Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1980/404
K: 1980/3314
T: 20.06.1980
DAVA : Jason Maritime Go ltd. ile Narko Nariciye ve Tarım Ürünleri S.S.Üretim ve Pazarlama Koop.arasında çıkan davadan dolayı Mersin As.1.Hukuk Hakimliğince verilen 9.10.1978 gün ve 1/857 sayılı hükmü onayan dairenin 13.9.1979 gün ve 3221/3852 sayılı ilamı aleyhinde davalı avukatı tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, varma limanında gerçekleşen sürestarya ücretinin davalı gönderen (satıcı-taşıtan)'dan tahsilini istemiş, mahkemece istek kabul edilmiş, hüküm Dairemizin 79/3221-3852 sayı ve 13.9.1979 günlü kararıyla onanmıştır.
Davalı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Uyuşmazlık, boşaltmada vaki olan gecikmeden dolayı sürastarya ücretinden gönderenin (taşıtanın) sorumlu olup olmayacağı ve sürestarya ücreti zamanaşımının başlangıç tarihinin saptanması ile ilgilidir.
1 - Bu uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için ilk önce sürastaryanın ne olduğu ve hukuki niteliği üzerinde durmak gerekir. Deniz taşımalarında, kaideten, yükleme veya boşaltma için geminin bekliyeceği süre sözleşmelerde gösterilir. (Starya), Sözleşmelerde gösterilmemişse, yükleme veya boşaltma süresi, yükleme veya boşaltma limanının nizamlarına, böyle bir nizam yoksa aradaki teamüle, böyle bir teamül de yoksa halin icabına göre tayin edilir (TTK.md.1031/1,1053/1). Bu şekilde tesbit edilmiş yükleme veya boşaltma süresini aşan ve yükleme veya boşaltma süresinden fazla süreye "sürastarya müddeti" denmektedir. (TTK.md.1030/3) Bu sürastarya süresi sözleşmede kararlaştırılabilir; sözleşmede sürastaryadan veya sadece sürastarya ücretinden bahsedilip de sürastarya müddeti tayin edilmemiş ise bu müddet yükleme veya boşaltma süresinin yarısından ibarettir. (TTK.1031/2,1053/2). Sözleşmede yükleme ve boşaltma süresi belirtilmiş veya hangi gün biteceği gösterilmişse sürastarya müddeti yükleme veya boşaltma süresinin bitmesiyle başlar (TTK.1032/1,1054/1). Sözleşmede böyle bir hüküm yoksa taşıyanın yükleme veya boşaltma süresinin bittiğini taşıtana veya gönderilene bildirmesiyle sürastarya müddeti işlemeye başlar (TTK.1032/2,1064/2). Sürastarya kelimesi bu fazla bekleme süresinden başka bir fazla süre için ödenecek ücret anlamına da gelir.
Sürastarya ücretinin hukuki niteliği hakkında iki ayrı görüş mevcuttur. 1. görüş, sürastarya ücretinin navlunun bir devamı, diğer bir deyimle bir ek navlun ücreti olduğu şeklindedir. 2. görüş ise bunun bir tazminat olduğu kanaatindedir. 1. görüşe, gemi taşımacılığında daha ziyade bir kira sözleşmesi ilişkisi bulan Fransız yargı içtihatlarında rastlanmakta olup, bu görüş, sürastaryanın belli bir süre için kiralanmış geminin daha uzun süre işgal edilmesinin karşılığı ek navlun ücreti olarak addedilmesi sonucudur. (Jean Escarra, Coura de Droit Maritime, 1950-1951, sh.298-Hamel, Cours de Droit Maritime, 1951-1952-sh.185 G.Ripert, Droit Maritime, Cilt II, 1952, sh.465, Albert Whal, Deniz Ticaret Hukuku, Kazım Berker Çevirisi, 1948, sh.245) Nitekim Fransız Ticaret Kanunun 286. maddesinde, navlunu, bir geminin kira bedeli olarak tarif etmektedir. Ancak Fransız Ticaret Kanunu, 273 maddesinde, gecikmeden doğan tazminattan bahsetmek suretiyle de bir çelişkiye düşmektedir. Fransız öğretisinin bir bölümü bu görüşü paylaşmaktadır. Türk öğretisinde de sürastaryanın bir ücret olduğu görüşüne katılanlar vardır (Adil İzveren, Deniz Ticaret Hukuku, 1960 sh.126). Ancak Fransız öğretisinin büyük bir bölümü sürastarya ücretinin bir tazminat olduğu görüşündedir. (J.Escarra, age,sh.298-Hamel, age, sh.185-Ripert,age,465) Bu görüşün temelini de sürastaryanın, süresinde geminin yüklenmemesi veya boşaltılmaması şeklinde vaki olan sözleşmeye aykırı davranışın sebep olduğu gecikmeden dolayı taşıyanın uğradığı zarar ve ziyanın karşılığı olarak ödenen bir tazminat olduğu esası teşkil etmektedir. Mazhar Nedim Göknil, Eski Ticaret Kanunun 1097. maddesinde, Çarter mukavelesinin "geminin tamamı veya bir kısmının kiralanması" şeklinde tarif edilmesinden hareketle, deniz taşımacılığında bir kira ilişkisi bulmakla beraber, sürastarya ücretini bir tazminat olarak nitelemektedir (M.N.Göknil, Deniz Ticaret Hukuku, 1946,sh.240). Bu iki esas görüşün yanında bir üçüncüsü de, sürastarya ücretinin ne zarar-ziyan karşılığı bir tazminat ne de ek navlun ücreti olmayıp sözleşmeden veya kanundan doğan bir tazminat olduğu şeklindedir (Ripert,age,sh.415). 6762 Sayılı TTK.nun 1016. maddesinde, kiradan hiç bahsetmeyerek, geminin tamamının veya bir kısmının yahut belirli bir yerinin tahsisi suretiyle yapılan taşımayı Çarter sözleşmesi olarak nitelendirmektedir. Ancak Y.T.K.bunun yanında sürastarya ücretinin bir ek navlun mu, yoksa bir tazminat mı olduğu yolunda bir hüküm getirmemiştir. Eski Ticaret Kanunu taşıma sözleşmesinin temelinde bir kira sözleşmesi bulmakla beraber sürastarya'ya gelince "sürastarya tazminatı"ndan bahsetmekte, (md.1113,1119, 1122,1175 vs), Yeni T.K.ise "Sürastarya Ücreti"nden söz etmektedir. (TTK.nun 1030, 1031,1035,1306,1052,1053,1069 vs). Ancak Türk Yargı içtihatları sürastaryayı bir tazminat olarak kabul etmektedir. (İsmail Doğanay, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, 3 cilt, 1979, 301,302, Not 327'deki Yargıtay Ticaret (11.Hukuk) Dairesinin 19.4.1960 gün ve 532/1182 sayılı kararı). Bahsi geçen kararda navlun sözleşmesi 5.4.1957 tarihli olup 6762 sayılı Yeni TTK.nun yürürlüğe girmesinden sonra düzenlenmiş olmasına ve yasanın "sürastarya ücretinden" bahsetmesine rağmen sürastarya ücretini bir tazminat olarak nitelendirilmesi ilginçtir. Fakat Yargıtay kararında sürastarya ücretinin niteliği üzerinde durulup münakaşası yapılmamıştır. Bu itibarla Eski Ticaret Kanununun bunu tazminat olarak nitelendirmesinden gelen bir alışkanlık sonucu mu "tazminat" kelimesinin kullanıldığı, yoksa "sürastarya ücretini" gerçekten bir tazminat niteliğinde mi kabul edildiği karar içeriğinden açıkça anlaşılamamaktadır.
Yürürlükte olan TTK.nun çeşitli maddelerinde, yukarıda belirtildiği veçhile, eski TTK.nun'daki ifadeden ayrılarak tazminat kelimesi yerine "sürastarya ücretinden bahsetmektedir. Kanun koyucunun burada, sürastarya müddeti için ödenmesi gereken parayı navlun gibi taşımanın belirli bir safhası karşılığı olan bir ücret olarak mı kabul ettiği, yoksa kullanılan ifadeye rağmen, bunun bir tazminat olarak mı nitelendirilmesi gerektiği münakaşa götürür bir konudur. Gerçekten sürastarya ücretinin navluna ilişkin hükümlerden yararlanan bir ek navlun veya bir tazminat olarak kabul edilmesinin uygulamada bir takım değişik sonuçları olabilecektir. Zira sürastarya ücretinin bir ek navlun olarak telakkisi halinde navluna tanınan bir takım imtiyazlardan faydalanması olanak ve sonucu doğacaktır. Sürastarya müddetinin taşıma süresinin bir devamı ve sürastarya ücretinin bir ek navlun olarak benimsenmesi halinde sürastarya ücretinin tahakkuku için bir ihtarnameye gerek olmaması, navlun için mal üzerinde tanınan bazı imtiyazlı durumlardan sürastarya ücretinin de yararlanması, navlun gibi keza zamanaşımına tabi bulunması şeklindeki sonuçlara varılabilir. (Escarra age, sh.298-299 - Hamel,age,sh. 185 - Ripert,age,466-Wahl, age, sh, 245,246), Oysa bu müelliflere göre tazminat olarak kabulü halinde sürastarya ücreti bu imtiyaz ve sonuçlardan faydalanamaz. Sürastaryanın TTK.daki düzenlenmesine bakıldığında ilk önce kanun koyucunun "sürastarya ücretinden" bahsettiği gözlenmektedir. Bu ifadenin bilerek kullanıldığı kabul edilecek olursa kanun, koyucunun bir ek navlun ücreti olarak benimsediğinin de kabulü gerekecektir. Bunun yanında, kanun koyucu, TTK.nun 1077. maddesinde, sürastarya ücreti için de, navlun gibi, taşıyana yük üzerinde rehin hakkı tanımıştır. Bundan başka TTK.nun 1262/son maddesi hükmü gereğince, sürastarya ücreti alacağı da navlun gibi bir yıllık zamanaşımına tabi tutulmuştur. O halde, Fransız müelliflerinin görüşlerinden hareket edilecek olursa TTK.nun navluna tatbik olunan bu gibi hükümleri sürastarya ücretine de uygulayan düzenlemesi karşısında sürastaya ücretinin bir ek navlun olarak kabul edilmesi gerekecektir. Ancak, bu hükümlerin yanında, sözleşmede bir hüküm bulunmaması halinde taşıyanın yükleme veya boşaltma süresinin bittiğini taşıtana veya gönderilene bildirmemesi (bir nevi temerrüde düşürme) halinde sürastarya müddetinin işlemeye başlamaması (TTK.nun 1032/2, 1054/2), gemi alacaklarının kanuna rehin hakkının sadece navlunu kapsamına aldığını bildiren TTK.nun 1237. maddesi hükmü (ve 1236,1159, 1240, 1242 vs. maddeleri) Sürastarya ücretini bir yerde navlundan ayırmaktadır. Zira bu maddelerin yazılış tarzına göre bu rehin hakları içine sürastarya ücreti girmemektedir. Eğre navlunun devamı veya ek navlun olsa idi sürastarya ücretinin de bu rehinler kapsamına girmesi gerekirdi. Yine TTK.nun 1069. maddesindeki, gönderilenin, malı teslim almakla "navlun ve navlun teferruatından olan bütün masrafları ve sürastarya ücretini" .. ödemeye mecbur kalacağını bildiren hükmü de sürastarya ücretini, navlun ve navlun teferruatından saymadığını, onlardan ayırdığını göstermektedir.
O halde, TTK.nun hükümlerinden yararlanarak sürastarya ücretinin hukuki niteliğini saptamak olanağı olmadığı, bu niteliği genel hükümlere göre çözümlemek gereği meydana çıkmaktadır.
Genel hukuk kuralları ise sürastarya ücretinin bir tazminat olarak nitelendirilmesine müsaittir. Bu kere navlun toptan veya taşınan eşyanın tonu başına ve mesafeye göre hesap edilir. Sürastarya ücreti ise taşınan eşyanın miktarı nazara alınmadan günlük olarak tesbit edilir. Bu hal de, sürastarya ücretinin, taşıyanın yükleme veya boşaltmada vaki gecikmeden dolayı sonraki muhtemel taşıma işlerindeki navlun kaybının karşılığı bir tazminat olduğunu gösterir. Sonra, sürastarya ücreti genel olarak navlun ücretinden ve contrsürastarya ücreti de sürastarya ücretinden daha yüksek hesap edilir (Ripert,age,sh.463). Eğer sürastarya ücreti bir ek navlun olsa idi navlunun toplam tutarının taşıma süresine göre günlük tutarı üzerinden hesaplanması gerekirdi. Oysa öyle olmamakta, yukarıda belirtildiği gibi, daha yüksek oranda saptanmaktadır. Diğer yandan navlun malın miktarı ve taşınan mesafeye göre tesbit edildiği halde sürastarya ücretinde bu faktörler rol oynamaz. Sürastarya ücretinin tayininde daha ziyade gemi adamlarının ücret ve bakım masrafları ve taşıyanın mahrum kalacağı navlunlar gözönünde tutulur (TTK.1035). Eğer sözleşmede sürastarya ücreti saptanmamışsa bu ücret yukarıdaki unsurlar göz önüne alınarak ve halin özelliğine göre hakkaniyet üzere takdir edilir (TTK. 1035). TTK.nun işbu 1035. maddesi hükmü ile Borçlar Kanununu haksız fiillerde zararın ve tazminat miktarının tayinine ilişkin 43 ve 44. maddeleri hükümleri arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Bütün bunlardan başka, yukarıda belirtildiği gibi navluna uygulanan bazı hükümlerin (TTK.nun 1237,1236,1159,1240,1242 gibi) Sürastarya ücretine uygulanmaması da sürastarya ücretinin navlun veya ek navlun olarak kabul edilmediğini göstermektedir. Gemi alacaklarına sürastarya ücreti üzerinde bir hak tanınması bu ücretin bu yolculukla ilgili bir alacak değil, TTK.nun 1035. maddesinde de belirtildiği veçhile, taşıyanın ileride yapabileceği muhtemel taşıma işlerindeki navlun kazançlarından mahrum kalışı karşılığı bir tazminat oluşumundadır.
