Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1979/263
K: 1981/11
T: 14.01.1981
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 11/11/1977 gün ve 113/450 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 29/5/978 gün ve 1013-1802 sayılı ilamiyle, "...854 sayılı (Deniz İş Kanunu)nun 2. maddesinin (B) bendi hükmü, (Süvari) veya (Kaptan) diye herhangi bir ayırıma girişmeksizin (bir hizmet akdine dayanarak gemide çalışan kaptan, sabıt ve tayfalarla diğer kimselere gemi adamı denir) demek suretiyle her nev kaptanı "gemi adamı" olarak kabul ettiği gibi, TTK.nun 821. maddesi hüküm de, (kaptan, gemi zabitleri tayfalar ve gemide istihdam edilen diğer kimseleri) "gemi adamı" olarak tevsif etmiş bulunmaktadır. Ayrıca, olay tarihinde yürülükte olan 24/7/954 gün ve 4/3435 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilmiş olan (gemi adamlarını yeterliği ve sayısı hakkında nizamname)nin 2. maddesinin (e) bendinde de keza, (gemi adamları, gemi kaptanı, zabitleri ve gemide çalışan diğer bütün kimselerdir) şeklinde tarif edilmiş bulunmaktadır.
Mahkemenin hükmüne dayanak yaptığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15/5/974 gün ve E. 970/9-12 K. 520 sayılı kararında (kaptan) ve (süvari) ayırımı yapılarak (birinci kaptan) gemi adamı sayılmamışsa da, bu kara üç seneyi aşkın bir süre ve müteadit müzakerelerden sonra 1730 sayıl Yargıtay Kanununun yürürlüğe girmesinden önce çok zayıf bir ekseriyetle çıkmış bir karardır. Aynı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun daha önceki kararlarında (Yg. HGK. 7/12/1966 gün ve E. 818; 12.11.1969 gün ve E. 9-807, aynı günyani 12.11.1969 gün E. 808'den 812 numaraya kadar devam eden beş kararı (birinci kaptan süvari) tefriki yapılmaksızın, her derecedeki (kaptan) gemi adamı olarak kabul edilmiş ve Yargıtay özel dairesi de (evvelce Ticaret halen 11. Hukuk Dairesi) aynı içtihat istikametinde uygulanmasını sürdürmüştür.
TTK. hükümlerine göre geminin (hakimi-mutlakı) ve onun idaresiyle görevli ve sorumlu yegane bir kişisi olan kaptanın, (gemi adamı) sayılmaması hali, gerek kaptanın şahsı bakımından ve gerekçe çalıştığı geminin donatanının sorumluluğu bakımından çok büyük farklılıkların doğmasına neden olur.
Kaptanın gemi adamı sayılmaması halinde, kaptanla iş veren durumundaki donatan arasındaki (iş mahkemesinden) ayrı bir merciide yani (asliye hukuk ) veya asliye ticaret mahkemesinde ruyet ve intaç edilmesi hali (Deniz-İş Kanunu)nun temel ilke ve felsefesine aykırı bir sonucun ortaya çıkmasına sebep olur.
Kaptanın "gemiadamı" sayılmaması halinde, kaptan; 854 sayılı (Deniz İş Kanunu)nun diğer "gemi adamları'na tanıdığı - resim ve harçtan muafiyet, sözleşmesinin feshi yoluna gidilme, sendikaya üye olabilme, kıdem tazminatı alabilme, yurt dışında hizmet akdının feshi olabilme, kıdem tazminatı alabilme, yurt dışında hizmet akdinin feshi halinde yurda iade edebilme, zaruri masrafların işveren donatandan talep hakkı, bedelsiz iaşe yıllık ücretli izin ve Ulusal Bayram ve Genel Tatil Kanunundan yararlanma... gibi haklardan mahrum kalacak ve bu suretle emrinde çalışan gemi adamlarına nazaran sosyal haklar bakımından daha güçsüz bir duruma düşecektir. Geminin yeğane yetkili ve sorumlu bir kişisi olan (gemi kaptanı)nın diğer (gemi adamları)nın sahip oldukları sosyal haklardan yararlanamaması hali hem Anayasanın (eşitlik ilkesi)ni ihlal edici bir sonucun ortaya çıkmasına neden olur ve hem de (nimete karşı külfet-külfete karşı nimet) şeklindeki hukuk kaidesine aykırılık teşkil eder.
Kaptanın diğer (gemi adamları)na karşı işveren (donatanın) vekili halinde girmesi, bu ilişkinin mevcut olmadığı hallerde kendisini (gemi adamı) sayılmasını gerektirmez; kaptanın işveren vekilliği sıfatı sınırlıdır. Kaptanın bu (ek sıfatı), kendisinin lehine olan ve (Deniş İş Kanunu)ndan doğan haklarından mahrum kalması sonucunu asla doğurmaz. Bunun aksine bir tefsir şekli, kanun koyucunun amacına aykırı düşer.
(Kaptanın - süvari)nin gemi adamı sayılmamasının en mühim sonucu, donatanın sorumluluğu yönünden kendisini gösterir. Şöyleki;
TTK.nun 947. maddesi hükmüne göre; (Donatan, gemi adamlarından birini vazifesini yaparken işlediği kusur neticesinde üçüncü şahıslara verdiği zararlardan dolayı mesuldür; şu kadar ki, donatanın yükle ilgili şahıslara karşı olan mes'uliyeti; taşıyanın gemi adamlarının kusurundan doğan mes'uliyeti derecesindedir.) Kanunun bu hükmüne göre, donatanın bir zarardan sorumlu tutulabilmesi çin zararın, hem gemi adamlarından birini kusurundan ileri gelmiş olması ve hem de o kusurun görevin yerine getirilmesi sırasında işlenmiş olmasışarttır. Binaenaleyh, söz konusu madde hükmüne göre donatan, gemi adamlarını görevi dışında veya görevleri içinde olsa bile - (kusursuz) olarak üçüncü şahıslara verdiği zararlardan dolayı sorumlu tutulmamış bulunmaktadır. Başka bir deyişle, donatan, gemi adamlarının sadece (kusurlu) hareketlerinden sorumlu tutulmuştur. (1. Kaptan - süvari) gemi adamı sayılmaması halinde donatan, kaptanın fiil ve hareketlerinden dolayı TTk.nun 947. maddesine göre değil BK.nun istihdam nedenin sorumluluğu ile ilgili 55. maddesine göre sorumlu olacaktır ve donatan (böyle bir zararın vuku bulmaması için hal ve slahatın icpa ettirdiği bütün dikkat ve itinada bulunduğunu yahut dikkat ve itinada bulunmuş olsa bile yine zararın vukuuna mani olamıyacağını) isbat etmek suretiyle - bu kurtuluş beyyinesi sayesinde sorumluktan kurtulabilecektir. Halbuki, (birinci kaptan - Süvari) gemi adamı sayıldığı takdirde donatan TTK. nun 947. maddesine göre söz konusu (kurtuluş beyyinesi)nden yararlanamayacaktır. Bu da elbette gemideki yolucu veyüke miras edilecek bir zarar halinde donatanın (aynı - yani gemi ve nevlunla mutlak sorumluluğu soucuna doğuracaktır. Bu şekli bir sorumluluk gemideki yolcularla yük sahiplerinin lehine olan bir sorumluluk şeklidir. Aksi halde yani kaptanın (gemi adamı) sayılmaması halinde donatan, BK.nun 55. maddesinin kendisine tanıdığı (kurtuluş beyyinesinden) faydalanmak suretiyle her an sorumluluktan kurtulma imkanını elde edebilecektir. Bu düşünce şekli, kanun koyucunun donatanın (aynı sorumluluk düşüncesine de aykırı bir sonucun ortaya çıkmasına neden olur" gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden ve duruşma isteyen: Davacı vekili Av. Hüseyin.
Duruşma yapılması için tayin edilen 7/1/1981 Çarşamba günü belli zamanda temyiz eden ve duruşma isteyen davacı Kazım vekili Av. Hüseyin ile karşı taraf davalı .... Vapurları iştelmesi vekili Av. Orhan geldiler.
Temyiz dilekçesinin süresinde verilip kaydedildiği incelenerek anlaşıldı.
Hukuk Genel Kurulu'nca gelen taraf vekillerinin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra vaktin yetersizliğinden dolayı işin karara bağlanması başka bir güne bırakılması uygun görüldü:
Bu gün dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 854 sayılı Deniz İş Kanunun 2. maddesinin (B) bendinde, kaptanın gemi adamı olduğu belirlenmiş ve TTK. hükümlerine göre de, geminin ve onun idaresi ile görevli ve yegane sorumlu kişisi durumunda bulunan kaptanın, gemi adamı sayılacağı kabul edilmiştir. Aksinin kabulü gerek kaptanın şahsi bakımından ve gerekse çalıştığı geminin donatanın sorumluluğu bakımından çok büyük farklılıkların doğmasına neden olur.
Kaptanın gemi adamı sayılmaması halinde, kaptanla iş veren durumundaki donatan arasındaki uyuşmazlığın (iş mahkemesinden) ayrı bir merciide, yani (asliye hukuk) veya asliye ticaret mahkemesinde rüyet ve intaç edilmesi hali, Deniz İş Kanununun temel ilke ve felsefesine yarar bir sonucun ortaya çıkmasına sebep olur. Kaptanın diğer gemi adamlarına karşı iş veren (donatanın) vekili haline girmesi, bu ilişkinin mevcut olmadığı hallerde, kendisinin gemi adamı sayılmamasını gerektirmez. Kaptanın işveren vekilliği sıfatı sınırlıdır. Kaptanın bu ek sıfatı kendisinin lehine olan ve Deniz İş Kanunundan doğan haklarından mahrum kalması sonucunu asla doğurmaz. Kaptanın gemi adamı sayılmamasının en mühim sonucu, donatanın sorumluluğu yönünden kenidisini gösterir.
Özel dairenin bu hususlara yönelik bozma kararına uyularak davacı kaptanın gemi adamı olarak tanımlanması ve işin esasının incelenerek sonuca göre bir karar verilmesi icap ederken, davanın reddedilmiş olması isabetsizdir. Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekili Av. Hüseyin'in temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacı Kazım lehine takdir olunan 1.400 lira avukat vekalet ücretinin davalı şirkettenalınarak davacıya verilmesine 14/1/1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
TTK'nun ve Deniz İş Kanunu'nun çeşitli maddelerinde yer alan "gemi adamı" deyimi genel bir tanımlamadır.
TTK'nun 821. maddesinde ("gemi adamları" kaptan, gemi zabitleri, tayfalar ve gemide istihdam edilen diğer kimselerdir) denildiği halde, aynı Kanunun 1468. maddesinde ise "gemi adamları, kaptan, gemi zabitleri ve diğer amirleri tarafından verilen hizmet emirlerini hiç bir itiraz ileri sürmeksizin derhal ve harfiyen yerine getirmek ve gemi hizmetlerini ilgilendiren bütün hususlar ve bu arada diğer gemi adamları hakkında bildiklerini doğru ve tam olarak bildirmek mecburiyetindedirler." hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü üzere 1468. maddede kaptan, gemi zabitleri ve diğer amirlerin dışında kalanlara gemi adamı denilmektedir.
O halde her kanunda hatta bir kanunun çeşitli maddelerinde gemide çalışan kişilerin bir bölümü gemi adamı sıfatıyla nitelendirilmektedir.
Konuyu TTK'nun uygulaması bakımından değil, Deniz İş Kanunu yönünden ele alarak birinci kaptanın durumu saptanmalıdır. Çünkü dava Deniz İş Kanunu ile ilgilidir.
6379 sayılı Deniz İş Kanunu'nun yürürlükte bulunduğu dönemde bu hususta büyük bir sorun yoktu. Sözü geçen Kanunun ikinci maddesinde, (Bu kanunun uygulanmasında; a) Donatana veya kendisinin olmayan bir gemiyi menfaat sağlamak kastıyla kendi nam ve hesabına işleten kimseye "işveren" denir. b) Bir iş aktine müsteniden gemide çalışan kaptan, zabıt ve tayfalarla diğer kimselere "gemi adamı" denir. c) Gemiyi sevk ve idare eden kimseye mücbir sebeple ve vazifesi başında bulunmaması halinde ona vekalet eden kimseye "kaptan denir. Kaptanın bu sıfatla gemi adamlarına karşı muamele ve taahhütlerinde doğrudan doğruya işveren sorumludur.) denilmektedir. Bu maddenin (b) bendindeki tanımlama TTK'nun 821. maddesindeki tanımlamaya uygun bulunmakta idi, ayrıca kaptanın "işveren vekili" olacağına dair bir kayda da yer verilmemişti.
Nitekim TTK'na ait Adalet Encümeni Mazbatası'nda; kaptanla donatan arasındaki iş aktinin sadece Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olup Deniz İş Kanunun hükümlerinin şumulü dışında kaldığı kabul edilemez. Eğer kanun koyucunun maksadı bu olsaydı kaptanı sadece işveren vekili durumu itibariyle tarif eder onu birde ayrıca gemi adamları arasında anmazdı (mazbata s. 406) denilmiştir.
Uygulama bu görüş doğrultusunda 29 Nisan 1967 tarihine kadar yani 854 sayılı Deniz İş Kanununun yürürlüğe girdiği güne kadar devam etmiştir.
İşte özel daima bozma kararında değinilen uygulama 854 sayılı Kanundan önceki döneme ait bulunmaktadır.
Ne varki, 854 sayılı Kanunun 2. maddesi kaldırılan kanundan değişik şekilde düzenlenmiş ve madde başlığı (işveren,g emi adamı, kaptan ve işveren vekilinin tarifi) olarak belirlenmiştir. Bu maddede işveren, gemi adamı ve kaptanın tanımlanması yapıldıktan sonra kaldırılan kanunda olmayan (Ç) bendine yer verilmiştir. Bu bentte; (kaptan veya işveren adına ve hesabına harekete yetkili olan kimseye "işveren vekili" denir) cümlesi ile birinci kaptanın işveren vekili olduğu vurgulanmıştır.
Bu suretle "kaptan işveren vekili durumu itibariyle tarif edilmiştir."
29 Nisan 1967 tarihinde yürürlüğe giren 854 sayılı Kanunla yapılan tanımlama üzerine birinci kaptanın durumunun, Deniz İş Kanunun bakımından çözümlenmesi gerekmiştir. Çünkü 1.1.1957'de yürürlüğe giren TTK'na ait Adalet Encümeni Mazbatası'ndaki (kanun koyucunun maksadı bu olsaydı kaptanı sadece işveren vekili durumu itibariyle tarif ederdi...) şeklindeki görüşten esinlenircesine 854 sayılı kanunun 2. maddesinin (ç) bendinde birinci kaptan (iş veren vekili) olarak tarif edilmiştir.
Ortaya çıkan bu yeni durum karşısında Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, intikal eden olay dolayısıyla, işi inceleyerek 12.6.1969 tarih ve 37/7450 sayılı kararı ile ve bilahare aldığı diğer kararları ile (örneğin 26.2.1975 tarih 74/5615 esas, 75/14296 K. sayılı karar) Deniz İş Kanununun uygulanmasında "birinci kaptanın işveren vekili" olduğunu ve bu kanunda tanımlanan gemi adamlarından bulunmadığı sonucuna varmış ve bu görüş Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenmiştir (15.5.1974 tarih ve 1970/9-12 esas, 520 karar sayılı ilamı).
Açıklanan bu durum karşısında işi TTK hükümleri çevresinde çözmeye olanak yoktur.
Dava, Deniz İş Kanunun uygulanması istemine yöneliktir. O halde sorun 854 sayılı kanunun hükümlerine göre çözümlenecektir.
2. maddenin (Ç) bendinde zikredilen kaptan (işveren vekilidir). Bu itibarla aynı maddenin (b) bendinde sayılan ve bu kanun hükümlerine tabi olacak kaptandan ayrıdır. Esasen 27. maddede bir gemide birden fazla kaptan bulunabileceği ve bunlardan birinin birinci kaptan olduğu belirtilmiştir.
Davacının istemi; kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, hafta tatili ile genel tatil ücretlerine ilişkindir. Konunun TTK ile ilgisi yoktur. Sorun Deniz İş Kanunun hükümlerine göre çözümlenecektir. Bu kanunun 2/ç maddesine göre davacı birinci kaptanlık yaptığı gemide işveren vekilidir. Bu kanuna göre gemi adamı sayılamaz. O halde yerel mahkemenin direnme kararı yerindedir.
854 sayılı Deniz iş Kanununun uygulanması bakımından davacının birinci kaptan olduğu dönemde işveren vekili bulunması nedeniyle hükmün onanması görüşündeyim.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini