 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1979/11-263
K: 1980/5478
T: 25.4.1980
- KAPTANIN SORUMLULUĞU ( 6762 sy T.T.K'na göre )
- KURTULUŞ BEYYİNESİ ( Donatanın Sorumluluğu )
- DONATANIN SORUMLULUĞU ( Kusursuz Sorumluluk )
854/m.2
818/m.55
6762/m.947
DAVA VE KARAR : Mahkemenin hükmüne dayanak yaptığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu nun 15/5/1974 gün ve E.970/9-12 K.520 sayılı kararında ( kaptan ) ve ( süvari ) ayırımı yapılarak ( birinci kaptan ) gemi adamı sayılmamışsa da, bu karar üç seneyi aşkın bir süre ve müteaddit müzakerelerden sonra 1730 sayılı Yargıtay Kanununun yürürlüğe girmesinden önce çok zayıf bir ekseriyetle çıkmış bir karardır. Aynı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun daha önceki kararlarında ( Y.H.G.K. 7/12/1966 gün ve E. 818; 12.11.1969 gün ve E.9-807, aynı gün yani 12.11.1969 gün ve E.808'den 812 numaraya kadar devam eden beş kararı ( birinci kaptan süvari ) tefriki yapılmaksızın, her derecedeki ( kaptan ) gemi adamı olarak kabul edilmiş ve Yargıtay özel dairesi de ( evvelce Ticaret halen 11. Hukuk Dairesi ) aynı içtihat istikametinde uygulanmasını sürdürmüştür.
TTK. hükümlerine göre geminin ( hakimi-mutlakı ) ve onun idaresiyle görevli ve sorumlu yegane bir kişisi olan kaptanın, ( gemi adamı ) sayılmaması hali, gerek kaptanın şahsı bakımından ve gerekse çalıştığı geminin donatanının sorumluluğu bakımından çok büyük farklılıkların doğmasına neden olur.
Kaptanın gemi adamı sayılmaması halinde, kaptanla iş veren durumundaki donatan arasındaki ( iş mahkemesinden ) ayrı bir mercide yani ( asliye hukuk ) veya asliye ticaret mahkemesinde rüyet ve intaç edilmesi hali ( Deniz-İş Kanunu ) nun temel ilke ve felsefesine aykırı bir sonucun ortaya çıkmasına sebep olur.
Kaptanın "gemi adamı" sayılmaması halinde, kaptan; 854 sayılı ( Deniz İş Kanunu ) nun diğer "gemi adamları'na tanıdığı - resim ve harçtan muafiyet, sözleşmenin feshi yoluna gidilme, sendikaya üye olabilme, kıdem tazminatı alabilme, yurt dışında hizmet akdinin feshi halinde yurda iade edebilme, zaruri masrafların işveren donatandan talep hakkı, bedelsiz iaşe yıllık ücretli izin ve Ulusal Bayram ve Genel Tatil Kanunundan yararlanma... gibi haklardan mahrum kalacak ve bu suretle emrinde çalışan gemi adamlarına nazaran sosyal haklar bakımından daha güçsüz bir duruma düşecektir. Geminin yegane yetkili ve sorumlu bir kişisi olan ( gemi kaptanı ) nın diğer ( gemi adamları ) nın sahip oldukları sosyal haklardan yararlanamaması hali hem Anayasanın ( eşitlik ilkesi )ni ihlal edici bir sonucun ortaya çıkmasına neden olur ve hem de ( nimete karşı külfet-külfete karşı nimet ) şeklindeki hukuk kaidesine aykırılık teşkil eder.
Kaptanın diğer ( gemi adamları ) na karşı işveren ( donatanın ) vekili haline girmesi, bu ilişkinin mevcut olmadığı hallerde kendisinin ( gemi adamı ) sayılmamasını gerektirmez; kaptanın işveren vekilliği sıfatı sınırlıdır. Kaptanın bu ( ek sıfatı ), kendisinin lehine olan ve ( Deniz İş Kanunu ) ndan doğan haklarından mahrum kalması sonucunu asla doğurmaz. Bunun aksine bir tefsir şekli, kanun koyucunun amacına aykırı düşer.
