 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1979/509
K: 1980/64
T: 18.02.1980
DAVA : 1705 sayılı Kanuna muhalefetten sanık Saliha'nın hükümlülüğüne dair (Altındağ 1. Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen 10.4.1979 gün ve 100-175 sayılı hüküm sanığın temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 25.9.1979 gün ve 488-547 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşuluda yerine getirilmiş olduğundan, dosya C.Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 8.11.1979 gün ve 7/6659 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Yerel mahkemece; dükkanında satışa arzettiği eşya üzerinde mevcut ettiketlerle maliyet fiatını yazdığı 2.2.1979 günü yapılan kontrol sırasında saptanan sanığın eyleminin 13.10.1977 günlü Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulunun 5.10.1977 gün ve 7/13956 sayılı kararname ekini teşkil eden kararın 2/C ve 4. maddelerine aykırılığı sabit görülerek 1705 sayılı Yasanın 1. maddesi yollaması ile 6. madde ile cezalandırılmasına ilişkin hüküm; özel dairece: (Sanığın satışa arzettiği malların etiketlerine alış filatlarını yazmamaktan ibaret eylemin 1705 sayılı Yasanın 6. maddesinde yazılı suçu ne suretle oluşturduğu inandırıcı gerekçelerle açıklanmadan yazılı şekilde hüküm kurulması) isabetsizliğinden bozulmuş; Yerel mahkemece, kararnameye aykırı davranışın sabit bulunduğu, vesaire ileri sürülerek önceki hükümde direnilmiştir.
Görüldüğü üzere özel daire ile yerel mahkeme arasındaki düşünce aykırılığı sanığın satışa arzettiği mal üzerine koyduğu fiat etiketine, maliyet fiatının yazılmamasının 1705 sayılı Yasaya aykırılık teşkil edip etmiyeceği üzerinde toplanmaktadır.
1705 sayılı Yasanın 1. maddesi (dahili ve harici ticaret menfaatlerini korumak ve ticaret malları üzerinde tağşiş ve hilelere mani olmak üzere menşai nebati hayvani, medeni bilumum mevat ile bunların terkibinden husule gelen mevalın ihzarına, imaline tarihine muayyen sınıf ve nevilere tefrikine, ambalajlarına alım, satım ve nakil ve muhafazalarına ve bu hususlarda tabi olacakları usul ve şartlara ve bu gibi mevat için hususi veya milli muayyen alamet ve izahat iştimali mecburiyetine müteallik tedbirler almağa hükümet mezundur. Hükümet ve mezuniyet dahilindeki tedbirleri tatbike alakadar teşekküllerin mütalaasını aldıktan ve beynelminel teamülleri tetkik ettikten sonra ihraç mallarımızın en müsaitlerinden başlar...) biçiminde düzenlenmiş olup, bu yasanın 1. maddesine dayanılarak 13.10.1977 günü yürürlüğe konan kararın 2/C maddesinde (fiat etiketlerinde maliyet ve perakende satış fiatları açık bir şekilde gösterilecektir) zorunlu getirilerek aynı kararın 4. maddesiyle de bu karara aykırı davarananlar hakkında 1705 sayılı yasanın cezai hükümlerinin uygulanacağı açıklanmıştır.
Sorunun çözümü için 1705 sayılı Yasanın çıkarılmasındaki amacın saptanması zorunludur.
Yasanın çıkarılmasındaki lüzumu belirten gerekçeler ve TBMM. Encümen mazbataları içeriğine göre (Türk malının hariçte sürüm ve satışını temin ve rekabete mukavemetleri için istihsalindeki tekemmül ve intizamı, satışında itimadı ve istihlakinde rağbet ve emniyeti sağlıyarak tağşişini men ve murakebe) amacile hazırlanarak yasama organınca kabul edildiği anlaşılmakta olup, Anayasa Mahkemesi'nin 7.3.1963 gün ve 281-52 sayılı kararlarında da aynı amaç belirtildiği gibi, uygulama da bu yolda süregelmiştir.
Görüldüğü üzere 1705 sayılı Yasanın uygulama alanını açıklayan 1. maddesinin iç ticaretle hiç bir ilişkisi bulunmamaktadır. Kaldı ki sözü edilen yasaya ek olarak çıkarılan 9.6.1936 gün ve 3018 sayılı Yasanın (ihracat ticaretile meşgul olmak isteyen tacirler iktisat vekaletinden ruhsat almağa mecburdur) biçiminde 1 ve bunu izleyen madde içerikleri de yasanın yukarıda sınırlanan amacını belirleyen kanıtlardan birisidir.
