Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1980/7164
K: 1981/654
T: 03.02.1981
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1) Davacı, davalının Şubat - Mart 1978'de Reunet otomobilin teslimini yüklendiği halde borcunun yerine getirmemesi üzerine açtığı dava sonunda, sipariş mektubundaki koşullarla teslime karar verildiğini ve kesinleştiğini, buna karşın, otonun hala teslim edilmediğini ileri sürerek teslim günü ile dava günü arasında geçen süredeki faizler ve paranın değerindeki düşüşle araca sahip olamadan doğan kayıpların hesabı ile sözleşmeye aykırı davranış sonucu oluşan 50.000 liralık zararın ödetilmesi için istemde bulunmuştur. Davalı, hem otonun ve hem de giderinin istenemiyeceğini, ancak yatırdığı parayı geri alabileceğini savunmuş ve davanın reddini dilemiştir. Yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
2) Dava, hukuksal nitelikce, taşınır satım konusu otonun, kesinleşmiş mahkeme kararına karşın, teslim edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın giderimi istemine ilişkindir. Yanlar arasında taşınır satımı (BK. md. 182, 184) konusunda bir sözleşme ilişkisi kurulduğunda bir uyuşmazlık olmadığı gibi, teslimde temerrüd gösteren davalının sözleşmedeki koşullarla otoyu teslim etmesi gerektiği, kesinleşen mahkeme hükmü ile saptanmıştır. (Trabzon 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1978/1928 E. sayılı dosyası). üstelik, davalının yine de otoyu teslim etmemekte direndiği, savunmasının içeriğinden kesinlikle anlaşılmaktadır. Bu davada, satıcının temerrüdü nedeniyle gecikmeden ötürü uğranılan zararın giderimi için istemde bulunulduğu, çok belirgindir. Davalı satıcının temerrüde düştüğü ve aracın teslimi gerektiği yolundaki ilk hükmün, giderimin ödetilmesini kapsayan bu dava yönünden bağlayıcı güçte kesin kanıt oluşturduğunda da duraksama söz konusu değildir.
a) Tam iki yanlı (karşılıklı) sözleşmelerde borçlu temerrüdü durumunda, alacaklıya, BK. md. 106. ile seçimlik hak (yetki) tanınmıştır. Satımın da, tam iki yanlı bir sözleşme olduğu ise, söz götürmez. O nedenle, davacı alıcı, davalı satıcının otonun teslimindeki temerrüdü nedeniyle BK. md. 106'daki seçimlik haklardan birini özgürce kullanabilir.
Şöyle ki;
a) Edimin (borcun) aynen yerine getirilmesi ve gecikmeden ötürü uğradığı zarar giderimini istemek, b) Edimin aynen yerine getirilmesini reddederek, uğradığı olumlu (müspet) zarar giderimini istemek, ya da c) Edimin aynen yerine getirilmesini reddederek sözleşmeden dönmek (akdi feshetmek).
Önemle vurgulıyalım ki, satıcının temerrüdü, ayrık durumlar dışında, BK. md. 106 vd. hükümlerine bağlıdır (Bkz. Prof. Dr. Haluk TANDOĞAN, Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, C. I, Yıl: 1974, sh. 82 vd.)
Davacının, yukarıda belirtilen seçimlik hakkını, otonun teslimine karar almakla, edimin (borcun) aynen yerine getirilmesine yönelik olarak kullandığı ve "aynen ifayı" yeğlediği anlaşılmaktadır. İşte bu davada da, gecikmeden doğan zarar giderimi için istemde bulunmuştur. Yenileyerek vurgulıyalım ki, tam iki yanlı (karşılıklı) sözleşmelerde, alacaklı (alıcı), süre belirlemeksizin ve öteki haklardan birini kullanacağını açıklamaksızın, temerrüde düşen borçludan (satıcıdan) edimin yerine getirilmesini (otonun teslimini) ve gecikmeden doğan zarar giderimini istiyebilir ki, yerel mahkemenin "hem mal, hem tazminat istenemez" yolundaki görüşünün, yasal dayanağı yoktur. Öyleyse, davacının, gecikmeden doğan zarar için giderim istiyebileceği kabul edilmeli ve uyuşmazlık buna göre çözülmelidir.
b) Davacı, bu davada, gecikmeye bağlı olan zararını 50.000 lira olarak ileri sürmüştür. Şöyle ki; otonun teslim günü ile dava günü arasında geçen süredeki faizler ve paranın değerindeki düşmeler, araca sahip olamamaktan doğan kayıplar zarar diye giderim konusu yapılmıştır. Oysa, belirtilen faizler ile para değerindeki düşme, otunun teslimindeki gecikmeden doğan bir zarar olarak nitelendirilemez. Çünkü, davalı satıcının karşı edimi para olmayıp taşınır mal yani otodur. Faiz ise, para borçları yönünden söz konusu olup gecikmeden doğan zarar için giderime de yürütülebilir. öte yandan, davacı, davalıdan para borcunun "ifası"nı istemiş değildir ki, para değerindeki düşüş, yani satın alma gücündeki eksilme tartışma konusu yapılabilsin. Satım sözleşmesi ile davacı, ödediği "semen" karşılığında taşınır eşyayı (otonun) malvarlığına girmesini amaçladığına göre, işte bundan yoksun kalmasının yol açtığı zarar gecikmeden doğan bir zarar diye kabul edilebilir. Öyle ki, davacı da, "araca sahip olamamaktan doğan kayıpları" olduğunu zarar kapsamında ileri sürmüştür. Gerçekten, eğer davacı otoyu teslim alsaydı, ondan yararlanacak, ekonomik yarar sağlıyacaktı. Satımın konusu otodan yoksun kalmanın, davacının mal varlığında olumsuz etkiler yaratacağı ise, olayların normal akışına, yaşam deneyimlerine uygun düşeceğinden asla duraksamaya yer yoktur.
Bu anlatılanlar ışığı altında gecikme giderimine ilişkin istem yönünden şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:
aa) Davada yer alan faiz ve para değerindeki düşmeler gecikmeden doğan bir zarar diye kabul edilemez.
bb) Davacının araca sahip olamamasından doğan zarar ise, otonun teslimindeki gecikmeden kaynaklanan zarar niteliğindedir.
cc) Ne var ki, davada, 50.000 lira kapsamında yer alan kalemler için, davacı, bir ayırım yapmamış, mahkeme de davacıyı bu yönden sorguya çekmemiştir. Öyleyse, davacıya otunun teslim günü ile dava günü arasında geçen süredeki faizler toplamının ve para değerinin düşmesi karşılığının ne olduğu ve öbür yandan araca sahip olamamadan doğan kayıpların neden ibaret bulunduğu sorulmalı ve böylece 50.000 liranın kapsadığı bu kalemlerin parasal yönden tutarı açıklığa kavuşturulmalıdır.
dd) Bundan sonra araca sahip olamamadan doğan kayıplar yönünden kanıtlar toplanmadı, gerekirse BK. md. 98 ile yapılan yollamadan ötürü BK. md. 42 uyarınca bu zararın varlığı ve tutarı (kapsamı) saptanmalı ve böylelikle davacının gecikmeye bağlı olarak bir zarara uğradığı sonucuna varılırsa, o kalemle ve istemle sınırlı olarak giderim için ödetmeye karar verilmelidir.
c) Yerel mahkemece, tüm bu yönlerin gözden kaçırılması usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 3.2.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler



YARGITAY KARARLARI :
İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

Diğer Bölümlerimiz +
Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini