 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1979/8-232
K: 1979/303
T: 25.06.1979
- TOPLANTI - GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ (İHTAR KOŞULU)
ÖZET: Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü hakkındaki Yasanın 18/1. maddesinin uygulanmasında "ihtar" koşulu aranmaz. İhtar, bu suçun öğeleri arasında değildir. Yasa dışı toplantı ve yürüyüşün düzenlenip yöneltilmesi ve bu hareketlere bilerek katılması anında suç oluşmuştur. Ancak 22/1. maddedeki silahsız katılmalar için "ihtar" koşulu aranmaktadır.
(171 s. Top. Gös. Yür. K m. 13, 18/1, 22/1)
171 sayılı Kanuna muhalefetten sanık Yahya ve 23 arkadaşının hükümlülüklerine dair (Çal Asliye Ceza Mahkemesi) nden verilen 21.6.1978 gün ve 74/210 sayılı hüküm Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce incelenerek onanmış, bu karara karşı C. Başsavcılığı'nca 24.4.1979 gün ve 511/ sayı ile tashihi karar isteminde bulunulmuş bu istem 8. Ceza Dairesi'nin 4.5.1979 gün ve 2746/3941 sayılı ilim ile reddedilmiştir.
C. Başsavcılığı'nın CMUK.nun 322. maddesi uyarınca özel daire kararına itiraz etmesi, onama kararının kaldırılması ve hükmün bozulması istemini bildiren 15.6.1979 gün ve 42 sayılı itiraznamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü
171 sayılı Yasaya muhalefetten sanıklar Yahya ve arkadaşlarının anılan Yasanın 13, 18 ve 1932 sayılı Yasanın 9. maddeleri uyarınca tecziyelerine ilişkin hüküm; özel dairece Anayasa 28.2.1979 gün ve 545/1637 sayılı ilam ile onanmıştır.
C. Başsavcılığı'nın 24.4.1979 gün ve T. K. 511 sayılı tebliğnamesi ile, karar düzeltme yolu ile sözkonusu onama ilamının kaldırılarak bütün sanıkları kapsayacak biçimde hükmün bozulmasına ilişkin talep; özel dairece
Anayasa'nın 28. maddesiyle toplantı hak ve hürriyeti vatandaşlara anayasal bir hak olarak tanınmıştır.
Anılan maddenin 2. fıkrası uyarınca bu hak, ancak kamu düzenini korumak için kanunla sınırlanmıştır.
1932 sayılı Yasa ile değişik 171 sayılı Yasanın 1. maddesiyle, bu hak doğrulanmış ve yasanın 3, 4, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13. maddeleriyle kamu düzenini korumak için yasada belirlenen biçimle, Anayasa hükmü gereği, düzene sokulup sınırlanmış bulunmaktadır.
171 sayılı Yasanın 13. maddesinde hangi toplantı ve yürüyüşlerin kanuna aykırı oldukları topluca ve bağımsız bentler halinde gösterilmiştir.
171 sayılı Yasanın 13. maddesine aykırı tutum ve davranışın yaptırımı (Müeyyidesi) aynı Yasanın 18/1 ve 22/1 maddelerinde gösterilmiştir.
18/1. madde metninde bu maddenin kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşleri tertip veya idare edenlerle bunların hareketlerine bilerek iştirak edenlere 22/1. madde metninden bu maddenin kanuna aykırı toplantı veya yürüyüşlere silahsız katılanlara uygulanacağı anlaşılmaktadır.
Kanuni biçimde oluşsun veya oluşmasın yasa kapsamına giren toplantı veya yürüyüşlere 13. maddenin (b) bendinde sayılan silah ve araçlarla katılanların yaptırımı (müeyyidesi), 23. maddede gösterilmiştir.
171 sayılı Yasanın 14. maddesinde sözü edilen "ihtar" kanunsuz toplantıları tertip veya idare edenlerle bunların fiillerine bilerek iştirak edenlerin fiillerinin Yasanın 18/1 maddesine göre suç teşkil etmesinin ögesi olmayıp, görevli kolluk kuvvetlerinin topluluğu veya yürüyüşü dağıtma yöntemi ile ilgili bir ön koşuldur.
Nitekim 1811 maddede ve 18. madde ile ilgili yasa gerekçesinde maddede yazılı bu suçun oluşması için ihtar koşulundan bahsedilmesinin nedeni budur.
Buna karşın, yasanın 22/1. maddesinde ve madde gerekçesinde ihtardan bahsedilmesi nedeniyle bu maddede yazılı suçun oluşması için ön koşul olarak ve 23. maddede ihtar koşulunun varlığının, ağırlaştırıcı neden olarak arandığı anlaşılmaktadır.
Olayda sanıkların hareketlerinin, 171 sayılı Yasanın 13. 18/t ve 1932 sayılı Yasanın 9. maddelerinde aykırı davranıştan ibaret olduğu gibi, 2.12.1978 günlü olay tesbit tutanağı içeriğinden ve tutanağı imzalayanların anlatımlarından, sanıklara birkaç kez uyarı yapıldığı da anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmiştir.
C. Başsavcılığı itirazında ise : Mahalli mahkeme, sadece oluşu izah ederek 14. maddenin yerine getirilmesine gerek olup olmadığını karar yerinde tartışmasız bırakmış, aynı şekilde ilk temyiz incelemesi sırasında 14. maddeye yönelik itirazlarda mesküt bırakılmıştır.
Herne kadar Yüksek Dairenin itiraz konusu ilamında, 18. maddenin tatbiki için 14. maddedeki unsurların tahakkukuna lüzum görülmemiş ve ayrıca birkaç uyarı yapıldığı hususuna değinilmiş ise de kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde gösteri ve yürüyüşlere suç vasfı kazandıracak olan tek dayanak 14. maddedir. Buna göre topluluğa ihtar şarttır. Kanuni ihtara muhatap olan topluluk dağılıp giderse ortada suç yoktur. Dağıtma vukubulmadığı takdirde sanıkları iki gruba ayırmak gerekecektir. 1. grup, toplantıyı tertip, sevk ve idare edenlerle bunlara bilerek iştirak edenlerdir ki ihtara riayetsizlik halinde 18/1 madde ile tecziye edileceklerdir. 2. grup ise, toplantı ve yürüyüşe kanunsuz olduğunu bilmeyerek iştirak edenlerdir. Bu gibilere ihtarda kafi gelmeyecek, ihtara rağmen dağılmazlarsa zorla dağıtılacaklardır. Bu takdirde bunlar hakkında 22/t. maddenin uygulanması düşünülecektir.
18/1. madde de ihtar ve ihtara riayetsizlik yeterli iken, 22/1 uygulamasında ihtar, ihtara riayetsizlik ve zorla dağıtılma unsurlarının var olup olmadığı araştırılacaktır.
Uygulamada sadece zabıtanın düzenlediği bir isim listesi ile yetinilmiş, adı geçenler tertip, idareci ve bilerek iştirak eden şeklinde kabul edilmiştir. 18/1 ve 22/1 maddelerden hangisinin uygulanacağı yönünden ayrım yapmaya elverişli bir tahkikat genişletilmesine yer verilmemiştir.
Olayda topluluğa karşı yürüyüşe geçmeden önce ve yürüyüş sırasında bir ihtar yapılmamıştır. Gerek olay zaptı ve gerekse zabıt mümzilerinin beyanlarından anlaşılacağı üzere ihtar, mezarlığa doğru yürüyüş başlamadan evvel topluluğa karşı yapılmamış, sanıklardan İbrahim ve Yahya'ya yapılmıştır. Böyle bir ihtarın topluluğa karşı yapılmış bir ihtar olarak kabulü mümkün değildir.
Bu nedenlerle, Özel Dairenin 4.5.1979 gün ve 2746/3491 sayılı ilamının kaldırılarak, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
Dosyaya, oluşa ve delillere göre Dağal Köyünden ağabeysinin kahvehanesinin duvarlarına siyasi amaçlı yazı yazması nedeniyle Ramazan isimli şahıs 20.2.1978 günü aynı köyden bir başka şahıs tarafından öldürüldüğü ve defnedildiği, öldürülenle ayni görüşleri benimseyen 400-500 kişilik bir gurubun ertesi günü yani olay günü muhtelif vasıtalarla köye geldikleri, cenazenin defnedildiğini öğrenince ölenin mezarına kadar bir yürüyüş yapmaya verdikleri, kanunsuz gösteri ve yürüyüş düzenleneceğini haber alan güvenlik yetkililerince sanıklardan Yahya ile İbrahim çağrılıp yapılacak işin kanunsuz olduğu bildirilip ikaz edildikleri, buna rağmen bu sanıkların yürüyüş kolunu nizama sokup kendileri de başlarına geçmek suretiyle pankartlar taşıyarak ve sloganlar atarak köy içinde Ramazan'ın evine gittikleri, evden Ramazan'ın resmini de alarak mezarlığa gittikleri, ayni şekilde döndükleri, zabıtanın gerekli önlemleri alarak topluluğu vasıtalarının yanına sevk ettikleri otobüslerine binmeleri ikaz edilmesine rağmen sanıklardan Ibrahim' in and içeceklerini bildirdiği, ancak gerekli önlem alınıp otobüslerine sokulup yola çıkarıldığı, köyden 1-2 kilometre uzaklaşıldıktan sonra vasıtalar durdurulup aktif durumda oldukları, slogan attıkları, pankart taşıdıkları, bildiri dağıttıkları, yürüyuş tertip ve idare ettikleri önceden saptanan sanıkların aşağı indirilip haklarında yasal işleme girişildiği anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 28. maddesinde "Herkes önceden izin almaksızın, silahsız veya saldırısız toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir. Bu hak ancak kamu düzenini korumak için kanunla sınırlanır" hükmü ile sözü edilen bu hak, anayasal bir hak olarak tanınmış ve bu hakkın sınırı belirlenmiştir. 1932 sayılı Yasa ile değişik 171 sayılı Yasanın birinci maddesinde Anayasa'nın bu ilkesi tekrar edilmiş, diğer maddelerinde de Anayasa'nın gösterdiği sınırlar içinde bu hakkın düzenlenmesi yapılmıştır. 13. maddesinde de kamu düzeni bakımından sakıncalı gördüğü bazı toplantı ve yürüyüşleri yasaklamıştır. Bu maddeye aykırı davranışların müeyyidesi de 18. ve sonraki maddelerde gösterilmiştir. İhtar ve dağılma emrini kapsayan 14. maddesinde ise 13. maddede gösterilen kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlerde idarenin ve görevli kolluk kuvvetlerinin yapacağı görevler ve topluluğu dağıtma yöntemi belirlenmiştir.
Konu ile ilgisi yönünden anılan yasanın 18/1. ve 22/1. maddelerinin metinlerinin altını çizerek tekrarlamakta yarar vardır
18/1. madde : "Kanuna aykırı toplantı veya kanunsuz yürüyüşleri tertip ve idare edenlerle bunların hareketlerine bilerek iştirak edenler, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir fiil suç teşkil etmediği takdirde. . . ."
22/1. madde "Kanuna aykırı toplantı veya yürüyüşlere silahsız iştirak edenler, emir ve ihtardan sonra, çekilip gitmezler ve hükümet kuvvetleri tarafından zorla dağıtılırlarsa. . . ."
Bu maddelerin kapsam ve unsurlarının açıkça belirlenebilmesi için gerekçelerinin de gözönüne alınmasında yarar vardır.
18. madde gerekçesi : "Kanunsuz toplantı veya yürüyüşler kendiliğinden meydana gelemiyeceğinden, bunları tertip ve idare edenlerle, bunların fiillerine iştirak edenleri cezalandırmak uygun görülmüştür. Toplantılara, tecessüs saiki ile, mahiyetini bilmeden katılanların cezalandırılması uygun görülmemiştir. . . ."
22. madde gerekçesi "Bu madde ile kanunsuz toplantılara silahsız olarak iştirak edenler, zabıta Kuvvetleri karşısında takındıkları tavır ve hareketlere göre bu tavır ve hareketlerin derecesi nisbetinde cezalandırılmıştır. Kanunsuz toplantılara silahsız olarak iştirak edenler zabıta tarafından yapılan ihtarı müteakip çeki 1 ip giderlerse cezalandırılmayacaklardır. Bunlar Hükümet Kuvvetleri tarafından zorla dağıtılırlarsa cezalandırılacaklardır. . . .',
18. maddenin Millet Meclisi'ndeki müzakeresi sırasında bir millet vekili bu madde ile ilgili olarak bir değiştirme önergesi vermiştir. Bu önerge aynen şöyledir: "Madde - 18 14. madde gereğince yapılan ihtara rağmen kanunsuz toplantıyı devam ettirenler veya idare edenler, fili daha ağır cezayı. ." Adalet Komisyonu sözcüsü bu önergeye katılmadıklarını bildirmiş, önerge oya konulmuş ve kabul edilmemiştir. (Bakınız : Millet Meclisi Tutanak Dergisi Birleşim : 132, Tarih 18. 10. 1962, Oturum : 1, Sahife ISI ve devamı).
Yukarıdaki metinlerin incelenmesinden 18/1. madde uygulanmasında (ihtar) koşulunun aranmadığı açıkça görülmektedir. Şu halde ihtar, kanunsuz toplantı ve yürüyüşü tertip ve idare edenlerle bunların fiillerine bilerek iştirak edenlerin fiillerinin Yasanın 18/1. maddesindeki suçu oluşturmasının unsuru değildir. Kanunsuz toplantı ve yürüyüşü tertip ve idare ettikleri, ve bu gibilerin hareketlerine bilerek iştirak ettikleri anda suç oluşmuştur. Ayrıca ihtara gerek yoktur. "Hükümet emrine karşı gelenler" başlığını taşıyan ve kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız olarak iştirak edenlerle ilgili 22/t. maddedeki suçun oluşması için (ihtar) koşulu aranmaktadır. Yasa koyucu 22. madde için ihtar koşulunu koymakla toplantı ve yürüyüşe katılan iyi niyetli kişileri korumayı amaçlamıştır. Gerekçesinde de belirtildiği gibi,"... burada cezalandırılan hal, toplantıya iştirak olmayıp, otoritenin emrine itaatsizliktir." (Dr. Duygun Yarsuvat, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hürriyeti, Sahife : 186, istanbul - 1968)
Olayımızda örf ve adete göre yapılmış bir cenaze merasimi ve buna katılma söz konusu değildir. Sanıkların bir kısmının 13. madde ile yasaklanan bu kanunsuz yürüyüşü tertip ve idare ettikleri, sloganlar atıp pankart taşıdıkları, bir kısmının da bunların hareketlerine bilerek iştirak ettikleri yani "yapılan hareketleri paylaştıkları" (Yarsuvat, adıgeçen eser, Sahife : 136 anlaşılmaktadır. Sanıkların bu şekilde oluşan eylemleri 171 sayılı Yasanın 13, 18/1 ve 1932 sayılı Yasanın 9. maddelerine aykırı davranıştan ibarettir. Bu durumda ihtar unsurunun var olup olmadığının araştırılmasına gerek yoktur.
Bu nedenle, C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk kararına katılmayan üyeler : C. Başsavcılığı itirazındaki düşünceyi benimseyerek itirazın kabulü ile özel daire onama kararının kaldırılıp yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerektiği yolunda oy kullanmışlardır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, C. Başsavcılığı itirazının (REDDİNE), 25.6.1979 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.