 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1979/1931
K: 1982/905
T: 19.11.1982
DAVA: Taraflar arasındaki "menfi tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manisa İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.11.1978 gün ve 45-198 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 18.5.1979 gün ve 1979/839-4595 sayılı ilamiyle; (... 506 sayılı "Sosyal Sigorrtalar Kanununun 84. maddesinde yanlış ve yersiz olarak alınmış olduğu anlaşılan primler geri verilir" denilmektedir. Bu maddede yazılı "... alındıkları tarihlerden on yıl geçmemiş ise..." sözcükleri, uygulanacak sürenin başlangıç ve bitiş tarihlerini belirlemek amacına yöneliktir. Bu nedenle, yasa koyucunun; primlerin tahakkuk ettirildiği veya prim borcunun idari anlamda kesinleştiği ya da icra yolu ile takip edilebilir nitelik kazandığı tarihlerden değil, fiilen ödendiği tarihten itibaren süreyi başlatmış olması ödeme tarihine kadar, prim borcunun "yanlış tarihine kadar prim borunun "yanlış ve yersiz" olduğunu kanıtlama hakkını ortadan kaldıramaz. Başka bir anlatımla, anılan madde; ancak, borç ödendikten sonra onun istirdadında uygulanacak kuralları içerir.
Öbür yandan, ödemeden önceki prosedürün 506 sayılı Yasada, genel hukuktan değişik biçimde düzenlenmesi, (Örneğin; ölçümleme yolu ile tahakkuk ettirilen prim borçlarına karşı belirli sürelerde belirli yerlere başvurma hakkı tanınması gibi bu gibi düzenlemeye aykırı olunmak koşulu ile genel hukuk kurallarına göre tanınan başvurma hakkını kullanmasına engel sayılamayacağı da kuşkusuzdur. Kesin yargı kararı dışındaki işleme ve kararların ancak, alacağa icra edilebilirlik kazandıracağı, yani alacağın, gerektiğinde cebri icra yolu ile tahsiline olanak sağlayacağı, fakat sadece anılan yasadaki başvurma sürelerinin geçmesinin bir hakkın özünü ortadan kaldıramayacağı da açıktır. Esasen, yasa koyucu, ödemeden sonra dahi haklılığı araştırma ve haksız aldığını geri verme yükümünü getirdiğine göre, ödemeden evvel, 506 sayılı Yasanın öngördüğü prosedür dışında, diğer yasalarla (örneğin İcra İflas Yasası madde 62) tanınmış hakların kullanılamayacağını açıklamış sayılamaz.
Mahkemece, ölçümleme yolu ile tahakkuk ettirilen prim borcunun, 506 sayılı Yasanın 79. maddesinde öngörülen prosedür içinde fakat kesin bir yargı kararı olmaksızın kesinleşmiş olmasının; bu borcun ödemeden evvel "menfi tesbit" anlamında dava açıp "yanlış ve yersiz" tahakkuk ettirildiğini isbat edebilme hakkını ortadan kaldırmadığı düşünülmeksizin, "ödeme"nin davanın görülebilmesi için önkoşul olduğu görüşü ile ve ancak borç ödendikten sonra istirdat davası açılabileceğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetli sayılamaz...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
KARAR: Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarında, dosyadaki delillere, dayanılan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince, BOZULMASINA, 19.11.1982 gününde oybirliğiyle karar verildi.