 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1980/6585
K: 1980/7272
T: 11.12.1980
DAVA : Davacı, iş kazasında ölen sigortalı işçinin hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm, taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davacının tüm, davalının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2 - Yasal dayanakları gösterilmeksizin 7/13387 Sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yapılan avans niteliğindeki yardımların rücu alacağına dahil edilmesi usule ve yasaya aykırıdır.
3 - Gerçi, evlenmemiş kız çocuklarına Sosyal Sigortalar Yasasınca bağlanmış sürekli işgöremezlik gelirinin -kızlar evlenmiş olmadıkça- yaşamları boyu süreceği 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 23/VII üncü maddesinde açık hükmü gereğidir. Şu var ki bu esas, anılan Yasaya ilişkindir ve onunla sınırlıdır. Bu yönden, evlenmemiş kız çocuklarının yaşamları boyunca bakım gereksinmesi içersinde olacaklarının ve ölenin çocuklarının destek yardımlarından yararlanacaklarının kabulüyle destekten yoksun kalma tazminatının bu esaslar çevresinde belirlenmesi gerektiği yollu mahkeme görüşü benimsenemez. Nitekim bugüne dek süregelmiş iştihat ve uygulama da -hiç bir sapma gözetmeksizin- bakım ihtiyacının ve destek yardımının son bulacağı varsayılan (farzedilen) tarih itibariyle destekten yoksun kalma zararının giderilmesini öngörmüştür.
Şu duruma göre bu konuda çözümlenmesi gereken sorun, evlenmemiş kız çocuğunun bakım ihtiyacının ne zaman sona ereceği noktasında toplanmaktadır. Hiç şüphesiz, bu yönden -hiç değilse bu günler için- kız ve erkek çocuklar arasında bir ayırım yapmak gereklidir. Gerçekten yaşam deneyimlerine göre erkek çocuklarının bakım ihtiyaçları kural olarak 18 yaşında sona ermiş bulunması, baskın olasılıktır (ihtimaldir). Zira, bu yaştan itibaren erkek çocuğun kendi çalışıp kazanarak gereksinimlerini bizzat karşılayacağı varsayılmaktadır. Günümüzde geçerli diğer ölçülerinin ir sonucu olarak kız çocuğunun bakım ihtiyacının sona erdiği tarih ise, genel kural olarak, evlenmesinin baskın olasılık içerisinde bulunduğu yaştır. Türk Medeni Kanunu'nun 152/11. maddesi de bu yönü belirgin biçimde doğrulamaktadır. Bundan ötürü bu konuda ameli bakımdan önemli olan, bu yaşın hangi yaş olduğudur.
Bu yönden, köylerde ve kentlerde evlenme yaşlarının birbirinden ayrımlı bulunduğu açık-seçiktir. İki açıdan soruna yaklaşıldığında, kız çocuklarının evlenme çağlarının kural olarak köylerde 18; kentlerde ise, 22 bulunduğunun üstün olasılık olarak kabulü mümkündür. Elbette ki bu kural, gerçeğin olasılıklara ve varsayımlara üstünlüğü ilkesini bertaraf etmez. Giderek, her somut (müşahhas) olayda özelliklerin gözönünde bulundurulması ödevini ortadan kaldırmaz. Lakin, böyle bir durum var olmadıkça, mahkeme, belirlenen esas içerisinde destekten yoksun kalma tazminatını belirlemekle yükümlüdür.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde ilgililere iadesine, 11.12.1980 gününde oyirliğiyle karar verildi.