Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1979/9890
K: 1980/985
T: 29.01.1980
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 200.000 liranın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün davalı avukatları tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddi gerektir.
2 - Manevi zarar sorunu, zararın değerlendirilmesi ve giderilmesi yönlerinden özelliği ve büyük güçlükleri olan bir sorundur. Özellikle ve güçlük, insanın manevi varlığına yapılan saldırıların tahriplerini ölçüye vurmaktaki (ve manevi kayıpların telafi kabul etmez) niteliğindedir. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiç bir zaman manevi kaybı geri getirip yerine koyduğu ya da manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirildiği anlamını taşımaz. Paranın bu arada gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kişinin duyduğu ağır manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmaktan, bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekten, bir teselli, bir avunma ve bir tatmin aracı olmaktan ibarettir.
Esasen manevi tazminat ne bir ceza, ne de gerçek anlamda bir tazminattır. 22.6.1966 gün ve 7/7 sayılı içtihadı birleştirme kararının gerekçesinde de belirtildiği gibi, ceza değildir. Çünkü, davacının zararı düşünülmeksizin sorumlu olana hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük değildir; mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği için de gerçek anlamda bir tazminat sayılamaz. Manevi tazminat, yukarıda da belirtildiği veçhile, mağdurda veya zarara uğrayan kişide bir huzur hissi, bir tatmin duygusu doğurmalıdır, manevi veya zarara uğrayan kişide bir huzur hissi, bir tatmin duygusu doğurmalıdır, manevi tazminata temel olan ana düşünce budur. Gerçi, manevi tazminatın ve bunun türü ile kapsamının takdiri tamamen hakime mevdu bir haktır. Ne var ki, takdir hakkının söz konusu olduğu bütün hallerde hakim hak ve nasafetle hüküm vermek zorunluğundadır. Bu temel kural Medeni Kanunun 4. maddesinde açıklık ve kesinlikle belirtilmiştir. Hakimin hak ve nasafetle hüküm vermesi de, hukuk bilgisinden yararlanarak (genel olarak Türk toplumunun sosyal, ekonomik ve moral yapısını özellikle de tarafların gerçek durumlarının gerektirdiği) hak ve adalete uygun sonucu bulması demektir. Çünkü takdir hakkı objektif esaslara dayandığı takdirde ancak kamu oyunda ve sosyal vicdahda hakettiği güven ve inancı yaratır. Onun içindir ki, takdir edilecek manevi tazminat miktarı felaketi ya da haksız eylemi özlenir hale getirecek oranda veya mağdur için zenginleşme aracı olacak tutarda olmamak; başka bir deyimle, diğer tarafın müzayaka haline düşmesine, onun mahvına da meydan vermemek ve eylemle tazminat arasında makul ve muhik bir orantı bulunmak gerekir. Olayımızda, davalı (T.) Endüstri ve Ticaret Anonim Şirketi ile davacı arasında yapılmış olan 25.10.1972 tarihli sözleşme ile davacıya ait 2889 pafta, 397 398 ve 400 parsellerde bulunan 1588 adet kavak ağacı 285.000 lira karşılığında Anonim Şirkete satılarak bedeli de davacıya ödenmiştir. Yine sözleşme gereğince istihsal işleri en geç 31 Ekim 1976 tarihinde bitirilecek ve kesim işi sonuna kadar arazi sahibi kavakların muhafazası hususunda alıcı şirkete her türlü yardımı yaparak ağaçları kendi malı gibi koruyacaktır. Şirket tarafından işaretlenen 1598 ağaçtan 322 sinin davacı tarafından üçüncü şahıslara satıldığının tesbit edilmesi üzerine, şirket temsilcileri tarafından 2.1.1975 tarihinde Akyızı Cumhuriyet Savcılığına hırsızlıktan dolayı şikayet edildiği gibi, kesilen kavak bedellerinin tahsili için İstanbul 16. Asliye Hukuk mahkemesine 10.1.1975 günü dava da açılmıştır.
Şirket tedbir kararı konulmuş mahalden 16.1.1975 tarihinde 150 adet kavak kesildiğinden dolayı 17.1.1975 günü aynı yer Cumhuriyet Savcılığına (davacı hakkında hırsızlık ve tedbire aykırı hareket suçlarından dolayı) ikinci bir ihbarda bulunmuştur.
Davalı tarafından açılmış bulunan hukuk davası, kavakların 25.10.1072 tarihli sözleşmede yazılı parsellerden kesilmemiş olduğundan dolayı reddedilerek bu bölüm, Yargıtayca onanmak suretiyle (6.11.1978 tarihinde) kesinleşmiştir. Aynı nedenle ilk şikayet üzerine Sulh ceza mahkemesine hırsızlıktan dolayı açılmış olan kamu davası beraatle, ikinci ihbar da takipsizlikle sonuçlanmıştır.
Özet olarak içerisinde 1588 adet kavak ağacının var olduğu kabul edilerek ve tapu ile sınırlandırılmak suretiyle yapılmış olan 25.10.1972 tarihli sözleşmeye konu teşkil eden üç parselde anılan miktarda ağaç bulunmamaktadır. Bedellerinin tahsili için hukuk davası açılan ve suç ihbarları yapılan ağaçların sözleşmedeki parsellerin sınır komşusu olan davacıya ait diğer taşınmazlardan kesildiği görülmektedir.
Yargı organları önünde hak arama özgürlüğü ve hak arama için yetkili organlara vaki başvurma Anayasanın 31 ve 31. maddelerinin yurttaşlara tanıdığı haklardandır. Ancak tamamen hukuki nitelik arzeden bir olayda, açacağı hukuk davasına delil elde etmek için savcılığa ihbarda bulunmayı da, hak arama özgürlüğü şeklinde yorumlamak mümkün değildir. Bu itibarla, davalının haksız ihbar ve şikayetlerinin davacının kişilik haklarını ihlal ettiği kuşkusuzdur. Ne var ki, az yukarıda değinilmiş olan olayın tarzı cereyanına göre hükmedilen manevi tazminat çok fahiştir. Bu bakımdan Yargıtayın da kontrolu altında bulunan takdir konusunda hataya düşüldüğü açıktır. O halde çok daha ılımlı bir tazminata karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 2. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA davalının diğer temyiz itirazlarının da 1. bentte gösterilen nedenle reddine 29.1.1980 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini