Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1979/11-214
K. 1981/710
T. 04.11.1981
DAVA : Taraflar arasındaki "rücu" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi`nce davanın görevden reddine dair verilen 19.11.1977 gün ve 1977/1406-1754 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi`nin 23.03.1978 gün ve 1978/1512-1460 sayılı ilamıyle, ( ...Davacı vekili, müvekkili şirketin sigortalısına ödediği tazminatın rücuan davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar davayı kabul etmemişler, reddini istemişlerdir.
Mahkemece, iş bölümü itirazı olmadan İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi`nce davanın ticari mahiyette olduğundan söz edilerek gönderme kararı verilemeyeceği gerekçesiyle görev noktasından davanın reddine ve dosyanın İstanbul Asliye Mahkemesi`ne gönderilmesine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yukarıdaki açıklamadan da anlaşıldığı gibi, davacı tarafından açılan sigorta bedelinin rücuan tahsili davasında İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi, davalıların iptidai itiraz şeklinde iş alanı hakkında ileri sürdüğü bir itirazı bulunmadığı halde ( görev-iş sahası itibariyle dava dilekçesinin reddine ve talep bulunmaksızın dosyanın ilgili asliye ticaret mahkemesine sevkine ) karar verdiği ve dosya kendisine gönderilen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi`nce de yine iş alanı hususunda yapılmış bir itiraz bulunmamasına rağmen, ( yasanın şart koştuğu usulüne uygun ve zamanında yapılmış bir iş sahası itirazı olmadığından, mahkememize gönderilen davaya bakılamayacağından, davanın görev noktasından reddine ve hüküm kesinleştikten sonra istem halinde dosyanın görevli ( İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi`ne yollanmasına ) karar verilmiştir.
Konu ile ilgili TTK.nun 5. maddesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere, bu maddenin getirilmesinden amaç, aynı derecedeki ( asliye hukuk ) ve ( asliye ticaret mahkemeleri ) arasında husule gelecek iş alanı uyuşmazlıklarını, ( görev sorunu ) olmaktan çıkararak bir noktada kesmek ve bu olayda olduğu gibi, dosyanın mahkemeler arasında dolaşarak sürüncemede kalmasına engel olmak ve davaların bir an önce sonuçlanmasını sağlamaktır. Bu nedenledir ki anılan maddenin 3. fıkrasının ikinci cümlesinde ( gönderilen mahkemenin davaya bakmaya mecbur olduğu ) ve üçüncü cümlesinde de ( ticari bir davanın hukuk mahkemesi, ticari olmayan bir davanın ticaret mahkemesinde görülmesinin hükmün bozulması için kafi bir sebep teşkil etmeyeceği hükümleri yer almıştır. Gönderilen mahkemenin davaya bakmaya mecbur olduğu ) emredici nitelikte bir hüküm bulunduğundan Yargıtay`ca da re`sen gözönünde tutulması gerekir ve emredici hükümlere aykırılık her halde bozma sebebi teşkil eder. Dosya kendisine gönderilen mahkeme yasanın emredici bu hükmü karşısında, gönderme kararının yasaya uygun olup olmadığını ne incelemek, ne de kanuna aykırılığından söz ederek yeni bir gönderme kararı vermek yetkisini haizdir. Gönderme kararı yasaya aykırı olsa dahi, diğer sebepler olmadan başlı başına bir bozma sebebi olamayacağına dair yasa hükmü de bu görüşü doğrulamaktadır. Aksi düşüncenin kabulü TTK.nun 5. maddesinin yukarıda açıklanan amacına ters düşer.
Bu nedenlerle 5. maddenin amacına uygun olarak davanın görülmesini sağlamak için İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir. Zira yukarıda değinildiği gibi, asliye hukuk mahkemesinin tevdi kararına müsteniden dosya kendisine gönderilen bu mahkeme, iş bölümü ilk itirazı ileri sürülmediği ve esasen yasa emri gereği davaya bakmak mecburiyetinde bulunduğu halde tevdi kararı vererek işten el çekmiştir.
Her ne kadar TTK.nun 5. maddesinin 3. fıkrası hükmüne göre, verilen ( tevdi kararları ) esas hükümle birlikte temyiz olunabilir ise de, bir davada ancak bir kez tevdi kararı verilebilir. 2. defa gönderme kararı vermek yasanın emredici hükmüne aykırı olduğundan, bu karar niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonuç doğurmuş ve davanın ortada kalmasına neden olmuştur. Çünkü HUMK.nun ( merci tayini ) hakkındaki 25. maddesi hükmü ( görev ) ve ( yetki ) kararlarına ilişkindir.
