 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1979/8805
K: 1980/2578
T: 28.02.1980
DAVA : Taraflar arasındaki taşınmaz mal ve içindeki eşyaların hasara uğramasından doğan tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 2.500 liranı davalı Jirayir'den alınarak davacıya ödenmesine ve diğer davalı hakkındaki davanın reddine dair evvelce verilen karar kesinleşmiş bulunduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı, davalı Jirayir'in padaşı bulunduğu taşınmazda inşaat amacı ile yapılan kazı sırasında kendisinin paydaş bulunduğu taşınmazdaki müstakil dairesinin ve içindeki eşyaların zarar gördüğünü ileri sürerek, 41.000 liranın tahsilini talep etmiştir. Mahkemece; 27.2.1976 tarihli ilk kararında (istisna akdi ile taşınmazın mütaahhide teslim edildiği, bu itibarla mülk sahibi Jirayir'in sorumluluğndan söz edilemiyeceği) gerekçesi ile davayı reddetmiştir. Ancak dairemizin 9.9.1976 gün E. 515 ve K. 7305 sayılı ilamı ile bu karar (komşu arsada yapılan yapı dolayısıyla bir kimsenin kendi yapısına zarar gelmesi halinde hem komşu arsanın malikine karşı MK. hükümlerine, hemde yapıyı yapan kimseye karşı BK.nun haksız fiil hükümlerine dayanarak tazminat isteme hakkı doğar Mahkemece bu ilkeye aykırı olarak malik davalı Jirayir hakkındaki davanın reddine karar verilmesi yasaya aykırıdır) gerekçesi ile bozulmuş ve bozmaya uyularak yapılan duruşma sonunda; (...MK.nun 662. maddesinde yalnız binaya verilen zararlardan söz edildiğinden ve davalı Jirayir'in taşınmazın tamamına değilde, 1/4 payına malik olduğundan bahisle eşya ile ilgili 10.000 liralık tazminat isteğinin reddine, bina ile ilgili zararın ise 1/4 olan 2.500 liranın tahsiline) karar verilmiştir.
Görülüyorki bu davada çözümlenmesi gereken iki sorun mevcuttur. Birincisi; taşınmaz malikini hafriyat sırasında meydana gelen komşu zararlarını hangilerinden sorumlu olacağı ve ikincisi ise; taşınmazın müşterek malikleri arasında müteselsil sorumluluk bulunup bulunmadığı hususlarıdır.
Taşınmaz mal malikini hakkının tecüavüz etmesinden doğan sorumluluğu MK.nun 656. maddesinde düzenlenmiştir. MK.nun 661. ve 662. maddelerinde ise, mülkiyet hakkının muhtevasını komşuluk hukuku nedeni ile sınırlandırılması söz konusudur. malik, mülkiyet hakkını kullanırken MK.nun 661. ve 662. maddelerinde getirilen sınırlandırmalara riayet etmek zorundadır. aksi halde doğan zarardan MK.nun 656. maddesine göre sorumlu olur. MK.nun 661-662 madelerini yaptırımları (müeyyideleri) 656. maddede gösterilmiştir (K. Gürsoy / F. Eren / E. Cansel - Tük Eşya Hukuku - Ankara, 1978, Say. 636-641) (H. Tandoğan - Türk Mesuliyet Hukuku - Ankara 1961, Say. 207) (J. Akipek - Gayrimenkul Malikinin Sorumluluğunun Hukuku Neticeleri - İstanbul 1955, Say. 27) (S. Bertan - Aynı Haklar - Ankara 1976, C. I. Say. 815-323) (K. Oğuztman / Ö. Seliçi - Eşya Hukuku - İstanbul 1978, Say. 525). MK.nun 661. maddesi, (kumşu taşınmazın maliklerini taşkın davranış ve müdahalelerini) genel nitelikte bir hüküm olarak yasaklamaktadır. MK.nu 662/1. maddesi ise, özel nitelikte bir hükümle (malike, kendi taşınmazında yapılacağı kazı ve inşaat sırasında komşu taşınmaza verilecek zararlı eylemleri) yasaklamakla MK.nun 661. maddesini tamamlamaktadır (K. Gürsoy / F. Eren / E Cansel - Say. 640). O halde, sorumluluğu zarar gören mallar yönünden sınırını MK. 662. maddesine göre değil, MK.nun 656. maddesinde belirtilen kurallara göre çizmek gerekir. 656. maddede, zarar gören malların taşınır/taşınmaz olmaları şeklinde bir ayırım yapılmaksızın (... uğradığı zarar ziyanı tazmin ettirileceği...) açıkça belirtilmiştir. Genellikle öğretide ve uygulamada kabul edildiği gibi; eşyaya ilişkin zararda, mutlaka taşınmazın özünün hasar görüp zarara uğraması şart değildir. eşyadan yararlanmanın azalması veya tamamının yok olması ya da komşu taşınmazdaki taşınır malın veya şahısların zarar görmesi veya tehlike altında bulunması da MK.nun 656. maddesini sorumluluğu sınır içindedir. (Tandoğan - age, 209. 210) (K. Gürsoy / F. Eren / E. Cansel - age, 696-698) (a. HD. 13.5.1974 gün ve 2039 e., 2449 K. sayılı ilamı - Karahasan - Türk Eşya Hukuku - Say. 1008).
