 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:1979/3-1660
K:1982/724
T:23.06.1982
- KAMULAŞTIRMA İŞLEMİ -OLUŞMASI
- KAMULAŞTIRMASIZ EL KOYMA
ÖZET : Kamulaştırma işleminin oluşması ve varlığının kabul edilebilmesi için; kamu yararı kararı alınarak yapılan kamulaştırmalarda yetkili mercilerin onaması yeterlidir. Onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak inşaat ve tesisler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına veya onaylanmasına gerek yoktur. Bu son durumda kamulaştırma kararı veya plan ve projenin uygulanmasına karar verilmesi gününde kamulaştırma işlemi oluşmuş demektir.
İdare kamulaştırdığı yerin karşılığını ödemedikçe taşınmaza el koyamaz veya mal sahibinin bu taşınmazdan elinin çekilmesini isteyemez.
Kamulaştırmasız el koyma nedenine da yanan ödence [tazminat] davalarında idare kamulaştırma yapıldığı savunmasını öne sürdü günde bu kamulaştırma karşılığınında yatırılmış olduğunu kanıtlamak zorundadır.
(6830 s. İstimlak K m. 6, 16, 17)
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Altındağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 19/7/1978 gün ve 1005-655 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 26/12/1978 gün ve 6852-7784 sayılı ilamıyla: (... Kamulaştırmanın tekemmülü için kamulaştırma bedelinin yatırılması ve ilgiliye Kamulaştırma Kanunundaki hükümlere göre tebliği zorunludur.
Bunu ispat da kamulaştırmayı yaptığını ileri süren davalı idareye düşer.
Kamulaştırma bedeli yatırılıp tebligat yapılıncaya kadar davaya devam edilmesi ve 10/5/1956 tarihli, 1/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca işlem yapılarak hüküm tesisi gerekir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacının maliki bulunduğu Altındağ İlçesi Mecidiye Mahallesi'nde bulunan 1746 ada 2 parsel sayılı taşınmaz maldan davalı idarece Çubuk Çayı ıslahı nedeniyle 38 metrekarelik kesimi kamulaştırılmış ve mal sahibine bu durum tebliğ edilmiştir. Nevar ki, idare 38 metrekarelik kesimi kamulaştırmasına karşılık, davacının başvurusu üzerine kamulaştırılan kesimin 38 m2. olmayıp 1041 m2. Olduğu öğrenilince, aradaki 1003 metre karelik alan için herhangibir kamulaştırma işlemi yapılmadan 6830 sayılı Kamulaştırma Yasasına aykırı biçimde el konulduğu iddiasiyle, metrekaresi 300 lira değer üzerinden 300.900 Tl. nın faiz, yargılama gideri ve vekalet ücreti ile birlikte alınması dava edilmiştir.
Davalı idare, dava konusu yapılan alan için kamulaştırma yapıldığını ve önceki kamulaştırmanın genişletilmiş bulunduğunu savunmuştur.
Yerel mahkemece (... 38 metrekarelik yere ilişkin 13.5.1975 gönlü kamulaştırmadan sonra dava konusu 1003 m.2 lik yer için 9.6.1976 günü kamulaştırma yapılmış olduğundan, 6830 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde davacının dava açmakta muhtar olması kaydı ile davanın reddine) karar verilmiştir. Hükmü inceleyen özel daire (Kamulaştırmanın tekemmülü için kamulaştırma bedelini yatırılmasının ve ilgiliye Kamulaştırma Kanunundaki hükümlere göre kamulaştırma işleminin tebliğinin zorunlu olduğundan) söz ederek, kamulaştırma bedeli yatırılıp tebligat yapılıncaya kadar davaya devam edilmesi) gerekçesiyle redde ilişkin hükmü bozmuş; ancak mahkeme (Kamulaştırma kararı, ilgili merciin oluru veya olura ihtiyaç göstermeyen durumlarda merci kararı ile tekemmül eder; kamulaştırmanın tekemmülü kanıtlanmış olan, yani kamulaştırmanın varlığı sabit olan durumlarda 16.5.1956 gün ve 1/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına dayanılarak karar verilemeyeceği) gerekçesiyle önceki kararda direnmiştir. Gerçekleşen şu maddi ve hukuki olgulara göre kamulaştırma yapıldığı takdirde 16.5.1956 gün ve 1/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına dayanılarak tazminat davasının yürütülemeyeceği noktasında yerel mahkeme ile özel daire görüşleri arasında herhangibir uyuşmazlık yoktur. Bütün ihtilif kamulaştırmanın hangi durumda oluşmuş ve tamamlanmış sayılacağının tesbiti üzerinde toplanmaktadır. Çünkü, özel daire, kamulaştırmanın varlığının kabul edilmesini, kamulaştırma işleminin tebliğ edilmesine ve kamulaştırma karşılığı paranın da mal sahibi adına bankaya yatırılmış olmasına bağlamakta; yerel mahkeme ise, kamulaştırma kararının yetkili katlarca onanması halinde kamulaştırma işleminin oluşmuş bulunduğunu kabul etmektedir.
Gerçekte kamulaştırma işleminin oluşması ve varlığının kabul edilebilmesi için; kamu yararı kararı alınarak yapılan kamulaştırmalarda, 6830 sayılı Kanunun 6. maddesinin ilk fıkrası gereğince yetkili mercilerin onaması yeterlidir. Aynı maddenin son fıkrası uyarınca da onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak inşaat ve tesisler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur. Bu son durumda kamulaştırma kararı veya plan ve projesinin uygulanmasına karar verilmesi gününde kamulaştırma işlemi oluşmuş demektir.
Kamulaştırma oluştuktan sonra mal sahibi ile idare arasında çıkmış veya çıkacak olan her türlü anlaşmazlık ve davaların 6830 sayılı Kamulaştırma Yasası (Kamulaştırma Hukuku) çerçevesinde ele alınıp incelenmesi ve çözümlenmesi gerekir. Ana ilke bu olduğu halde özel daire, kamulaştırmanın oluşmasını tebligat yapılması ve kamulaştırma karşılığının bankaya yatırılmış bulunması koşullarına bağlamaktadır.
Bu görüş aşağıdaki nedenlerle yerinde görülmemiştir:
1 -. Tebligat sorunu: Kamulaştırmanın oluşması sorunu idari bir işlemdir. Kamulaştırmanın varlığına can verir. Tebligat işlemi ise, var olan kamulaştırmanın mal sahibine bildirilmesidir. Kamulaştırma var olmadan bildirme evresine geçilemez.
6830 sayılı Yasanın uygulanmasında bildirme [tebliğ] yükümlülüğü, mal sahibinin 14. madde gereğince açacağı davada hak düşürücü sürenin işlemesi ve 25. madde gereğince de bazı yükümlülüklere katlanması sonucunu doğurur.
Eğer kamulaştırmanın oluşması, tebliğ yapılması koşuluna bağlanacak olursa henüz tebligat yapılmayan kimsenin dava açma hakkı yoktur demektir. Oysa gerek Hukuk Genel Kurulu'nun ve gerekse 5. Hukuk Dairesi'nin yerleşmiş olan ve istikrarla uygulana gelmekte bulunan içtihatlarına göre, taşınmaz malı kamulaştırılan kimse kendisine tebligat yapılmadan önce de Kamulaştırma Yasasında öngörülen davayı açabilir. Bu durumda "tebligat yapılmamıştır, o halde kamulaştırma yoktur" denilemez. Ancak, hak düşürücü süre işlemeye başlatılmamış olduğundan açılan dava, süresinde kabul edilerek davanın açıldığı gün kendisine tebligat yapılmış sayılır.
Öyle ise tebligat yapılmamış olsa bile idare, o yer için açılan kamulaştırmasız el koyma nedenine dayanan bir tazminat davasında, kamulaştırma yapıldığı savunması öne sürülünce Hakim, 6830 sayılı Yasaya uygun bir kamulaştırmanın varlığını araştırmak ve kamulaştırma işleminin oluşmuş bulunduğunu tesbit ettiği takdirde uyuşmazlığı kamulaştırma hukuku çerçevesinde çözümlemek zorundadır. O halde direnme kararında bu konuda ileri sürülen görüşler yasaldır ve yerindedir.
2 - Kamulaştırma karşılığının yatırılması sorunu: 6830 sayılı Kamulaştırma Yasasının 13. maddesinde kamulaştırma işlemi ile ilgili tebliğ edilecek belgeler gösterilmiştir. Bu belgeler tamam olunca kamulaştırma var sayılır. Sözü geçen belgeler arasında kamulaştırma karşılığının bankaya yatırılacağına dair bir hüküm yoktur. Buna karşın 6830 sayılı Yasa, idarenin taşınmaz mala el koyma veya mülkiyetin adına aktarılmasını (tescil edilmesini) isteme gibi durumlarda ve kamulaştırmanın bu evresinde paranın yatırılmış olması koşulunu zorunlu görmektedir. Örneğin, 16. madde uyarınca acele el koyma; 17. madde gereğince kamulaştırma işlemi ve karşılığına itiraz davaları kesinleşince taşınmazın idare adına tescili ve 19. madde gereğince zilyedin tesbit ve tapuya şerh verilerek taşınmazın gene idare adına tescili, yani mülkiyetin idareye geçmesi veya fiilen el koyma durumlarında kamulaştırma karşılığının yatırılmış olması zorunludur. Başka bir anlatımla idare kamulaştırdığı yerin karşılığını ödemedikçe taşınmaza el koyamaz; veya mal sahibinin bu taşınmazdan elinin çekilmesini isteyemez.
Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 38. maddesinde "karşılıklarını peşin ödemek şartıyla kamulaştırma yapılacağı" hükmü de yer almış; 8. maddesinde de "Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişilerini bağlayacağı" açıkça vurgulanmıştır.
Bu anlatımların ışığı altında dava konusu bakımından sorun ele alındıkta; (çekişmeli yere el de konmuş bulunduğundan) idarenin kamulaştırma karşılığını sınırlamasız [takyitsiz] ve kesintisiz olarak hiçbir koşula bağlamadan mal sahibinin emrine yatırmakla yükümlü olduğunu kabul zorunlu hale gelmektedir.
O halde kamulaştırmanın oluşması açısından kamulaştırma karşılığının yatırılmış olup olmadığı sonuca etkili değilse de kamulaştırmasız el koyma nedenine dayanan tazminat davalarında idare, kamulaştırma yapıldığı savunmasını ileri sürdüğünde bu kamulaştırma karşılığının da yatırılmış olduğunu kanıtlamak zorundadır. Özel dairenin bozma ilamı sadece açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan; kamulaştırma karşılığı yatırılıncaya kadar davaya devam edilmesi, bu amaçla da paranın yatırılması için idareye belli ve uygun önel verilerek sonucuna göre hüküm kurulması gereklidir. Bu itibarla, özel daire bozma ilamına yukarıda açıklanan nedenlerle uyulmak gerekirken, eski hükümde direnilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu gerekçelerle bozulmalıdır.
Sonuç : Temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığından 23.6.1982 gününde yapılan ikinci görüşmede bozmada oybirliği nedeninde ise oyçokluğu ile karar verildi.