Bu itibarla TTK.nun 5. maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne göre davaya bakmak zorunda olan asliye ticaret mahkemesinin verdiği ( tevdi kararı ) HUMK.nun 427. maddesi gereğince nihai bir hüküm teşkil ettiğinden temyizen incelenmesi olanağı vardır ( Bkz. Aynı ilkeyi benimseyen Yargıtay HGK. 02.02.1977, 207/92 ). İki mahkemenin aynı davanın görülmesinde görevli olmadıklarına ilişkin olarak verdikleri kesinleşmiş kararlar dolayısıyle uygulanan ( merci tayini ) kuralı, ( görev kararı ) niteliğinde olmayan ( tevdi kararları ) hakkında uygulanamaz... ) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu`nce incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Bilindiği gibi; usul hükümleri, daha geniş bir deyimle şekil hukuku, maddi hukukça belirlenen hak ve yükümlülüklerin nasıl gerçekleştirileceği konusunu düzenleyen, bunun şartlarını, şekillerini ve yöntemini belirleyen çok önemli bir hukuk dalıdır. Şekil hukukunun başlıca fonksiyonu, hakların gerçekleşmesini ve yükümlülüklerin yerine getirilmesini mümkün olan en kısa sürede ve bir düzen içerisinde en az masrafla sağlamaktır. Şekli hukukun bir dalı olan Medeni Yargılama Hukuku da, kişiler arasındaki özel hukuk uyuşmazlıklarının, Devletin yargı organları önünde çözümlenmesine, haklı ve haksızın belirlenmesine ve adli gerçeğin sağlanmasına ilişkin yolları, usulü düzenleyen kurallardan ibarettir. O halde şekil hukuku ile ilgili hükümlerin daima gerçekleştirmek istediği bu amaç doğrultusunda uygulanmasında ve yorumlanmasında yarar, hatta zorunluk vardır.
Öte yandan, usul hukukumuzun yazılı kaynağı sadece HUMK.nun hükümleri değildir. Bu yasanın dışında, diğer bazı yasalarımızda da yargılama hukukuna ilişkin hükümler bulunmaktadır. TTK.nun 4 ve 5. maddelerinde mevcut hükümler de bu niteliktedir. O halde TTK.nun 5. maddesindeki hüküm değerlendirilirken, şekli hukukun gerçekleştirmek istediği amaca uygun bir yoruma gitmek gerekecektir.
TTK.nun 5. maddesi ( görev ) ve ( yetki ) müesseseleri dışında, bir de ( iş sahası = iş bölümü ) kavramı getirmiştir. Gerçi anılan maddenin 5/1. fıkrasında ( vazife = görev ) sözcüğü kullanılmış ise de, III. fıkrada bu terim kullanılmayarak, ( iş sahası ) mefhumuna yer verilmiştir ki, böylece ( iş sahası ) adı altında düzenlenmiş olan bu müessesenin, ( bazı yönlerden benzerliği bulunmakla beraber ) HUMK.nun görev ve yetkisinden farklı bir hukuksal yapıya sahip olduğu hemen anlaşılmaktadır. Özellikle gönderme kararlarının güttüğü amaç yönünden ( ayrık durumlar hariç ) kesin kararlardan olduğu ve temyiz kabiliyeti bulunmadığı yönü 24.04.1967 gün ve 1966/12 E. 1967/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulanmak suretiyle konu berraklığa kavuşmuş bulunmaktadır. O halde TTK.nun 5. maddesi ile ilgili bir konuda bir yargıya, bir sonuca varırken her şeyden önce anılan madde hükmü ile gerçekleştirilmek istenen amacın gözden uzak tutulmaması, öte yandan bu hükmün amaç dışı keyfiliğe yol açacak bir uygulamaya yer vermeyecek bir yoruma tabi tutulması şarttır. Kuşku yoktur ki, karşılıklı iş sahalarına tecavüz halinde ilk itiraz ileri sürülmesinin şart olması, bu konunun yegane özelliğini teşkil etmez; ikinci özellik davanın ilk kez arzolunduğu mahkemenin itirazı uygun görüp işin diğer bir mahkemeye gönderilmesi halinde, diğer mahkemenin bu kararla bağlı olmasıdır; yani, ikinci mahkemenin o işe bakamamazlık edememesidir ( İlhan E. Postacıoğlu - Medeni Usul Hukuku Dersleri - 6. Bası - İstanbul 1975 - Sahife 140 ). Görülüyor ki, bu açıklamada da belirtildiği gibi, kendisine dosya gönderilen mahkemenin gönderme kararı ile bağlı olması, davaya bakmaya mecbur tutulması için ilk koşulun gerçekleşmesi ( iş alanı ilk itirazının ileri sürülmesi ) hali ile sınırlıdır. Hal böyle olunca soruna, her iki mahkemenin verdiği kararların niteliği yönünden yaklaşılmasında zorunluk vardır.
Dava önce 7. Asliye Hukuk Mahkemesi`nde açılmış, ancak anılan mahkeme taraflara tebligat yapmaksızın, duruşma açmaksızın "işin ticaret mahkemesinin iş alanına girdiği" gerekçesiyle 06.09.1977 gününde gönderme kararı vermiş ve taraflardan talep beklenmesine gerek olmadığından söz ederek, dosyayı re`sen ticaret mahkemesine göndermiştir.
Dosya kendisine gönderilen İstanbul 1. Ticaret Mahkemesi de 09.11.1977 günlü ilk oturumda ittihaz ettiği bir kararla ( ...yasanın şart koştuğu usulüne uygun ve zamanında yapılmış bir iş sahası itirazı olmadığı cihetle gönderilen davaya bakılamayacağından, davanın görev noktasından reddine... ) karar vermiştir.
Davacının temyizi üzerine ticaret mahkemesi kararı özel dairece yukarıda belirtilen gerekçelerle bozulmuş, ancak yerel mahkeme muhalefet görüşünde öngörülen gerekçelerle eski kararında direnmiştir.
Özel daire bozma ilamında da açıkca belirtildiği ve kabul edildiği gibi, asliye mahkemesince verilen kararın bir gönderme kararı olduğunda kuşku yoktur. Bu kararın taraflar teşkil edilmeden, duruşma açılmadan verilmiş olması, kararın vasfını etkilemez. Buna karşın ticaret mahkemesi kararının da aynı nitelikte bir gönderme kararı olduğunda kuşku etmemek gerekir. Zira anılan karar incelendikte, bu kararda ( ...Davanın görev yönünden reddine... ) şeklinde sözler kullanılmış olmasına rağmen, kararın gerek gerekçe ve gerekse hüküm bölümlerinde, red kararının görev sorunu incelenmek suretiyle verilmediği hemen görülmektedir. Buna rağmen dosya kendisine gönderilen ticaret mahkemesinin kararı bir gönderme kararı değil de bir görevsizlik kararı olarak nitelenip, bu kararın temyizi mümkün olduğu sonucuna varılması her şeyden önce 5. madde hükmünün sevk amacına aykırı düşer. Çünkü böyle bir görüşün kabulü bir taraftan mahkemelerin işleri başlarından atmak hususunda duyabilecekleri eğilimin murakabesiz kalması sonucunu, diğer yönden de kendisine yasa hükmüne aykırı olarak dosya yollanan mahkemeyi davaya bakmakla mecbur tutmak suretiyle Anayasa`da teminatını bulan ( tabii hakim ) ilkesinin dayanılmaz derecede halele uğratılması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, şekli hukukun gerçekleştirmek durumunda olduğu amaçla bağdaşmaz. Kaldı ki, böyle bir yorum, davaların alabildiğince uzamasına sebep teşkil edeceğinden, yasa koyucunun amacına da ters düşer. Nitekim bu yön inceleme konusu bu davada bütün açıklığı ile göze çarpmaktadır. Zira, dava kendisine gönderilen ticaret mahkemesi kararının, gönderme kararı olarak kabul edilmesi halinde temyiz isteği reddedilecek ve merci belirtilmesi ile ilgili usul hükümleri benzetme yolu ile uygulanmak suretiyle gerçek görevli mahkeme 1977 yılında belirlenmiş olacaktı. Oysa amaca aykırı bir yorumla bu dava 1981 yılının son aylarına kadar gereksiz bir şekilde uzamış olmaktadır ki, bu olgu dahi çoğunluk görüşünün isabetini belirleyen en belirgin bir kanıttır.
O halde, yukarıda anılan nedenlerle ticaret mahkemesince verilen gönderme kararı temyizi mümkün olmayan kararlardan olduğu cihetle özel dairece bozulamayacağından ve ancak, davaya bakacak mahkeme, merci belirtilmesine ilişkin usul hükümlerinin benzetme ( kıyas ) yoluyla uygulanması suretiyle belirlenebileceğinden, sonuç itibariyle mahkemenin direnme kararı doğrudur ve onanmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklandığı üzere direme kararına yöneltilen temyiz itirazlarının reddiyle sonucu bakımından doğru olan direnme kararının ONANMASINA, 04.11.1981 gününde oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini