 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1979/300
K: 1979/493
T: 19.11.1979
DAVA : Yalan beyanda bulunmaktan sanık Mehmet'in hükümlülüğüne dair (Kağızman Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen 25.9.1978 gün ve 27/60 sayılı hüküm sanığın temyizi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 12.4.1979 gün ve 12/52 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, ve koşuluda yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 7.6.1979 gün ve 6/4422 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Mahkemeye yalan beyanda bulunmaktan sanık Mehmet'in TCK.nun 343/2,59 ve 647 sayılı Kanunun 6. maddeleri gereğince 5 ay hapsine ve bu cezasının teciline ilişkin hükmü özel daire (Sanık Mehmet'in kardeşi Ahmet'in bekar ve çocuksuz öldüğü yolundaki iddiası Resmi evli olmaması nedeniyle nüfus kaydiyle de doğrulanmış olmasına göre mahkemeye karşı ne surette yalan beyanda bulunduğu gösterilip açıklanmadan yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi) isabetsizliğinden bozmuş, yerel mahkeme ise mütevaffa Ahmet'in Songül ve Pürüze isimli iki kızının hayatta bulunduğunu bilen amcaları sanık Mehmet'in Kağızman Sulh Hukuk Hakimliği'nden aldığı 7.9.1976 tarih ve 153/96 sayılı veraset ilamında bu iki çocuğu gizleyip mahkemeye yalan beyanda bulunduğu ve böylece çocukların miras hakkını gizlediği suç kasıt ve unsurlarının bu nedenlerle oluştuğu gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Dosya kapsamına, toplanan delillere ve oluşa göre sanık Mehmet pederi ölü Reşit'ten kalan tapusuz tarlanın tescili için Kağızman Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dava açmıştır. Bu davada mahkemeye ibraz etmek üzere gerekli veraset belgesiöni almak için aynı yer Sulh Hukuk Mahkemesi'ne 7.9.1976 tarihli dilekçe ile başvurmuş ve mahkemedeki beyanında da 11.2.1964 tarihinde vefat eden kardeşi Ahmet'in çocuğu olmadığını bildirmiştir. Müteveffa Ahmet'in gayri resmi eşi Güli'den doğma 1963 doğumlu Pürüze ve 1964 doğumlu Songül adlı iki kızının hayatta bulunduğu ve bu çocukların veraset davasından sonra 1826 sayılı Af Kanunu uyarınca 25.3.1977 tarihinde nüfusa tescil edildiği anlaşılmıştır.
TCK.nun 343. maddesinde: "Her kim, resmi bir varaka tanzimi esnasında kendisinin veya başkasının hüviyet ve sıfatı yahut mezkur varaka ile sıhhatı ispat olunacak sair ahval hakkında memurine karşı yalan beyanatta bulunursa" hükmü yer almaktadır. Maddenin açık hükmüne göre herhangi bir kimsenin geniş anlamda resmi memur önünde bir belgenin düzenlenmesi sırasında memurine karşı yalan beyanda bulunması suç sayılmıştır.
Sanık Mehmet ölü babası Reşit'e ilişkin veraset belgesini almak üzere başvurduğu Kağızman Sulh Hukuk Mahkemesi'nde ölü kardeşi Ahmet'in nüfusa kayıtlı olmayan iki çocuğunu gizlemiş, dilekçede de bu çocukları göstermemiştir. Maddenin aslı olan İtalya Ceza Kanununun 279. maddesinde (beyan) yerine doğrulama deyimi kullanıldığı halde yasa koyucu doğrulama deyimi yalan beyan şeklinde değiştirerek kabul etmişir. Bu itibarla sanığın eyleminde yalanın doğrulanması teyidi'ni aramaya gerek yoktur. Beyanın yalan biçimde yapılması suçun oluşması için yeterlidir. Olayımızda sanık Mehmet kardeşi ölü Ahmet'in nüfusta kaydı bulunmayan iki kızını veraset belgesi için mahkemeye verdiği dilekçede göstermemiş ve mahkemedede bu çocukları beyan etmemiştir. Hal böyle olunca sanığın yalan beyan kastiyle hareket ettiğinin ve bu nedenle üzerine atılan suçun oluştuğunun kabulü gerekir.
Bu itibarla sanığın temyiz itirazlarının reddiyle direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk kararına katılmayan üyeler ise; özel daire bozma ilamında gösterilen nedenler yerinde olduğundan direnme hükmünün bozulması yolunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme hükmünün isteğe aykırı olarak ONANMASINA depo parasının gelir yazılmasına, 22.12.1979 günlü birinci incelemede yasal çoğunluk sağlanamadığından 19.11.1979 günlü ikinci incelemede salt çoğunlukla karar verildi.