 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1980/620
K: 1980/620
T: 11.02.1980
- SÖZLEŞMENİN KONUSU
- BUTLAN
ÖZET: Başlık edimine ait borç ödeme yükümlülüğü niteliğinde olan emre yazılı senedin iptali hukuk ve genel ahlak kurullarına uygundur.
(818 s. BK m. 19 - 20)
Taraflar arasındaki davadan dolayı (Polatlı 2. Asliye Hukuk Hakimliği)nce verilen 28.11.1970 tarih ve 159/576 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü
Davacı vekili, müvekkilinin oğlu ile davalının kızının 1978 yılı Mayıs ayında nişanlandıklarını, evlenme zorunluluğu yaratmak İçin davalının müvekkilinden 1.3.1978 vadeli (12.000) liralık bono aldığını, bononun evlenme şartına bağlanmış olmasına ve evliliğinin gerçekleşmesine rağmen bononun iade edilmeyerek tahsil için bankaya verildiğini belirterek mezkür senedin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevabında, senet karşılığının davacıya para olarak ödendiğini, iddia edildiği gibi kız verme hususunda teminat aracı olarak alınmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece. davacının iddiasını yazılı delille ispatlayamadığı ve yemin teklifinde de bulunmayacağı nı beyan ettiği dayanak yapılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı cevap layihasında, dava konusu senedin davacıya (borç karzen) verilen para karşılığında alınmış olduğunu savunmuştur. Oysaki, senet metninde nedeni (malen) olarak belirtilmiş olup, böylece senet davalı tarafından talil edilmiştir. Bu durumda ispat külfeti davacıya değil, davalıya düşmektedir. Diğer taraftan davanın mahiyeti itibariyle senedin başlık parası olarak verildiği anlaşılmaktadır. Genel ahlak ve adaba aykırı bir maksadı temine matuf bulunması nedeniyle olayda tanık dinlenilmesi mümkündür. Taraflarca gösterilen ve mahkemece dinlenilen davacı tanıklarından Remziye ile davalı tanıkları Bekir ve Mustafa senedin başlık parası olarak verildiğini beyan etmişler ve davalı tarafından da tanık beyanlarına herhangi bir itiraz vuku bulmamıştır.
Kural olarak kişinin davranış özgürlüğü, hukuk ve genel ahlak kuralları ile sınırlıdır. Daha açık bir deyimle, Türk Hukukunun başlangıç noktası olan sözleşme özgürlüğü, ancak bu sınırlar içinde kalabildiği ölçüde geçerlik kazanır.
T.C. Anayasası'nın 40. maddesi, herkesin dilediği alanda sözleşme hürriyetine sahip olduğu ve bunun ancak kamu yararı amacı ile sınırlanabileceği yolundaki hükmü, anılan ana kuralın belirgin bir ifadesidir. İnsan kişiliğinin himayesi ile ilgili MK.nun 23. maddesinde de, aynı doğrultuda hüküm sevkedilmiştir. Kuşkusuz, bu sınırlama kişinin kendi eylemi için olduğu kadar, başkalarının dıştan eylemlerini de kapsamaktadır.
Sözleşme özgürlüğünün hukuka aykırı olarak aşılması veya etkilenmesinin müeyyidesi BK.nun 19 ve 20. maddelerinde gösterilmiş ve böyle bir bağıtın hükümsüz olduğu kabul edilmiştir.
Kişinin dilediği kimse ile evlenmesi, yasanın öngördüğü sınırlar içinde, temel hak ve hürriyetinin bir gereğidir. Normal ve iyi bir ortamda kızın dilediği erkekle evlenmesi, yasaların ona sağladığı temel haklardan olduğu kadar, onun evlilik yapmasına rıza göstermek baba ve ananın da görevidir.
Kızın babasının evlenmeye razı olmasının karşılığı olarak (başlık) adı altında aldığı mal veya para, bu ölçüler içinde hukuka aykırı düşeceğinden, bunu sağlayan bağıt ve taahhütler de hükümsüz sayılmalıdır. Dairemizin kökleşmiş içtihatları da 'bu doğrultudadır (15.11.1976 gün ve E. 4887 - K. 4912).
Emre yazılı senet borç ödeme vaadi niteliğinde bir yükümlülüğü ifade etmesine ve henüz ödetmemiş bulunmasına göre BK.nun 65. maddesinin de olayda uygulama olanağı yoktur.
Bu nedenlerle başlık edimine ait borç ödeme yükümlülüğü niteliğinde olan emre yazılı senedin iptali hukuk ve genel ahlak kurallarına uygun bulunduğuna göre davanın kabulü gerekirken aksine düşünce ile kanıtlanmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 11.2.1980 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.