( Kaptanın - süvari )nin gemi adamı sayılmamasının en mühim sonucu, donatanın sorumluluğu yönünden kendisini gösterir. şöyle ki;
TTK.nun 947. maddesi hükmüne göre; ( Donatan, gemi adamlarından birinin vazifesini yaparken işlediği kusur neticesinde üçüncü şahıslara verdiği zararlardan dolayı mes'uldür; şu kadar ki, donatanın yükle ilgili şahıslara karşı olan mes'uliyeti; taşıyanın gemi adamlarının kusurundan doğan mes'uliyeti derecesindedir. ) Kanunun bu hükmüne göre donatanın, bir zarardan sorumlu tutulabilmesi için zararın, hem gemi adamlarından birinin kusurundan ileri gelmiş olması ve hem de o kusurun görevin yerine getirilmesi sırasında işlenmiş olması şarttır. Binaenaleyh söz konusu madde hükmüne göre donatan gemi adamlarının görevi dışında veya görevleri içinde olsa bile - ( kusursuz ) olarak üçüncü şahıslara verdiği zararlardan dolayı sorumlu tutulmamış bulunmaktadır. Başka bir deyişle, donatan, gemi adamlarının sadece ( kusurlu ) hareketlerinden sorumlu tutulmuştur. ( 1. Kaptan-Süvari ) gemi adamı sayılmaması halinde donatan, kaptanın fiil ve hareketlerinden dolayı TTK.nun 947. maddesine göre değil BK.nun istihdam edenin sorumluluğu ile ilgili 55. maddesine göre sorumlu olacaktır ve donatan ( böyle bir zararın vuku bulmaması için hal ve maslahatın icap ettirdiği bütün dikkat ve itinada bulunduğunu yahut dikkat ve itinada bulunmuş olsa bile yine zararın vukuuna mani olamıyacağını ) isbat etmek suretiyle - bu kurtuluş beyyinesi sayesinde sorumluluktan kurtulabilecektir. Halbuki, ( birinci kaptan - süvari ) gemi adamı sayıldığı takdirde donatan TTK. nun 947. maddesine göre söz konusu ( Kurtuluş beyyinesi )nden yararlanamayacaktır. Bu da elbette gemideki yolcu ve yüke iras edilecek bir zarar halinde donatanın ( ayni - yani gemi ve navlunla mutlak sorumluluğu sonucu doğuracaktır. Bu şekil bir sorumluluk gemideki yolcularla yük sahiplerinin lehine olan bir sorumluluk şeklidir. Aksi halde yani kaptanın ( gemi adamı ) sayılmaması halinde donatan, BK.nun 55. maddesinin kendisine tanıdığı ( kurtuluş beyyinesinden ) faydalanmak suretiyle her an sorumluluktan kurtulma imkanını elde edebilecektir. Bu düşünce şekli, kanun koyucunun donatanın ( ayni ) sorumluluk düşüncesine de aykırı bir sonucun ortaya çıkmasına neden olur" gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden ve duruşma isteyen: Davacı vekili Av. Hüseyin.
Duruşma yapılması için tayin edilen 7/1/1981 Çarşamba günü belli zamanda temyiz eden ve duruşma isteyen davacı Kazım vekili Av. Hüseyin ile karşı taraf davalı ..... Vapurları İşletmesi vekili Av. Orhan geldiler.
Temyiz dilekçesinin süresinde verilip kaydedildiği incelenerek anlaşıldı.
Hukuk Genel Kurulu'nca gelen taraf vekillerinin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra vaktin yetersizliğinden dolayı işin karara bağlanması başka bir güne bırakılması uygun görüldü:
Bu gün dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
854 sayılı Deniz İş Kanunun 2. maddesinin ( B ) bendinde, kaptanın gemi adamı olduğu belirlenmiş ve TTK. hükümlerine göre de, geminin ve onun idaresi ile görevli ve yegane sorumlu kişisi durumunda bulunan kaptanın, gemi adamı sayılacağı kabul edilmiştir. Aksinin kabulü gerek kaptanın şahsı bakımından ve gerekse çalıştığı geminin donatanın sorumluluğu bakımından çok büyük farklılıkların doğmasına neden olur.
Kaptanın gemi adamı sayılmaması halinde, kaptanla iş veren durumundaki donatan arasındaki uyuşmazlığın ( iş mahkemesinden ) ayrı bir mercide, yani ( asliye hukuk ) veya asliye ticaret mahkemesinde ruyet ve intaç edilmesi hali, Deniz İş Kanununun temel ilke ve felsefesine aykırı bir sonucun ortaya çıkmasına sebep olur. Kaptanın diğer gemi adamlarına karşı iş veren ( donatanın ) vekili haline girmesi, bu ilişkinin mevcut olmadığı hallerde, kendisinin gemi adamı sayılmamasını gerektirmez. Kaptanın işveren vekilliği sıfatı sınırlıdır. Kaptanın bu ek sıfatı kendisinin lehine olan ve Deniz İş Kanunundan doğan haklarından mahrum kalması sonucunu asla doğurmaz. Kaptanın gemi adamı sayılmamasının en mühim sonucu, donatanın sorumluluğu yönünden kendisini gösterir.
Özel dairenin bu hususlara yönelik bozma kararına uyularak davacı, kaptanın gemi adamı olarak tanımlanması ve işin esasının incelenerek sonuca göre bir karar verilmesi icap ederken, davanın reddedilmiş olması isabetsizdir. Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekili Av. Hüseyin'in temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), oyçokluğu ile karar verildi.