 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1979/626
K: 1982/505
T: 14.05.1982
DAVA : Taraflar arasındaki "rücu alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; SAKARYA Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.3.1978 gün ve 1975/716-231 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.9.1979 gün ve 1978/3923-3820 sayılı ilamiyle; (.. Mülkiyete karine teşkil eden resmi trafik kaydı davalı üzerinde olduğu gibi sigorta poliçesi de davalı adına düzenlenmiştir.
Davalı olaydan önce sigortalı aracı üçüncü şahsa adi bir senetle sattığını savunmuş ve mahkemece bu senedin ibrazına dahi lüzum görülmemiş ve tanık beyanlarına dayanılarak araç mülkiyetinin üçüncü kişiye devredildiği kabul edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Resmi nitelikte bulunan trafik kaydının aksi aynı kuvvette resmi bir delille isbatı gerekirken sadece tanık beyanlarına dayanılarak karar verilmesi doğru bulunmamıştır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı Vekili Av. (E.S.)
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davalı (S.S.), zararlı sonuç doğuran kazayı yapan aracın, trafik kaydına göre maliki durumundadır. Davacı, trafik kaydını esas alarak davasını araç maliki olan adı geçene yöneltmiştir. Bilindiği gibi, trafik kayıtları, mülkiyeti kesin olarak saptayan mutlak bir karine değil ise de, araç sahibinin kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt (delil) olarak kabul edilmek gerekir. Çünkü, trafik kaydına rağmen mülkiyetin bir üçüncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Trafik kaydı üzerine yazılı bulunan kişi, mülkiyeti muhafaza veya adi yahut taksitle satış, bağışlama gibi taşınır mal mülkiyetini geçiren bir sözleşme ile aracı teslim edilince, trafik kaydına rağmen mülkiyet satın alana geçer; bu sözleşme ile yeni malik, Trafik Yasası'nın sorumluluk konusunda koyduğu kurallara göre (mad. 50), üçüncü kişilere verdiği zarardan sorumlu olur. Zira, mülkiyeti nakleden sözleşme ile aracın yarar ve zararı (nef'İ, hasarı) ve özellikle üçüncü kişilere verilen zararı ödeme yükümlülüğü yeni malike (işleticiye) (de'tenteu = Halter), diğer bir ifade ile ".. araç üzerinde fiili egemenlik icra eden ve aracı kendi yararına kullanmaya başlıyan, ekonomik yönden ondan yararlanan, masraf ve rizikolarına katlanan yeni malike (işletene) geçer.
Bu bakımdan trafik kaydının aksi her zaman geçerli delillerle ispatlanabilir; ne var ki, bu delillerin, üçüncü kişileri bağlıyabilecek nitelikte ve güçte olması ve özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Gerçi, taşınır mal satışının (devrenini) geçerliği, belli bir şekle bağlı tutulmamıştır; teslim ile mülkiyet trafik kaydına rağmen başkasına aktarılabilir. Öte yandan, Usulün 299. maddesi hükmündeki esaslar, birbiri ile hiç bağlantısı (irtibatı) bulunmayan, birbirine karşı tam anlamı ile üçüncü kişi durumunda olan kişiler hakkında uygulama alanı bulamaz (İ. Postacıoğlu - Medeni Usul Hukuku Dersleri - 6. Bası - İstanbul 1975 - Sahife 626, 627), (. Üstündağ - Medeni Yargılama Hukukunun Esasları - İstanbul 1977 - Sahife 572 vd., özellikle 574). Çünkü, haksız eylemden zarar gören kişi (davacı), zarar veren (ve aracını başkasına satan) davalı (S.)'in hukuki halefi değildir. Ancak, özellikle trafik olaylarına karışan araçların meydana getirdiği zararların tahsilini imkansız kılmak için (muvazaalı olarak) olaydan sonra, eski tarihle düzenlenen satış sözleşmelerinden, üçüncü kişi durumundaki mağdurların zarara uğramasını önlemek amacıyla, bu gibi belgelerin tarih yönünden mağdurlara karşı hüküm ifade edebilmesi için Usulün 209. maddesinde öngörülen koşulların kıyasen aranması hakkaniyete uygun düşmektedir. Nitekim Yargıtay'ın uzun yıllardan beri uygulaması da bu doğrultudadır. Bu itibarla Özel Daire bozma ilamında mevcut (.. Resmi nitelikte bulunan trafik kaydının aksi aynı kuvvette resmi bir delille ancak ispatlanabilir..) yollu gerekçe Kurulun çoğunluğu tarafından paylaştırılmamıştır.
Temyiz incelemesine konu bu olayda, davalı (S.) ile dava dışı (Z.) arasındaki satış sözleşmesinin Özel Daire bozma ilamıda da belirtildiği gibi, herhangibir araştırma yapılmadan davacıyı bağlıyacağını kabul mümkün değildir; satış tanık beyanları ile teyit edilmesi olgusu ise yukarıda anılan ilke karşısında esasen davacının hukukunu etkilemez.
O halde, yukarıda anılan nedenlerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Davacı vekili Av. (E.S.)'nun temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda yazılı nedenlerle H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.5.1982 gününde oybirliğiyle karar verildi.