 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1979/502
K: 1979/574
T: 07.12.1979
DAVA : İhtiyati tedbir kararına muhalefetten sanık Sefer'in hükümlülüğüne dair (Tuzluca Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 9.10.1978 gün ve 88/46 sayılı hüküm sanığın temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 11.6.1979 gün ve 41/97 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş ve koşuluda yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 25.10.1979 gün ve 7/6525 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İhtiyati tedbir kararına karşı gelmekten sanık Sefer'in mahkumiyetine ilişkin hüküm; özel dairece: (Sanığın geçmişteki hali dikkate alınarak TCK.nun 59. maddesi uygulanmış olmasına göre aynı gerekçenin 647 sayılı Yasa'nın 6. maddesinin uygulanmaması için neden olarak gösterilmesi suretiyle çelişkiye düşülmesi...) isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise; 647 sayılı Yasanın unsurlarının tümünün 59. maddenin uygulanmasında esas alınmadığı, vesaire belirterek önceki hükümde direnmeye karar vermiştir.
İncelenen dosyaya göre yerel mahkemece: (Geçmişteki hali, mahkemedeki tutum ve davranışları) sanık lehine takdiri indirim nedeni kabul edilerek TCK.nun 59. maddesinin uygulandığı sanığın ahlaki eğilimleri, geçmişteki haline göre cezanın ertelenmesi halinde ileride bir daha suç işlemeyeceği yolunda mahkemeye kanaat gelmediğinden) 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
7.6.1976 gün ve 3-4/3 sayılı Tevhidi İçtihat Kararında da belirtildiği gibi; yasalarımızda mevcut takdiri indirim nedenleri ile erteleme, birbirinden ayrı bağımsız müesseselerdir. TCK.nun 59. maddesinin uygulanmasını gerektiren hallerin neler olduğunun tanımı yapılmamış ve bir sorun kanıtlanmamıştır. Burada güdülen amaç, her olayın özelliği gözönüne alınarak verilecek cezanın, suçlunun kişiliğine ve suça uydurulması suretiyle daha insancıl koşullarla dengeli bir adaletin tahakkukudur. Böylece, hakim, TCK.nun 59. maddesini uygularken, bu ilkelerin ışığı altında, sanığın hüküm anına kadar olan davranışlarını değerlendirecektir.
Buna karşın, TCK.nun 89 ve 647 sayılı Yasanın 6. maddesinde yer alan (erteleme) müessesinin uygulanabilmesi anılan maddede yazılı unsurların mevcudiyetine bağlı tutulmuştur. Hakim, faiilin geçmişteki hali ile ahlaki temayüllerini, cezanın ertelenmesi halinde onun ileride suç işlemekten çekinmesine sebep olup olmayacağını objektif mahiyette araştırma sonuçlarına göre takdir edecektir. Görülüyor ki erteleme ile doğrudan doğruya cezanın, sanığın kişiliğine uydurulması öngörülmektedir. Burada güdülen amaç, objektif ölçülere göre cezaları süreleri ve kişisel durumları elverişli olan sanıklar hakkında tayin olunan cezaların çektirilmesinde kamu yararı görülmemesidir. TCK.nun 59. maddesinin uygulanması koşullarını hükümden önceki aşamalarda arayacak olan hakim, cezayı ertelerken sanığın geleceğini sezecek, o zamana kadar elde ettiği olumlu izlenimlerin gelecekte devam edip etmeyeceğini takdir edecektir.
Yukarıda değinildiği ve bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi her iki müessese birbirinden farklı ve bağımsız müesseseledir. Bazı hallerde sanığın kişiliği ile ilgili bir husus her iki müessesede aranan ortak bir neden olabilir. Örneğin bu dosyada TCK.nun 59. maddesi uygulanırken (sanığın geçmişteki hali) de dikkate alınmıştır. Bu hal, erteleme müessesesinin de uygulanabilmesini mümkün kılan bir unsurdur. TCK.nun 59. madde uygulanmasında elverişli görülüp sanığın lehine değerlendirilen bu koşulun, erteleme de aleyhde değerlendirilmesi açık bir çelişkidir. Nitekim, yukarda sözü edilen Tevhidi İçtihat Kararında: (TCK.nun 59. maddesinin uygulanması için değerlendirilen hal erteleme için yasada aranan koşulları da kapsayan ortak bir neden teşkil ederse bu takdirde olayın özelliğine göre hakimin ertelemedeki yetkisini de sanık lehine kullanması gerekeceği...) öngörülmüştür. Böylece bu çelişki önlenmek istenmiştir.
Öte yandan, direnme hükmünde, dosyanın Yargıtay'a geliş-dönüş posta masrafı olan 35 liranın da sanıktan alınmasına karar verildiği görülmektedir. İlk hüküm sanık tarafından temyiz edilmiş ve Yargıtay'ca temyiz itirazları kabul edilerek hüküm sanık lehine bozulmuştur. Bu durumda, C.M.U.K.nun 415. maddesi uyarınca dosyanın Yargıtay'a gidiş-dönüş sevk masrafının sanığa yükletilmesine olanak yoktur.
Bu nedenle, özel daire bozma ilamı yerinde olup uyulmak gerekirken anılan Tevhidi İçtihat Kararı yanlış yorumlanarak önceki hükümde direnmeye karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden sanığın temyiz itirazının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk kararına katılmayan üyeler; direnme hükmü gerekçesindeki son açıklamalara göre direnme hükmünün doğru olduğunu ve onanmasına karar verilmesi gerektiğini belirterek bu yolda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenle, tebliğnamedeki isteme uygun olan direnme hükmünün BOZULMASINA, depo parasının geri verilmesine, 07.12.1979 gününde üçte ikiyi geçen oyçokluğu ile karar verildi.