 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1979/7-1851
K: 1982/820
T: 06.10.1982
- KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI
- İHYA
ÖZET:Davacı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine ve vergi kaydına dayanmıştır. Davacının vergi kaydı yöreyi iyi bilen bilirkişı aracılığıyla taşınmaza uygulanmalı, tutanak bilirkişileriyle davacının zilyetlik tanıkları taşınmazın başında dinlenmeli, çekişmeli taşınmaza davacı ve kocasının hangi günde elkoydukları ve 1950 yılına kadar çekişmeli taşınmaz üzerindeki zilyedliğin ne biçimde sürdürüldüğü ve Hazine adına tapu kaydının oluşturulduğu güne kadar Tapulama Kanunu m. 33'de yazılı mal edinim [iktisap] koşullarının davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalıdır. Vergi kaydının kapsamı dışında kalan yer varsa bu yerlerin öncesinin delicelik olup olmadığı, delicelik ise aşılama, ihya işlemi sayılacağından bu işlemin 27.3.1950 gününden önce yapılıp yapılmadığı, armut, ahlat, ve zeytin ağaçlarının davacı tarafından dikilip dikilmediği uzman bilirkişiye incelettirilip 27.3.1950 gününden önce yapılmış ihya varsa zilyet yararına Tapulama Kanunu m. 37/1, 2 uygulanmalı; dikilen armut, ahlat ve zeytin ağaçları hakkında zilyet yararına Tapulama Kanunu m. 40'ın uygulanabileceği düşünülmelidir.
(766 s. Tapulama K m. 33,37,40)
Taraflar arasındaki "tapulama tesbitine itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Çanakkle Tapulama Mahkemesi)'nce davanın kabulüne dair verilen 4.4.1978 gün ve 34- 12 sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 4.12.1978 gün ve 9970/14510 sayılı ilamiyle; (...Davacı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanmıştır. Hazine'nin dayandığı 17.9.1979 günlü 103 sayılı tapu kaydının nizalı taşınmaza ait olduğu mahkemece saptanmış ise de, Hazine adına tapu kaydının oluşturulduğu güne kadar nizalı taşınmaz üzerinde kazandırıcı zamanaşımı ile mülk edinme koşullarının gerçekleşmiş olması halinde davacı adına tescile karar verilmek gerekir. Tapulama tutanağında nizalı taşınmazın ceddinden intikalen, taksimen 20 yılı aşkın bir zamandan beri davacının zilyetliğinde olduğu belirtilmiştir. Yapılan keşifte bilirkişiler nizalı taşınmazın 1950 yılına kadar yabani zeytinlik ve delicelik Olduğunu açıklamışlardır. O halde tutanak bilirkişileriyle davacının göstereceği tanıkların taşınmazın başında dinlenmeli ve nizalı taşınmaza davacının hangi günde el koyduğu, 1950 yılına kadar nizalı taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin ne biçimde sürdürüldüğü ve hazine adına tapu kaydının oluşturulduğu güne kadar Tapulama Kanununun 33. maddesinde yazılı koşulların davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediği gereği gibi araştırılmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Kabul biçimine göre de, 1617 sayılı Kanunla değişen Tapulama Kanununun 33. maddesinin 4. fıkrasına göre, aynı tapulama bölgesinde belgesiz olarak 1617 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile başka bir taşınmazın tesbit ya da tescil edilmiş olup olmadığının Bölge Tapulama Müdürlüğü ile Tapu Sicil Muhafızlığından sorulup saptanmamış olması isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : davalı Hazine vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine ve vergi kaydına dayanmıştır. Hazinenin dayandığı 17.9.1971 günlü 103 sayılı tapu kaydının nizalı taşınmaza ait olduğu, mahkemece yapılan keşif ve uygulama ile saptanmış ise de; Hazine adına tapu kaydının oluşturulduğu güne kadar, nizalı taşınmaz üzerinde kazandırıcı zamanaşımı ile mülk edinme koşullarının gerçekleşmiş olması halinde davacı adına tescile karar verilmek gerekir.
Tapulama tutanağında, nizali taşınmazın ceddinden intikalen ve taksimen 20 yılı aşkın bir zamandan beri davacının zilyetliğinde Olduğu belirtilmiştir. Ancak, yapılan keşifte dinlenen bilirkişi, bir taraftan nizalı taşınmazın 1950 yılına kadar yabani zeytinlik ve delicelik Olduğunu açıklarken, diğer taraftan davacı ile kocasının zilyetliğinin 30-40 yılı bulduğunu bildirmiştir. Keşif gününe göre bu süre, 1937 ile 1947 yıllarına tekabul etmektedir. Yerel bilirkişinin bu çelişkili beyanı hükme dayanak yapılamaz. Öte yandan, 1948 yılında oluşturulan vergi kaydı da taşınmaza uygulanmamıştır. O halde, davacının vergi kaydı, yöreyi iyi bilen yerel bilirkişi aracılığı ile taşınmaza uygulanmalı, tutanak bilirkişileri ile davacının zilyetlik tanıkları taşınmazın başında dinlenmeli ve nizalı taşınmaza davacı ve kocasının hangi günde el koydukları ve 1950 yılına kadar nizalı taşınmaz üzerindeki zilyetliğin ne biçimde sürdürüldüğü ve Hazine adına tapu kaydının oluşturulduğu güne kadar Tapulama Kanununun 33. maddesinde yazılı iktisap koşullarını davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediği gereği gibi araştırılmalı ve ayrıca; vergi kaydının kapsamı dışında kalan yer var ise; bu yerlerin öncesinin delicelik olup olmadığı, delicelik ise; aşılama, ihya işlemi sayılacağından, bu işlemin 27.3.1950 gününden önce yapılıp yapılmadığı ve ayrıca, armut, ahlat ve zeytin ağaçlarının, davacı tarafından dikilip dikilmediği, uzman bilirkişiye incelettirilmeli ve bu bölümler üzerinde 27.3.1950 gününden önce yapılmış ihyanın varlığının saptanması halinde, zilyet yararına Tapulama Kanununun 37. maddesinin 1 ve 2. fıkrası hükümleri uygulanmalı; dikilen armut ve ahlat ağaçları ile zeytin ağaçları hakkında ise, zilyet yararına Tapulama Kanununun 40. maddesi hükmünün uygulanabileceği düşünülmeli ve varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu yönler gözönünde tutulmaksızın önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. O halde direnme kararı yukarıda ve özel daire bozma ilamında gösterilen nedenlerle bozulmalıdır.
Sonuç : Temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve özel daire bozma ilamında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 6.10.1982 gününde oybirliği ile karar verildi.