Binnetice sürastarya ücretini bir tazminat alacağı olarak nitelendirmek gerekmektedir.
2 - Olayda taşıtanın boşaltma yerindeki sürastarya ücretinden sorumlu olup olmadığı söz konusudur.
Kural olarak ilk önce bu hususta sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekir. Eğer boşaltma yerindeki sürastarya ücretinden gönderenin (taşıtan) sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm varsa, bu hükme dayanarak taşıyan taşıtandan sürastarya ücretini isteyebilir. Bunun dışında TTK.nun 1069. maddesi hükmüne göre, gönderilen, malı teslim almakla navlun ve navlun teferruatından olan bütün masrafları ve sürastarya ücretini, teslim almanın dayandığı sözleşme veya konşimento hükümlerine göre ödemeye mecbur kalır. Taşıyan, 1069. maddede gösterilen bu alacaklar için yük üzerinde rehin hakkına haizdir (TTK.nun 1077/1). Taşıyan, yük elinde veya tevdi edildiği yerde bulundukça bu rehin hakkını kullanabilir. Hatta, mallar gönderilenin zilyedliğinde bulunmak kaydıyla teslimden sonra 30 gün süreyle bu hak devam eder (TTK.nun 1077/2). Ancak, TTK.nun 1069. maddesinde gösterilen alacaklarını almadan malları gönderilene teslim etmiş olan taşıyan bu alacakların ödenmesini taşıtandan istiyemez. Meğer ki taşıtan, taşıyanın zararına olarak haksız mal iktisabında bulunmuş olsun (TTK.1079).
Çarter sözleşmesine baktığımızda, bunun 21/e maddesinde, boşaltma limanındaki sürastarya ücretini derhal ödemeyi alıcıların (gönderilenin) taahhüt edeceğinin yazılı olduğu görülmektedir. Oysa Rus alıcılar Çarter sözleşmesinin tarafı değildir. Bu durumda ve bu hüküm karşısında Çarter sözleşmesinin tarafı olan davalı taşıtanın, gönderilenin tahliyedeki sürastaryaya ödeyeceği hususunda davacı taşıyana garanti verdiği (BK.nun 110) ve bunun sonucu olarak sürastaryadan sorumlu bulunduğu anlaşılmaktadır. Bundan başka, Rus satış şartlarının 7. maddesine göre, sürastaryanın alıcı (Ruslar) tarafından satıcıya (davalı) ödeneceği ve sürastarya ile dispeç hesaplarının alıcı ve satıcı arasında her parti malın nihai hesabı görüldüğünde mahsup edileceği kararlaştırılmıştır. Binnetice, tahliyedeki sürastarya ücretini alıcı Ruslar satıcı davalıya ödeyeceklerdir. Tahliyedeki sürastarya ücretini gönderilenlerden alacak olan davalı taşıtanın da, herhalde, bu ücretten dolayı taşıyana karşı sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
Konşimentoda sürastarya hakkındaki bir hüküm mevcut değildir. Konşimentodaki "malların navlun ve masrafları, gemi zayi olsun veya olmasın mal sahibi tarafından ödenecektir" hükmü sarastaryayı kapsamamaktadır.
Bir an için taşıyanın, boşaltma limanındaki sürastarya ücretini gönderilenden almadan malı teslim etmiş olması nedeniyle TTK.nun 1079. maddesi gereğince bu ücreti taşıtandan istemeyeceği düşünülecek olsa dahi, aynı maddenin son cümlesi gereğince taşıtanın, taşıyan zararına haksız mal iktisabında bulunduğu oranda, bu alacaklar bakımından taşıtana rücu hakkı vardır. Rus alıcılar tarafından taşıyana gönderilen 6.5.1976 ve 9.7.1976 günlü yazılar içeriğinden sürastarya ile ilgili hesapların alıcı ve satıcı arasında yapılmış olduğu ve satıcı (taşıtan) davalının alım-satım sözleşmesine aykırı davranışı yüzünden sürastarya ücretinin alıcı rus firması tarafından tahakkuk ettirilen ceza paralarına mahsup edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı taşıtan, sonuç olarak, sürastarya ücreti tutarında ceza ödemekten kurtulmakta ve bu suretle taşıyan aleyhine haksız bir kazanç elde etmiş bulunmaktadır. TTK.nun 1079/son cümle gereğince taşıyanın sürastarya ücreti tutarında davalı taşıtana rücu hakkı vardır.
Bilirkişi raporu da, yukarıdaki görüşleri benimsiyerek, taşıyanın taşıtandan boşaltmadaki sürastarya ücretini istiyebileceği görüşüne varmıştır.
3 - Sürastarya alacağından dolayı zamanaşımının ne zaman başlıyacağı taraflar arasında çekişmelidir. TTK.nun 1262/son maddesi gereğince denizde yük ve yolcu taşıma sözleşmelerinden doğan alacaklar bir yılda zamanaşımına uğrarlar. Ancak navlun ve sürastarya alacağı zamanaşımının başlangıç tarihi yasada açıkça gösterilmiş değildir. BK.nun 128. maddesindeki genel hükme göre zamanaşımı alacağının muaccel olduğu zamanda başlar. Ancak navlun alacağı ne zaman muaccel olur? Bunun için evvela taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine bakmak gerekir. Navlunun ödenmesi için taşıma sözleşmesinde bir vade verilmişse zamanaşımı bu vadeden itibaren başlar. Sözleşmede bir hüküm yoksa, bu takdirde taşımanın bittiği tarih zamanaşımına başlangıç alınır (Escarra, age,sh. 311-Hamel age, sh.213-Ripert,age,sh. 559). TTK.nun düzenlenmesine göre malların teslim edildiği veya teslim edilmiş olmaları gereken tarihi zamanaşımının başlangıç tarihi olarak almak gerekir (TTK.nun 1069,1067,1201/3). (İ.Doğanay,age,sh, 373 ve not 462'deki Yargıtay Ticaret Dairesinin 15.12.1967 tarih ve 66/405 esas, 67/4741 sayılı kararı). Ancak boşaltmanın birkaç gün sürmesi halinde teslimin ne zaman vaki olduğunu tesbit zorunluğu ortaya çıkmaktadır. Boşaltmanın bittiği tarihin teslim tarihi olarak kabul etmek gerekmektedir. Çünkü tahliye tamamlanmadıkça teslimin tamamen yerine getirildiğinden söz edilemez.
TTK.nun 1069. maddeden ve yukarıdaki görüşten hareketle sürastarya için de aynı şey söylenebilir. Zira 1069. madde navlun ve sürastarya alacağının malın teslimi ile ödeneceğini belirtmektedir. O halde sürastarya müddeti kaç gün olursa olsun bunun bir bütün olarak kabulü gerekir ve surastarya ücreti alacağı ancak teslimin sonuçlanması ile muaccel olur. Bunun sonucu olarak da zamanaşımı tahliyenin hitamı ve eşyanın teslimi tarihinden itibaren başlar.
Olayda tahliyenin 31.12.1975 tarihinde tamamlandığı uyuşmazlık konusu değildir. Dava da 30.12.1976 gününde açıldığına göre bir yıllık zamanaşımı geçmemiş bulunmaktadır.
O halde mahkeme hükmü ve dairenin onama kararı yerinde olup davalının HUMK.nun 440 ve devamı maddelerine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Davalının HUMK.nun 440 ve devamı maddelerine uygun bulunmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, HUMK.nun 442/3. ve 2248 sayılı kanunla değişik 647 sayılı cezaların infazı hakkındaki kanununun 24. maddesinin birinci fıkrası gereğince karar düzeltilmesini isteyenden 500 lira para cezası alınarak hazineye gelir kaydedilmesine 20.6.1980 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Çoğunluk kararının (1) numaralı bendinde sürastarya ücretinin bir ek navlun değil, bir tazminat olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu tazminat günlük olarak tesbit edilmekte ve geminin her geciken gün için uğradığı zararın karşılığını teşkil etmektedir. O halde her günlük sürastarya ücreti diğer günlerinkinden bağımsız bir tazminat alacağı olup bunu talep etmek hakkı ertesi günden itibaren zamanaşımına tabi olur. Bu durumda 30.12.1976 tarihinden önceki sürastarya ücretleri zamanaşımına uğramıştır. Bu kanaatle çoğunluğun yukarıda (3) numaralı bentteki sürastarya alacağı zamanaşımının tahliyenin hitamından ve teslimin tamamlanmasından itibaren başlayacağı görüşüne karşıyım.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini