 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1979/9377
K: 1979/13323
T: 29.11.1979
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hüküm süresi içinde davalı Hazine avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı 5100 lira karşılığında bir tapulu taşınmazı Bornova Belediyesi'nden satın aldığını, resmi işlemin yapılmasına takiben tapu sicil muhafızı (M. T.) adlı bir şahıs tarafından kendisine (dosyaya mübrez) tapu senedini verdiğini ileri sürerek, tapu kütüklerini çift olarak düzenlenmesinden ve daha sonra bu kütüklerden birisinin yok edilmesinden ötürü tasarruf belgesinin dayanaksız kalması nedeni ile uğradığı zararın MK.nun 917. maddeleri hükmünce davalı Hazine'den tahsilini talep etmiştir.
Dosyadaki kanıtlardan belediyenin davacıya böyle bir yer sattığı, davacı ile belediye temsilcisi arasında böyle bir ferağ işleminin cereyan ettiği anlaşılmadığı gibi; davacının ibraz ettiği tapu senedini davalı Hazinenin yetkili bir memuru tarafından ve 5100 lira alınmak suretiyle düzenlediği ve özellikle mükerrer tapu sicili tutulduğu konusu da kanaat verici kanıtlarla gerçekleşmemiştir. davacı ikame edilen tanıklar, aynı şekilde tapu idaresine gittiklerini, orada bazı muameleler yapıldığını, davacı gibi kendilerinin de aynı şekilde kısa boylu gözlüklü bir şahsa para verdiklerini bildirmişler ve bir kısım tanıklarda, bu olay sırasında tanıklık ettiklerini söylemişlerdir. Bu tanık beyanlarına göre çift tapu kütüğü tutulduğu olgusu sabit olmamaktadır. Bir an için tanıkların diğer beyanlarının gerçeğe uygunluğu kabul edilse dahi, gerçekleşen maddi olgular karşısında davalı hazinenin tazminatla sorumlu tutulmasına yine de yasal imkan yoktur.
Bilindiği gibi, MK. nun 917.maddesi hüküm ile devlet, özellikle tapu sicilinin tutulmasında memurun hukuka aykırı bir eylemde yada kaçınmada (içtinapta) bulunması sonucu meydana gelen sicil yolsuzluklarından doğan zararlardan sorumlu olduğuna göre, tapu sicilinin yolsuzlaşması ile memurun hukuka aykırı davranışı arasındaki ilginin yani tapu sicilinin hangi durumlarda yalansız tutulmuş sayılacağının tesbiti devletin sorumluluğu yönünden büyük önem taşır. Tapu sicilinin yolsuzlaşması, teknik anlamda "gerçeğe uymamakla bareber üçüncü kişilere karşı doğrululuğu garanti edilmiş bir sicil durumu" biçiminde tanımlanır. Bu tanıma göre, teknik anlamdaki sicil yolsuzluğu, tapu siciline güven ilkesini (MK. nun 931) uygulama alanı ile sınırlı bir kavramdır. Oysa gerek bilimsel görüşlerde ve gerekse uygulamalarda devletin sorumluluğu yönünden önem taşıyan sicil yolsuzluğu, az yukarıda anılan teknik anlamdaki sicil yolsuzluğundan çok daha geniş bir kavramdır. Bu itibarla tapu sicilinde ilgililere zarar verme ihtamli bulunan (ve sicil kaytılarına uymayan) her türlü yanlış ve eksik bilgi bu kavrama girer. Diğer bir ifade ile muhteva ve biçim olarak gerçek hak durmuna veya vakıalara aykırı bilgiler veren sicil yoksuzdur.
Olayımızda ise, tapu sicillerini tutulmasında bir yolsuzluk ve yanlışlık olmadığı gibi; verdiği bilgi yönünden de gerçek hak durumuna ve vakıalara aykırılık yoktur. Çünkü davacının satın aldığını iddia ettiği tapulu taşınmaz, satış tarihinde mevcut tapu sicil kaydına göre 17.12.1975 tarihinde, yani çok önce belediye tarafından İbrahim adlı kişiye satılmış bulunuyordu. Tapu sicili aleni bulunduğuna göre davacın bu sicile bakıp durumu tesbit etmesi mümkün idi. Kaldı ki davacının ibraz ettiği tapu kaydını tapu dairesinde hiçbir dayanağı ve kaydı mevcut değildir. Hal böyle olduğuna sicil yolsuzluğu bulunmadığına göre, davanın reddine karar verilmek gerekirken, yasaya uygun düşmeyen gerekçelerle davanın kabulü yönüne gidilmiş olması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle davalı Hazine yararına BOZULMASINA ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 29.11.1979 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.