Yerel Mahekem, taşınmaz içinde bulunan (ve davalıya ait arsada hafriyat nedeni ile zarar gördüğü çekişmesiz olan) taşınır ve eşyalar hakkında talebi reddederken, MK.nun 656. maddesini gözetmeden, mülkiyet hakkının kullanılmasını komşuluk hukuk açısından düzenleyen 662. maddesi hükmündeki (kumşunun arsasına zarar verecek veya nazara maruz bırakacak veya üzerindeki mebaniyi (yapı - arsa temel) tehlikeye koyarak izrar edemez) sözlerini esas alarak, zarar gören taşınmazdaki taşınır eşya ile ilgili talepleri reddetmesi yasya aykırı bulunmuştur. Kaldıki, hükmüne uyulan bozma kararında malların cinsine göre bir ayırım yapılmadan davalı Jirayir'in sorumluluğu kabul edilmiştir. Bu durumda davacı yararına doğan usuli kazanılmış hakkın nazara alınmaması da ayrıca usul ve yasaya aykırıdır. Mahekemece yapılacak iş, MK.nun 656. maddesini esas alarak, talep edilen taşınır mallar hakkında da tazminata hükmetmekten ibarettir. ve hüküm tekrar bu nedenle bozulmalıdır.
2 - Taşınmaz malın müşterek maliklerini (MK.nun 656. maddesine göre) sorumluluklarını pay oranlarına göremi, yoksa müteselsil sorumluluk esasına göremi olması gerektiği yolunda gerek öğretide ve gerekse uygulamada değişik görüşler ileri sürülmüştür. Malikin sorumluluğunun, taşınmazdaki pay oranına göre olması geriktiğini ileri süren görüşü benimsiyenler "Borçlar Yasasının 141/I. maddesine göre teselsül yasasının açıkça tayin ettiği hallerde söz konusudur. MK.nun 656. (BK. m. 58) maddesinde ise, müteselsil borçluluk karinesini mecut olmadığından paya göre sorumluluk kabul edilmelidir" (Oser / Schönenberger - Borçlar Hukuku - Recai Seçkin çevirisi - Adalet Bakanlığı Yayınlarından - ankara 1947 s. 539), (V. Tuhr - Borçlar Hukuku - Cilt I - S. 432 - İst. 1952, C. Edege çevirisi) demektedirler. Bu görüşü savunanların, teselsülün kanundan doğacağı görüşü, yasanın öngördüğü bir genel kuraldır. Müşterek maliklerin hepsi malik sıfatını haiz olduklarından, sorumluluk paya değil, bu sıfata (malik sıfatına) bağlı olmalıdır. Bu nedenle müşterek malikler ortak kusurları olsun veya olmasın müteselsil sorumlu olurlar. Buradaki müteselsil sorumluluk bizzat madde metni içinde mevcuttur ve yasadan doğmaktadır. Her paydaş taşınmazın maliki olduğuna göre, zararın tamamından mağdura karşı her biri ayrı ayrı sorumludurlar (H. Tandoğan - Kusura dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk - Yüksek Lisans Ders Notları - Ankara 1978 - s. 54 ve orada anılan eserler). Müteselsil sorumluluğun amacı mağduru koruma amacından kaynaklandığına göre, sorumluluğun (MK. nun 656. ve BK.nun 58. maddelerindeki) paya değil, malik sıfatına bağlanması hakaniyete de uygun düşer. O halde mahkemenin, sorumluluğu pay esasına göre kurması yasaya aykırı olup davalının zararın tamamından sorumlu tutulması için hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın birinci ve ikinci bentlerde gösterilen nedenlerle davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 28.2.1980 gününde oybirliği ile karar verildi.