 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1979/9355
K: 1979/13322
T: 29.11.1979
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı, maliki bulunduğu 2548 parseel sayılı tarlasına eklimiş olduğu buğday mahsulünün davalı şirkete ait soda fabirkasından çıkan "soda tozları"ndan zarar gördüğünü ileri sürerek 17.287 liranın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Yerel mahkeme, davalının tarlasındaki zararın, davalı şirkete ait işletme faaliyetinden doğduğunun gerçekleşmediğinden bahisle davanın reddine karar vermiştir.
Kuşku yoktur ki davacının davasının hukuksal dayanağı, Medeni Kanunun "Komşuluk Hukuku" ile ilgili hükümleridir. MK. nun 661. maddesine göre yasak eylemler, taşkınlık sayılabilecek eylemlerdir. Anılan kanun hükmüne göre, kural olarak komşuya, komşu taşınmazın işletilmesinden ileri gelen eylemlere katlanma borcu yüklenmiştir. Ne var ki, komşu arasında hoş görülebilecek dereceyi geçen taşkınlıklar yasaklanmıştır. Hiç kimse, malik olduğu taşınmazı, tahsis ettiği amaca uygun olarak kullanmaktan alıkonamaz. Sosyal yaşamda herkesin uğraşısı ötekini az çok rahatsız eder. Bu rahatsızlıkları tüm olarak önlemek mümkün değildir. Bununla birlikte, her rahatsızlığın bir sınırı vardır. hiç kimseye, taşınmazında yaptığı tesisatla, komşusunun taşınmazını kullanmasına engel olmak ya da bunu değerden düşürmek hakkı verilemez. Kanun ve hakim, anlaşmazlık durumunda, karşılıklı çıkarları ılımlı yol ile tartarak, komşunun hoşgörü ile karşılanması gereken eylemlerle ötekiler arasındaki sınırı tespit etmek ile yükümlüdür. Hangi davranışların taşkınlık sayılacağı yönünden kanun, bir kural öngörmüş değildir. Yurdun her köşesinde sosyal ve ekonomik taşınmazın durumuna, vasıf ve mahiyetine yerel adete ve komşusu ile kendisi arasındaki özel ilişkiye, çevrenin özelliklerine göre hangi hareketlerin taşkınlık teşkil edebileceğini (takdir yetkisine dayanarak) belirlemek durumundadır.
Bilindiği gibi, MK. nnu 656 ve 661. maddeleri uyarınca malikin sorumlu olabilmesi için, hakkın (az yukarıda da belirtildiği gibi) taşkınlık yaparak kullanması gerektir. Bu sorumluluk yönünden kusurun varlığı aranmaz. Ne var ki davacı da "zara ya da tehlike ile mülkiyet hakkının aşırı kullanılması arasında illiyet bağını ve mülkiyet hakkının kullanılmasında taşkınlık olduğunu" ispat etmekle yükümlüdür.
O halde bu davada önclikle bu kondaki delilerin incelenmesinde zorunluk vardır.
2.5.1977 gününde yaptırılan delil tespitinde, bilirkişi Kimya Mühendisi (M. P.) tarafından verilen 15.7.1977 ve Ziraat Mühendisi (Y.I.) tarafından verilen 15.2.1977 ve Ziraat Mühendisi (Y.I.) tarafından verilen 15.2.1977 günlü raporlarda "... davalı şirket ait soda fabrikasından çıkan amonyak, karbondioksit gazlarını ve mutagen artıklarının davacının tarlasındaki mahsul üzerinde zararlı etkiler yaptığı..." açıkça belirtilmiştir. Buna mukabil mahkemece seçilen bilirkişiler Doçent (S. A.) ve Kimya Mühendisi (M. G.) tarafından (dosya üzerinde inceleme yapılmak suretiyle) verilen 28.6.1978 günlü raporda (...davalı şirkete ati fabrikadan çıkan amonyak ve karbondioksit gazlarını zararlı etkilerinin olamıyacağı ... fabrikadan çıkan artıkların mutagen olduğu yolundaki muhtelif yollarla dışarıya çıkabilen soda tozları ile meydana gelme olasılığının mevcut olduğu; fakat bunun, mahallinde inceleme yapılmak suretiyle tespit edilmesi gerektiği...) açıkça vurğulanmıştır. Şu halde ortada bir yönü ile tamamen çelişen iki rapor var demektir. Buna karşılık davacının zarara ağrayan mahsulü mevcuttur. İlk raporlar ile mevcut zararın izahı mümkün olmaktadır. Ancak, ikinci rapor gerçeğe uygun kabul edildikte, tesbit edilen zararın nedeni izahsız kalmaktadır. Öte yandan, mahkemece dinlenen ikinci bilirkişi kurulu ortaya ikinci bir görüş, yani zararın meydana gelmesine neden olan ikinci bir olasılık ileri sürmüş ve bu olasılığın varit olup olmıyacağının özellikle mahallinde yapılacak bir inceleme ile ancak saptanabileceğini belirtmişlerdir. Oysa mahkeme, ne raporlar arasındaki bu çelişkinin giderilmesi yoluna gitmiş ve ne de ikinci olasılığın, meydana gelen zarara etki derecesini araştırmıştır. Bu davranış ise, soruşturmanın eksik bırakıldığının en belgirgin kanıtıdır. ikinci kez yukarıda anılan şekilde araştırma ve inceleme yapılmadan kesin ve doğru bir sonuca varılması mümkün değildir.
O halde mahkemece yapılacak iş; ziraat ve kimya mühendislik dallarında uzman olan üniversite öğretim üyelerinden üç kişilik bir bilirkişi kurulu oluşturup, önceki raporlar ve tespitler de gözönünde bulundurulmak ve ayrıca civardaki tarlalarla bulunan mahsul durumları da gözetilmek suretiyle, davalı şirkete ati soda fabrikasından civara yayılan gaz ve sair artıkların davacının mahsulüne zarar verip vermediği hususunu tespit ettirip sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Mahkemenin, eksik incelem ile verdiği karar anılan nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 29.11.1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.