Diğer taraftan; 1705 sayılı Yasa (ticaretde tağşişin men'i ve ihracatın korunması ve murakabesi) başlığını taşımakta olduğu gibi 1. maddesinde bu maksadın dışında maliyet veya alış fiatlarının etiketlerde yazılmasını öngören bir içeriği de göstermemektedir. bu takdirde; kararnamenin 1705 sayılı Yasanın 1. maddesinin verdiği yetkiyle çıkarıldığı ve aykırı davrananlar hakkında 1705 sayılı Yasanın ceza hükümlerinin uygulama alanının, yasanın amacı doğrultusunda olması gerekeceği kuşku götürmez. Binaenaleyh Altındağ Belediyesi sınırları içindeki dükkanında dış ticaretle ilgili bir davranışta bulunduğu saptanamayan sanığın eyleminden dolayı 1705 sayılı yasanın 6. maddesiyle ceza verilmeyeceğini belirten özel daire kararına uyulması zaruri bulunmaktadır.
Kurulumuz, diğer yasalar açısından bir yaklaşım mümkün görülebilir mi sorusuyla tartışmış ve aşağıda açıklanan görüşleri saptamıştır.
1 - 13.10.1977 günlü Resmi Gazete'de yayınlanan 7/13956 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesinde yer verilen eylemlere aykırı davranış TCK.526 maddesine uygun bir suçu oluşturabilir mi?
Yukarda değinildiği gibi sözü edilen tanzimi tasarruf, tamamen 1705 sayılı Yasanın 1. maddesile belirlenen alanda uygulamaya konulmuş ve aykırı davranışın 1705 sayılı yasaya göre tecziye edileceği gösterilmiştir.
Açıkca anlaşılmaktadır ki kararname TCK.nun 526. maddesinin öğeleri arasında yer alan (Kamu Düzeni) ilkesine dayanılarak çıkarılmamıştır. Aksinin kabulü yukarda değinilen amaç nedenile Bakanlar Kurulunun iradesini aşan, uygulama alanını genişleten bir yorum olur.
2 - Satışa arzedilen eşyaya, biri doğrudan doğruya, diğeri dolaylı olmak üzere etiket konulmasını öngören iki yasa mevcuttur.
a) Bunlardan pazarlıksız satış mecburiyetine dair 3489 sayılı Yasanın 2 maddesi ( perakende surette satış yapılan dükkanlar ve mağazalarda, sair satış yerlerinde satılan maddeler üzerine bunların fiatlarını ve ayrıca vasıflarını gösteren bir etiket veya baka bir işaret konulur.) şeklinde içerdiği hükümle etiket koyma ve satış fiatını gösterme hükümlülüğünü getirmiş, ancak malın alış yada maliyet fiatının yazılacağına dair bir unsur bulunmamıştır. Alış fiatının başlı başına satış fiatına saptamaya yeterli olamayacağı kuşkusuzdur. Maliyet fiatının saptanması ise bir takım verilerin belirlenmesine bağlıdır. Kaldı ki bu iki unsurdan hangisinin yazılması gerekeceği de tartışılabilir. Filhakika satış fiatının saptanabilmesi, maliyetin belirlenmesine bağlıdır düşüncesile etiket konulması ileri sürübilirse de yasa böyle davranışı ceza yaptırımına tabi kılmadığı cihetle nedensellik bağlantısı yoluyla sonuca gidilmesi anayasanın "kanunsuz olmaz" ilkesine de ters düşer.
b) Diğer benzer hükmü 1580 sayılı Belediye Yasasında bulmaktayız. Anılan bu yasanın 43. maddesiyle zaruri ihtiyaç maddelerinin kat'i lüzum halinde mahilli idare kurallarınca tasdik edilmek koşuluyla toptan ve perakende azami satış fiatları ve yaş meyve ve sebzeye münhasır olmak üzere kar hadlerini tesbit etme yetkisi verilmiş aykırı hareket edenlere verilecek ceza 11608 sayılı Yasanın 1. maddesinde gösterilmiştir. Ancak gerek 1580 sayılı ve gerekse 1608 sayılı Yasalarda etiketden söz edilmemekte ise de toptan ve perakende azami satış fiatları saptanan gereksinim maddelerinin alıcının ittilarına sunulması ve yapılan hizmetden haberdar kılınması bakımından satış fiatının gösterilmesi zorunluğu satıcıya yükletilebilirse de işaret olunmalı ki maddede maliyet fiatının bulunmasını gerektiren bir hükme rastlanmamaktadır. Haddizatında eşyanın toptan veya perakende azami satış fiatı belediyece saptandığı hallerde maliyetin konulması zorunluğu da düşünülemez. Bu husus Belediye organlarına mevdu bir görevden ibaretdir.
