı oluduğu üzere iptale karar verilmesi isabetsizdir.
Davalı tarafın temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın iadesine 28.2.1980 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.