 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1979/1915
K: 1982/865
T: 27.10.1982
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ADANA Asliye 3. Hukuk Mahkemesince davanın zamanaşımı yönünden reddine dair verilen 20.6.1978 gün ve 51/488 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 26.10.1978 gün ve 4544-4803 sayılı ilamiyle (...Teminat mektuplarının bir kısmı vadeli, bir kısmı vadesizdir. Vadeli teminat mektuplarında zamanaşımı vade Tarihinden itibaren işlemeye başladığı halde, vadesiz olanlarda iade tarihi önem kazanır.
Bu itibarla vadeli teminat mektuplarında vade, vadesizlerde iade tarihleri saptanarak, Komisyon ve vergilerin tahakkuklarından itibaren Borçlar Kanunun 1265. maddesinin 4. fıkrası hükmüne göre beş yıl sürenin hesaplanması ve buna göre zamanaşımına uğramamış olanların tahsiline karar verilmesi gerekirken davanın reddi yerinde değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı vekili (...10.12.1960 tarihli 600.000 liralık Teminat Mektubu Kredi Taahhütnamesi ve aynı tarihli 900.000 liralık Müteselsil Kefalet Senedi gereğince makbuz karşılığı teslim edilen muhtelif tarihli teminat mektuplarının davalıya verilişinden bankaya iadesine kadar senelik % 4 komisyon ile % 25 gider vergisi toplamı olan 144.819.34 lira banka alacağının davalı tarafından ödeneceğini ve icra takibine de itiraz edildiğini ileri sürerek, bu paranın % 10.5 faiziyle birlikte davalıya ödetilmesini istemiş...) davalı vekili zamanaşımı def'inde bulunmuştur.
Yerel mahkeme, "teminat mektupları ve taahhüt tarihleri ile dava günü arasındaki süreyi" gözönünde tutarak on yıllık zamanaşımının gerçekleşmiş olduğu nedeniyle davayı zamanaşımı yönünden reddetmiştir.
Alacaklı bankanın temyizi üzerine karar, metni yukarıya alınan Özel Daire bozma ilamında yazılı sebeplerle bozulmuştur.
Mahkeme bu defa direnme kararında, hem önceki kararında yazılı gerekçeye ve hem de tetkik merciinin kesinleşmiş kararından söz ederek kesin hükme dayanmaktadır.
Dosyada mevcut icra tetkik merciine ait kararlardan, alacaklı banka tarafından aynı konuda borçlulara karşı yürütülen icra takibine vaki itirazın kaldırılması için alacaklının merci hakimliğine başvurusu üzerine alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle icra takibinin durdurulmasına karar verilerek, söz konusu kararın kesinleştiği anlaşılmakta ise de; dar (sınırlı) yetkili icra tetkiki mercii kararlarının, konusunu teşkil eden olay yönünden kesin hüküm oluşturması söz konusu olamaz. Bu nedenle olayda kesin hüküm bulunduğuna ilişkin direnme nedeninde isabet bulunmamaktadır.
İşin esasına gelince; 11.6.1969 gün ve 4/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında da benimsendiği üzere, "...teminat mektupları mahiyet itibariyle borçlar kanunun 110. maddesinde sözü edilen 3. şahıstan fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti aktidir...) davanın konusunu oluşturan % 4 komisyon ve % 25 oranındaki gider vergisi alacağı da bu hukuki münasebetten kaynaklanmaktadır.
Böyle bir münasebetten doğan dava konusu alacak için yasalarda ayrı bir zamanaşımı kabul edilmediği gibi; ortada BK.nun 126. maddesinin 1. bendinin kastettiği anlamda periyodik bir eda da söz konusu olmadığından zamanaşımı sorununun, adı geçen Yasanın 125. maddesi uygulanmak suretiyle çözümlenmesi gerekir. zamanaşımına ilişkin bu görüş Hukuk Genel Kurulunun 28.11.1980 gün ve E. 1978/11-574, K. 1980/2510 sayılı kararında da aynen benimsenmiştir. (Bkz. Yargıtay kararları Dergisi- Cilt 7-Mart 1981 sayı 3. sayfa 276).
Şu duruma göre mahkemece on yıllık genel zamanaşımının uygulanması doğru ise de, zamanaşımının başlangıcına ilişkin kabulde isabet bulunmamaktadır. Özel Daire bozma kararında da belirtildiği üzere, teminat mektuplarının bir kısmı vadeli, bir kısmı vadesizdir. Vadeli teminat mektuplarında vade tarihine, vadesizlerde ise iade gününe kadar komisyon ve vergi istenebilir.
Bu nedenle vadelilerde vade, vadesizlerde ise iade tarihleri kesinlikle saptandıktan sonra zamanaşımını kesen sebeplerin bulunup bulunmadığı üzerinde de durulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler araştırılmaksızın ve zamanaşımı başlangıcında da hataya düşülmek suretiyle oluşturulan ilk kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.10.1982 gününde oyçokluğu ile karar verildi.