 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1980/642
K: 1980/941
T: 28.02.1980
DAVA : Davacı vekili, davalı taşıyıcının aradaki anlaşmaya aykırı olarak geçerli bir teminat almadan malı teslim ettiğini ileri sürerek şişe bedeli olan (91.000) liranın davalıdan tahsilini istemiştir. Mahkemece, toplanılan delillere ve alınan bilirkişi kurulu raporuna dayanılarak konşimento gereğince davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosya kapsamı ile davacı vekili tarafından mahkemeye ibraz edilen belge münderecatlarından, davacı A. Cam Sanayii A.Ş. tarafından yurt dışında, Kıbrısta mukim, dava dış yabancı şirkete dava konusu bira şişelerinin satıldığı ve mal bedelinin (akreditif) sözleşmesine istinaden Mersin'deki (muhabir) banka aracılığı ile davacı satıcıya ödenmesinin kararlaştırıldığı gibi ayrıca, davacı tarafından mal bedelinin kendisine ödenebilmesi için gerekli belgelerin (muhabir bankaya mal bedelinin ödenerek belgelerin alıcı tarafından bankadan alınıp kaptana ibraz edilerek bu belgeler (konşimento) karşılığı malları teslim etmesi nedeniyle mal bedelini almamış olduğu anlaşılmaktadır.
(Akreditif sözleşmesinin) hukuki niteliğinin, çeşitlerinin ve hükümlerinin ayrıntılı bir şekilde incelenip, açıklanmış bulunduğu YHGK, nun 4.11.1964 gün ve T/E. 962, K.637 sayılı kararında da belirtildiği gibi, (belgeli akreditif, mal satın almış bir kimsenin, banka ile yaptığı anlaşma üzerine, o bankanın, belli belgelerin satıcı tarafından ibrası karşılığında, bu satıcıya satış parasının ödenmesini hedef tutan bir akittir) biçiminde tanımlanmaktadır. Yine aynı kararda belirtildiği gibi, satıcının veya alıcının bulunduğu yabancı ülkede (akreditif) açılan bankanın şubesi genellikle bulunmadığından, oradaki bir bankanın yardımı ile ödeme yaptırılacaktır ki, ticaret hukuk dilinde bu bankaya da (muhabir banka) denilmektedir. Akreditif sözleşmesi ile ilgili bu özet açıklamadan sonra dava konusu olayın incelenmesine gelince;
Bu davada da, davacı vekili (akreditif) işlemleri için gerekli belge (konşimentonun hamili tarafından imzalanmış nüshası) veya teminatı almadan malı yurt dışındaki varma limanında yabancı şirkete teslim eden ve (donatan) sıfatını haiz taşıyıcı davalıdan mal bedelinin tazminat olarak tahsilini istemiş bulunmaktadır.
Bu duruimda, mahkemece yapılacak iş; bankacı, hukukçu ve dış alım-satım işlerinden anlayan uzman kişilerden oluşturulacak bir bilirkişi kurulu aracılığı ile dosya ve Türkiye'deki (muhabir) banka kayıt ve belgeleri üzerinde gerekli inceleme yaptırılarak açılan (akreditifin) nevi ve koşulları saptanmak suretiyle, satıcı olan davacı şirkete mal bedelinin (muhabir) bankaca ödenebilmesi için hangi belgelerin (vesaikin) ibrazının şart koşulduğunun tesbiti gerekir. Oysa davacının iddiası gibi, sadece (konşimento)nun emrine düzenlenen Kıbrıs'taki yabancı bankanın veya onun tarafından ciro edilmiş meşru hamili tarafından imzalanmış müshasının ibrazı ile (muhabir) bankaca ödeme yapılabilecek ise, ancak, o zaman bu belgeyi (yani, yabancı banka emrine düzenlenmiş konişmentonun, hamilin imzasını havi nüshasını) mal satıcısı olan davacıya teslim etmeyen (donatanın) TTK.nun 1107 nci maddesi hükmüde nazara alınarak mal bedelinden sorumlu tutulması mümkün olabilir. Dava konusu yurt dışına mal işleminin (akreditife) dayalı olarak yapıldığı hususu üzerinde hiç durulmadan, yetersizbilirkişi mütelaasına dayanılmak suretiyle, davalı taşıyıcı (donatanın) sırf (konişmentonun) hamilinden imzalı nüshasını tesellüm etmeden malı yurt dışındaki alcısına teslim etmiş olmasına istinaden davanın kabulü ile mal bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Öte yandan, davacının bir zarardan bahisle taşıyandan tazminat istiyebilmesi için, usulsüz de olsa alıcısına teslim edilen mal bedelini bu alıcıdan tahsile teşebbüs etmiş ve fakat bunun sonuçsuz kalmış olması lazımdır. Alıcısından mal bedelini alma olanağı bulunduğu sürece, doğmuş bir zarardan söz edilemez. Kaldı ki, yargılama safhasındaki beyan ve yazışmalardan malların bir bölümünün alıcısına teslim edildiği, diğer bölümünün ise (M) gümrük depolarında kaldığı anlaşılmaktadır. Bu konuda da gerekli araştırma yapılarak, gerçekten bir kısım malların gümrükte olup olmadığı ve davacının bu malları Türk Kıbrıs Federe Devleti Yasaları gereğince geri getirilip getirilmeyeceği, geri getirme ve ardiye masraflarının şişe bedellerine nazaran daha fazla bir gider teşkil edip etmeyeceği, bu şişelerin Türkiye'de kullanılıp kullanılmayacağı ve bu suretle davacının zararı azaltabilip azaltamayacağı hususları üzerinde de durulup sonucuna göre hüküm tesis etmek gerekir.