3 - Yukarda işaret olunan yasalar dışında etiket konulması yolunda idarenin yaptığı tasarruflara dayanak yapılan iki kararname mevcuttur. Bunlardan;
a) Bakanlar Kurulunun 1.10.1973 gün ve 7/7202 sayılı kararlarile yürürlüğe konulan 19 sayılı karara göre; Türk Parası'nın Kıymetini Koruma Hakkında 1567 sayılı Yasanın değişik 1. maddesi gereğince ekonomik istikrarın korunması için mamul madde fiatlarını kontrol etmek üzere bir komite kurulmuş, kararnamenin 4. maddesile de komite kararlarına aykırı hareket bu karar hükümlerine aykırı hareket sayılacağı dolayısile 1567 sayılı Yasasının 1. maddesine muhalefet teşkil edeceği kabul edilmiştir.
Filhakika 19 sayılı karar 25.2.1980 günlü Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu'nun 24.1.1980 gün ve 8/177 sayılı kararı ile yürürlükten kaldırılmışsa da, olay tarihinde idari mercilerce kabili tatbik görüldüğü için incelenmesi lüzumlu bulunmuştur.
Bilindiği gibi 1567 sayılı yasanın 1. maddesile Bakanlar Kuruluna, Türk Parası'nın yabancı paralar karşısında, diğer bir deyişle dışa karşı kıymetini koruma amacı güden kararlar almak yetkisi verilmiştir. Bu amaç görüldüğü gibi tamamen parasal nitelikle olup Türk Parası'nın içteki satınalma gücünü korumakla bir ilgisi ve hele parasal gayeler dışında kalıpda tamamen ekonomik nitelikteki tedbirler alanında kullanma olanağı bahşedemez. Nitekim bu tür kararlara muhalefet suçundan dolayı 1567 sayılı Yasanın, uygulama olanağı bulunmadığı Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 21.4.1975 gün ve 1975/7-71-88 sayılı ilamile de kabul edilmiş ve bu suretle sözü edilen kararın uygulama olanağı kalmamıştır.
Diğer taraftan 1567 sayılı Yasanın 1. maddesi Türk Parası'nın kıymetini korumak amacile karar almak yetkisini Bakanlar Kurulu'na tanımış, bu yetkinin niyabeten başka bir kuruluşa devrolunabileceğine dair bir hüküm muhtevi bulunmamıştır. Halbuki sözü edilen 19 sayılı kararla Bakanlar Kurulu'na tanınan yetkinin Fiat Kontrol Komitesine terkedildiği görülmüştür ki bunun yasal dayanağı olmaması nedenile kurulan komitenin anılan nitelikte, tanzimi tasarrufda bulunabilme olanağı da var sayılamaz.
Bu nedenlerle 19 sayılı karar yasal dayanaktan yoksun olduğu gibi, yürütme organınca bu karara aykırı eylemler 1567 sayılı Yasaya uygun bir suç oluşturacağı kabul edilmesine rağmen bu kez kararın alınmasına neden olan gerekçeden uzaklaşılarak, yetkili organ tarafından kamu düzenile ilgili bir önlem olabileceği biçiminde yapılacak yorumla, suçun TCK.nun 526. maddesine uygun düşeceği de düşünülemez. Zira bu takdirde karar sahibinin iradesi dışına çıkılmış olur.
b) 2. kararname, 17.9.1978 günlü resmi gazetede yayınlanan 14.9.1978 gün ve 7/16374 sayılı (fiyat saptama kontrol koordinasyon komitesi kurulması ve çalışma esaslarına ilişkin) Bakanlar Kurulu kararı ekidir. Bu kararnamenin 1. maddesi (Her türlü yapay mal darlığı ve haksız fiat artışlarını önlemek amacıyla yürürlükteki mevzuata göre çeşitli mercilerce yürütülmekte olan fiyat saptama ve konuyu tüm yönlerile düzenleyen yasa çıkıncaya kadar hizmet görmek üzere 1567 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki Kanunun 6258 sayılı kanunla değişik. 1. maddesine ve 3614 sayılı Ticaret Vekaleti Teşkilat ve Vazifelerine Dair Kanunun 1. 6. ve 8. maddelerine dayınalarak (Fiyat saptama, Kontrol - Koordinasyon Komitesi kurulmuştur) biçiminde düzenlenerek diğer maddelerinde komiteyi oluşturan üyelerin seçimile ilgili hükümlere yer verilmiştir.
Kurulan işbu komite 7.2.1979 günlü Resmi Gazete'de yayınlanan tebliğin 2. maddesile (Etiket uygulanmasında birliği, etkinliği ve alıcılara fiyat incelemesine olanak sağlaması yönünden perakende olarak satışa arzolunan malların üzerine konulan etiketlerde malın satış fiyatından ayrı olarak gereğine göre malın alış veya maliyet fiatının belirlenmesi sağlanacaktır.) denilmek suretile etiketlerle ilgili bir uygulama kararı almıştır.
Herne kadar 25.2.1980 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu'nun 24.1.1980 gün ve 8/173 sayılı kararile Fiyat Saptama, Kontrol- Koordinasyon Komitesi kurulmasına, dair 7/16374 sayılı kararname yürürlükten kaldırılmışsa da olay tarihinde geçerli bulunması nedenile öncelikle bu karar üzerinde durulmasına lüzum vardır.
Yukarıya aynen alınan 1. maddede yazılı yetkinin 1567 sayılı ve diğeri 3614 sayılı Yasalardan kaynaklandığına işaret edilmesi gerekir. 19 sayılı kararla ilgili olarak yukarda 3/a maddesinde açıklandığı üzere 1567 sayılı yasanın 1. maddesile doğrudan doğruya Bakanlar Kurulu'na tanınan yetkinin bu organ tarafından bir komiteye devredilmesine olanak yoktur.
Diğer taraftan 3614 sayılı Ticaret Vekaleti Teşkilat ve Vazifelerine Dair Kanunun 1. maddesi İç ve Dış Ticaret işlerile bunlara müteferri işleri tanzim, idare ve murakabe ile mükellef olmak üzere Bakanlık teşkilatının hangi dairelerden kurulacağı gösterilmiş ve 6. maddeylede (..alelumum iç ticaretin tanzim ve inkişafını temine matuf tedbirleri ihzar ve tatbik..) görevinin iç ticaret genel müdürlüğüne verildiği gösterilmiştir. Binaenaleyh burada da yasa ile belli bir organa verilen görevin bir kararnameyle başka bir kuruluşa devrolunmasına kanuni mesağ yoktur.
Keza satışa sunulan mal üzerine konulacak etikete alış yada maliyet fiyatının yazılması zorunluluğunun Türk Parası kıymetinin yabancı paralara karşı korunmasile bir alaka ve münasebeti de yoktur. Bu önlem kamu düzenini ilgilendiren ekonomik nitelikte bir karar olması bakımından 1567 sayılı Yasa kapsamı dışında mütalaa edilmesini gerektirir.
O halde bütün bu hususlar kül halinde ele alındığında, sanığın eyleminde suç unsurlarının oluşmadığını kabul etmek zorunluluğu vardır.
Bu nedenlerle, Özel Daire bozma ilamı yerinde olup uyulmak gerekirken yazılı biçimde önceki hükümde direnmeye karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan sanık vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel kurulu Başkanı M.S. Livanelioğlu: (Hükümet, Devletin idaresinde en büyük yetkiye sabir organdır. Esas görevi Devletin yüksek idaresi olan hükümet, kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması düşüncesiyle buyuruklar vermeğe veya önlemler almaya birinci derecede yetkilidir. Bu idarenin genel (olağan) düzenleme yetkisinin başka bir deyişle işlevinin doğal bir sonucudur. Bunun için belirli bir yasaya dayanmasına gerek yoktur. Yeterki herhangibir yasaya veya genel hukuk ilkelerine aykırı olmasın Nitekim TCK.nun 526. maddesi de yetkili mercilerin kanun ve nizamlara aykırı olmayarak vereceği emir ve koyacağı tedbirlere muhalefeti suç saymış bulunmaktadır. Etiketin niteliği ile ilgili olarak hükümet kararnamesiyle verilen emrin herhangibir yasaya aykırı bir yönü de yoktur. Kuşkusuz olağan olarak düzenleme yapmak yetkisine sahip olmadığı belirli bazı konularda yasa koyucu tarafından, 1567 ve 1705 sayılı Yasalarda görüldüğü gibi, özel düzenleme yapma yetkisi verilmesi de mümkündür. Bu halde yapılacak düzenlemenin behemehal yetki veren yasaya dayandırılması ve onunla sınırlı olması zorunludur. Bu zorunluluğu genel olarak idarenin bütün tasarruflarına uygulamak onun olağan işlevini kısıtlamak olur. Hükümetin yukarıda değinilen belirli konularda kanun ve nizamlara aykırı olmayarak verdiği buyruğu veya aldığı önleme uymamak TCK.nun 526. maddesindeki suçu) oluşturacağını belirterak direnme hükmünün bu nedenle bozulması gerektiği yolunda oykullanmıştır.
Üyelerden N. Mısırlıoğlu, A.Galatalı, A.Özsgür, Ö.F. Yöndem, M.Kay, Ü.Çevik, M.Haraççıoğlu, M. Utku, N. Doğan, ve M. Uygun dahi başkan M.S. Livanelioğlu'nun karşı düşüncesindeki görüşü benimseyerek direnme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerektiği yolunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki isteme uygun olarak, direnme hükmünün BOZULMASINA, depo parasının iadesine 21.1.1980 gününde yapılan 1. müzakerede gerekli yasal çoğunluk sağlanamadığından 18.2.1980 gününde yapılan 2. müzakerede, bozmada oybirliğiyle, nedeninde salt çoğunlukla karar verildi.