 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1979/8-36
K: 1979/119
T: 12.03.1979
- ÖDENCENİN REDDİ (KİŞİSEL KUSUR NEDENİ)
ÖZET: Üzerine atılan suçtan beraat eden kişinin, başlangıçtaki tutuklanmasında kişisel kusur ve savsaklayıcı davranışı bulunmadığı anlaşılmış olmasına göre dosyadaki delillerden söz edilerek ödence isteminin reddolunması doğru değildir.
(466 s. KDYTK m. 3, 4)
466 sayılı Yasaya göre tazminat isteminde bulunan Tüncelin bu isteminin reddine dair (Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 21.6.1978 gün ve 122/167 sayılı, hüküm davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 20.11.1978 gün ve 335/298 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün onanması istemini bildiren 17.1.1979 gün ve 8/8996 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü
Davacının, 6136 sayılı Yasaya aykırı davrandığı iddiası ile tutuklanıp yapılan yargılaması sonunda Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nce suçu sabit görülmeyerek beraatine karar verildiğinden haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 5000 lira manevi tazminat isteği ile 16.12.1976 günlü dava dilekçesi İle açılan davanın Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan inceleme sonunda 10.3.1977 gün ve 462/81 sayı ile dilekçedeki adresin rastgele bildirildiği, davacı vekilinin de tebliğata rağmen adres bildirmediği, vesaire ileri sürülerek dava dilekçesinin reddine karar verildiği; davacı vekilinin temyizi üzerine bu kararın özel dairece 9.11.1977 gün ve 2920/8062 sayı ile bozulduğu, yerel mahkemenin aynı nedenlere dayanan 7.12.1977 gün ve 370/429 sayılı direnme hükmünün de Ceza Genel Kurulu'nca 20.3.1978 gün ve 26/97 sayı ile bozulmasına karar verildiği görülmektedir.
Ceza Genel Kurulu bozmasına uyularak yapılan inceleme sonunda bu defa davacının tazminat isteminin reddine dair olan hüküm; özel dairece (Sanık baştan sona suçu kabul etmemiş ve tutuklanmasına kendi kusurlu hareketi değil, mahkemesince samimi görülmeyen tanık Bekir'in anlatımı neden olmuş bulunmasına göre tazminat istemi yerinde iken yazılı biçimde karar verilmesi...) isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise 466 sayılı Yasa ile haksız tutuklama durumlarına engel olunmak istendiği, Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nce (sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair kuvvetli kanıt ve belirtiler bulunmasına, suçun asayişi bozucu nitelikte olmasına göre tutuklanmasına) karar verildiği sanığın beraati ile sonuçlanan dava dosyasının incelenmesinde davacının üzerinde yakalandığı ileri sürülen yasak nitelikteki tabanca ve yedek şarjörünün bulunmasiyle, kendi savsaklayıcı ve kusurlu davranışı ile tutuklanmasına neden olduğu, sonuç ve kanısına varıldığı, genel olarak ceza davalarında sanığın üzerine atılan suçu kabul etmemesinden ziyade elde edilen kuvvetli kanıt ve belirtilerin o kişinin suçlu ya da kusurlu olup olmadığını belirleyeceği, bu nedenle sanığın suçu kabul edip etmemesinin sonuca etkili olmadığı, olayda sadece tanık Bekir'in beyanının değil, diğer tanıkların bu tanığın beyanını doğrular nitelikteki ifadelerinin de gözönüne alındığı, vesaire belirtilerek önceki hükümde direnmiştir.
İncelenen dosyaya göre Davacı hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırı davranış suçundan takibata başlanarak, Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nce 20.11.1975 gün ve 1975/333 sayı ile (suçu işlediği yolunda kuvvetli delil ve emareler bulunmasına, suçun asayişi muhil nitelikte olmasına göre....) tutuklanmasına karar verildiği ve 21.11.1975 günlü İddianame ile bu suçtan Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde kamu davası açıldığı, 17.12.1975 günlü ilk oturumda sanığın bihakkın tahliyesine ve yapılan duruşma sonunda da suçu sabit görülmeyerek beraatine karar verildiği, beraat hükmünün temyiz edilmemek suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır.
2.5.1977 gün ve 1977/l-l sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre, yasa dairesinde tutuklandığı suçtan beraat eden sanığın Yasa Dışı Yakalanan Veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki 466 sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince açtığı tazminat davasına bakan mahkemenin Yargıtay'dan geçmeden kesinleşen beraat kararını delil veya başka bir deyişle subut yönünden incelemeye yetkili değildir. Buna karşılık sadece beraate ait dosyadan anılan Yasanın 4. maddesinde belirtilen (sanığın, ihmal veya kusurlu hareketleri) olup olmadığı hususlarını ve diğer maddelerde yer alan unsurları incelemesi gereklidir.
Yukarıda belirtildiği gibi, sanığın tutuklanma nedeni (delil ve asayiş) durumudur. Sanık, ikrarı, kaçma şüphesi, delilleri yok etme, vesaire gibi şahsi kusuru ile tutuklanmasına sebebiyet vermemiştir. O halde tutuklanmasında sanığın şahsi kusur veya ihmali hareketinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna rağmen, mahkemece, yasal olanak bulunmadığı halde konunun delil yönünden ele alınarak incelenmesi ve böylece sanığın kişisel kusurlu davranışı ile tutuklanmasına neden olduğu sonucuna varılmasında isabet görülmemiştir.
Bu nedenle, özel daire bozma ilamı yerinde olup uyulmak gerekirken yazılı biçimde direnilmesi usul ve yasaya ve içtihadı birleştirme kararına uygun görülmediğinden davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak, direnme hükmünün (BOZULMASINA), depo parasının geri verilmesine, 12.3. 1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.