Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1980/652
K: 1980/1203
T: 13.03.1980
DAVA : Davacılar vekili, müvekkilinin murisi A.C.'nin davalı H.'e ait ve S. yönetimindeki taksi ile yolculuk yaparken diğer davalılara ait traktörle çarpışması sonucu öldüğünü ileri sürerek toplam 275.000 lira maddi ve 75.000 lira manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar C. ve S. vekili cevap dilekçesinde kusur ve tazminat miktarını kabul etmemiş diğer davalılar ise davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, toplanılan delillere, ceza dosyasına ve tazminat miktarı konusunda alınan bilirkişi raporuna dayanılarak 238.911 lira maddi ve 75.000 ile manevi tazminatın davalılar C., S. ve K.'den alınmasına, fazla talep ile olayda kusursuz olduğu anlaşılan taksi sahibi ve şoförü olan diğer davalılar haklarındaki davanın ise reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar ile davalılar C., S. vekilleri ile davalı temyiz etmişlerdir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve dava dilekçesinde başlangıç bildirilmeden faiz istendiği anlaşıldığından dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve keza dava dilekçesinde istenen tüm manevi tazminata hükmedilmiş olmasına göre davacıların bütün temyiz itirazlarının ve davada ileri sürülmeyen hususların temyiz safhasında incelenmesinin olanaksız olmasına trafik kaydında K.'in dahi malik olarak görülmesine ölenin de olayda bir kusuru bulunmamasına binaen davalılar C.Ç., S.Ç. ve K.Ç.'ın aşağıdaki bentlerin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 - BK.nun 53. maddesi hükmü gereğince hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı gibi ceza mahkemesince mahkumiyet kararı verilmesi halinde de kusurun takdiri (oranı) yönünden mahkumiyet kararı ile de bağlı değildir.
Kaldı ki davalıların bir bölümü ceza mahkemesinde taraf da değillerdir. Ceza mahkemesinde taraf olmayan davalılar yönünden ceza davasında alınan bilirkişi raporunun bağlayıcı bir niteliği yoktur.
Bu itibarla olaya karışan şoförlerin kazadaki kusur oranlarının tesbiti yönünden mahkemece yeniden bir bilirkişi incelemesi yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken ceza dosyasındaki bilirkişi raporu ile yetinilmesi yasaya aykırı bulunmuş ve temyiz eden taraflar yararına bozmayı gerektirmiştir.
3 - Haksız fiil sonucu tazminat istemek hakkı, kural olarak, sadece haksız fiilden doğrudan doğruya zarar gören kişiye aittir. Haksız fiilden dolaylı olarak zarar gören kimseler yine kural olarak tazminat isteğinde bulunmazlar. Yasa koyucular ancak bazı istisnai durumlarda dolaylı zarar gören üçüncü kişilere de tazminat istemek hakkını tanımışlardır. (örneğin BK. 45/2). Bir sigorta sözleşmesi dolayısiyle sigortalısının zararını tazmin etmek durumunda kalan sigorta şirketi de, haksız fiil faili ve zarara uğrayan mağdur bakımından üçüncü kişi durumundadır. Ve bu nedenle de, yukarıda açıklanan ilke gereğince ödediği tazminattan dolayı haksız fiil failinden tazminat istemek hakkı yoktur. Ancak kanun koyucu, bu genel kurala istisna olarak, mal sigortalarında ve denizcilik rizikolarına karşı sigortalarda, sigorta şirketlerinin ödedikleri tazminat oranında sigortalının haklarına halef olarak onun üçüncü kişilere karşı olan haklarını kullanabileceklerine dair hüküm getirmiştir (TTK.m. 1301 ve 1361). (Haluk Tandoğan Türk Mesuliyet Hukuku, 1961, s. 258-260).
Kanun koyucunun sadece bu iki sigorta türüne rücu hakkını tanıması dahi diğer sigorta türlerinde sigortacının faile veya genel olarak sorumlu olan kişilere karşı rücu hakkı olmadığını göstermeye yeterlidir. Can Sigortalarına ilişkin TTK.nun 1338. maddesi de ayrıca, sigortalının hem sigorta şirketinden hem de haksız fiilden sorumlu olan kişi veya kişilerden tazminat alabileceğini hükme bağlamakla, bu tür sigortalarda sigortacının ödediği tazminat bakımından üçüncü kişilere rücu edemiyeceğini açıkça göstermektedir. Aynı ilkenin sosyal içerikli sigorta türlerinde (Sosyal Sigortalar, Bağ-Kur gibi) uygulanmaması için hiçbir neden yoktur. Diğer bir deyilme bu nevi sigortalarda da sigortalardan, hem de sorumlu üçüncü kişilerden ayrı ayrı tazminat alabilirler, (Fed. Mah. Kararı, Bak. Selim Kaneti İsviçre, Federal Mahkemesinin Borçlar Hukuku Kararları, Cilt 1, 1968, s. 143, 144) kural budur. Ancak yasaya gerekli hükmü koymakla kanun koyucu bu kurala istisna getirebilir. Nitekim 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 26. ve 39. maddelerinde bazı koşulların mevcudiyetine bağlamakla birlikte, işverene ve 3. kişiye Sosyal Sigortalar Kurumuna rücu hakkını tanımıştır. Bu koşullar mevcut olmadan rücu hakkı doğmıyacağı gibi genel hükümlere dayanılarak da rücu yoluna başvurulamaz. Özel bir kanun varken ve bu kanun ancak bazı kişilere karşı bazı koşullarla, rücu hakkını tanımışken, özel kanunun tanımadığı bir hakkı genel yasalar hükümlerine dayanarak (örneğin BK. m. 55. veya 6085 sayılı Trafik Yasasının 50 maddesine) istemek olanaksızdır. (Mustafa Çemberci, Sosyal Sigortalar Kanunu, Şerhi, 1977, s. 389 ve dip not 9'daki Yargıtay 10. Hd. nin 22.1.1976 T. 5479, E. 203 K. Sayılıkararı).
2229 sayılı Yasa ile bazı değişiklikler getirilmiş bulunan 1479 sayılı Bağ Kur Yasasına gelince, bu yasanın sadece 63. maddesi rücuu düzenlemiştir. Bu madde hükmü "üçüncü bir kimsenin suç sayılır hareketi ile bu kanunda sayılan yardımların yapılmasını gerektiren bir halin doğmasında kurum sigortalıya gerekli yardımı yapar. Ancak bu yardımların tutarı için üçüncü kişilere rücu eder" şeklindedir. Uygulanması gereken bu özel yasa hükmüne göre kurum (Bağ-Kur) ve hareketi suç sayılmayan haksız fiil haline, ne de, hareket suç niteliğinde olan faili istihdam edene rücu edebilecektir. (Ancak faili istihdam eden kişinin dahi zararın meydana gelmesinde, suç sayılır bir hareketi söz konosu ise 63. madde gereğince ona rücu söz konusudur. Fakat buradaki rücu istihdam eden niteliğine dayanmamakta, onun da suç sayılır harekette bulunan bir fail olmasından kaynaklanmaktadır.)
Aksi görüşte olan müellifler de vardır. (Mustafa Çemberci, Turgut Uygur, Bağ-Kur Kanunu Şerhi, 1979, s. 267, ve de). Ancak Sosyal Sigortalar Kanunun rücuu düzenliyen 26. ve 39. maddeleri bakımından bu özel yasa hükümleri karşısında genel hükümlerin uygulanamıyacağı savunulurken Bağ-Kur Yasasına gelince BK. 55. ve Trafik Kanunun 50. maddeleri gereğince istihdam edene veya araç sahibine rücu kabul etmek çelişkili bir sonuç doğurmaktadır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de 19.3.1979 gün ve 9960 esas, 3634 karar sayılı Kararında Bağ-Kur Yasasının 63. maddesinin, kurumun istihdam edene rücu hakkını tanıdığı kanısındadır. (Çemberci, Uygur, age, s. 265 dip not 1/6). Ancak yüksek daire, yasanın bu maddesine ilişkin gerekçeden ve maddenin 2. cümlesindeki "kişilere" ifadesinden hareket etmektedir. Burada, maddenin 2. cümlesindeki "kişilere" ifadesini "kişiye" veya "kimseye" olarak almak amaca daha uygun düşer ve ancak bu şekilde maddenin 2. cümlesi ile 1. cümlesi arasında irtibat sağlanabilir. Maddenin gerekçesindeki "özel hukuk hükümlerinin sağladığı imkanlardan yararlanarak..." ifadesi de özel hukukun rücua ilişkin bütün hükümlerinin uygulanacağı anlamında olmayıp, özel hukukun sağladığı imkanlardan yararlanarak ancak madde de öngörülen derecede bir rücu tanındığını ifade etmektedir. Nitekim yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2.10.1978 gün ve 77/11968, Esas, 78/10804, Karar sayılı kararında bu görüşü şu cümlelerde benimsemiştir." 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasının 63. maddesinde sadece (suç sayılır hareketi bulunan üçüncü kişiler) hakkında kurumun rücu hakkı düzenlenmiştir. Kurumu Borçlar Kanunun hükümlerine dayanarak suç işleyen üçüncü kişinin istihdam edeni hakkında açtığı rücu davasının anılan madde çerçevesinde kabulüne hukuki olanak yoktur." Eğer kanun koyucunun amacı genel hükümlere göre rücu düzenlemek olsa idi, üçüncü kişinin "suç sayılır" hareketinden hiç bahsetmez, genel hükümlere gönderme yapmakla veya genel hükümleri aynen tekrarlamakla yetinirdi.
Diğer yandan zarar gören, olayın kendisi için sağladığı yararları zararından indirmek zorundadır. Ancak bunun için zarar doğuran fiille bu yarar arasında uygun bir illiyet bağının bulunması gerekir, diğer bir deyimle bu yararı zararlı fiilin meydana getirmiş olması lazımdır. Oysa örneğin can sigortalarında, sigortacının ödediği tazminat haksız fiilin meydana getirdiği bir yarar olmayıp kaynağını sigorta sözleşmesinden alan ve önceden ödenen primlerin karşılığı olan bir tazminattır. Bundan zarar verenin faydalanması söz konusu olamaz. Yukarda belirttiğimiz gibi, özel can sigortaları ile aynı nitelikteki kamu sigortaları arasında hukuki bir fark mevcut değildir. Kamu sigortalarında da ister işveren ister işçi tarafından primleri ödenmiş olsun, ödenen tazminat işbu primler karşılığıdır. Ve zarardan indirilmesi gerekmez. Hele Bağ-Kur da primlerin sigortalılar tarafından ödendiği de (m. 15) düşünülecek olursa, bu ilkelerden ancak yasaların açıkça kabul ettiği durumlarda ayrılma olanağı olabilir. Federal Mahkeme de aynı görüştedir (S. Kaneti, age. s. 143, 144). Yarar zarardan indirilemeyince de esas sigorta tazminatını ödeyen kurumun genel hükümler dairesinde rücuu söz konusu olamaz. Özel yasa hükmü ise (m. 63) kurumun suç niteliğinde bir hareket sonucu sigortalısına yardım yapmak durumunda kalması halinde ancak ve sadece "suç sayılır harekette bulunan kişiye veya kişilere" rücu hakkı tanınmıştır.
Olayda traktörü kullanan davalı C. Ç. ehliyetsiz olarak aracı kullandığı, traktörün sahipleri olan S.Ç. ile K.Ç. da maliki bulundukları aracı ehliyetsiz bir kimseye tevdi etmekle her üçü de ve bozmanın (2.) bendi gereğince yapılacak bilirkişi incelemesi sonucu diğer vasıta şoförünün de kusurlu olduğu anlaşılırsa, dördü de "suç niteliğinde bir harekette bulunmuşlardır. Bu durumda Bağ-Kur'un adı geçen davalılara Bağ-Kur yasasının 63. maddesi gereğince rücu hakkının bulunduğunu kabulü (Çemberci-Uygur. age. s. 264) ve Bağ-Kur'ca davacılara bağlanan aylıkların peşin değerinin tazminattan indirilmesi gerekmektedir. Bu ilkenin taksi sahibi S.Ç.'a ise uygulanma olanağı, yukarıdaki açıklamalar gereği mevcut değildir. Bilirkişinin, Bağ-Kur tarafından işbu peşin değer bildirilmediği için tazminattan indirim yapılmadığı şeklindeki kanaati, peşin değeri kendinde bulabileceği cihetle, dayanaksız olup bu rapora göre tesis edilen hükmün bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (3) numaralı bentte gösterilen nedenlerle hükmün temyiz eden davalılar K., C. ve S. yararına, (2) numaralı bentte gösterilen nedenle hem davacılar hem mümeyyiz davalılar yararına bozulmasına, (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle de davacılar ve mümeyyiz davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, duruşmaya gelen davalı C. ve S. vekili için takdir edilen 3000 lira avukatlık ücretinin davacılardan alınarak adı geçen davalılara verilmesine ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.3.1980 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini