 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1979/11644
K: 1979/14383
T: 21.12.1979
DAVA : Taraflar arasındaki haksız eylemden doğan tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı, davalının onüç yaşındaki oğlunun gebe olan ineği ile cinsi ilişkide bulunduğunu, bu biçimde bir eyleme maruz kalan hayvanın,dini kurallara göre; etve sütünden, hatta doğacak yavrusundan ekonomik bakımdan yararlanılmasına olanak olmadığını, bu yüzden hayvanına alıcı çıkmadığını, din adamı olmasından dolayı bidayette iddiasının haklılığını kabul ederek, bedeli karşılığında hayvanı geri almayı kabul eden davalının, bilahare bu sözünde durmadığını iddia etmiş ve inek bedelinin ödettirilmesini istemiştir.
Mahkemece (davalının çocuğunun davacıya ait inekle cinsi münasebette bulunduğu olgusu kabul edilmekle beraber, bu olay yüzünden BK. anlamında bir zarar doğmadığı, hakimin HUMK.nun 76. maddesine göre Türk Kanunları uyarıncaa hüküm tesis etmesi gerektiği ve laik yargılamada böyle bir diniinanca yer verilemiyeceği, kaldı ki, dini kuralların da yürürlükte olan hukuki düşünce doğrultusunda bulunduğu) gerekçelerine dayanarak davanın reddine karar verilmiştir.
Hayvanla cinsel ilişkide bulunma eylemi, alenen işlemesi halinde TCK.nun 419 ve aleniyet unsurunun yokluğunda da 577. maddelere uyan bir suç teşkil etmektedir. Mahkeme de aynı düşünceyi benimseyerek, bu yönden gereğinin ifası için evrak örneklerini C.Savcılığına göndermiştir. Bu bakımdan davalının oğlunun hukuk düzenine uygun olmayan bir eylemi işlediği kuşkusuzdur. O halde bu davada üzerinde durulup tespiti ve halli gereken sorun, işaret olunan bu hukuka aykırı fiilden dolayı bir zarar doğup doğmadığı hususu olmalıdır.
Mahkeme kararında mehaz gösterilen dini eserde; "cima edilen hayvanın etinin İmamı Azam'a göre helal, İmamı Ebu Yusuf'a göre de haram olduğunun kabul edildiği" bildirilmekte, bir kısım din alimlerince de "fiilden zarar doğmayacağı, hayvanın etinin yeneceği, başka bir şehre götürülüp satılabileceği" ileri sürülmektedir (İzahlı Mülteka El Ekbur Tercümesi - Musannif İbrahim'i Hakkı - Mütercim Mustafa Uysal - Sayfa 114, dürer, Cilt 2- İstanbul Hicrisene 1300 - sayfa 847.
Mahkeme kararında isabetli olarak vurgulandığı gibi, istisnalar ayrık tutulmak kaydıyla hakim Türk Kanunlarını uygulamak suretiyle sorumları çözümler. Dini kurallara göre(kanıtlanan iddia doğrultusunda) hüküm tesisi mümkün değildir. ne varki davacı, işlenen haksız eylemden dolayı hayvanın hiçbir alıcının (hayvan satıcısının) talip çıkmadığını, bu yolda örf ve adet teessüs ettiğini ileri sürmekte ve dilekçesinde bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmasını da istemektedir. İddia ve istek doğrultusunda yapılacak inceleme sonucu böyle bir örf ve adetin mevcut olduğunun kanıtlanması halinde, MK.nun 1. maddesine göre örf ve adet uyarınca hüküm verilmesi gerekecektir. Çünkü, dini kitaplar konuya ne yönden yaklaşırsa yaklaşsın, hatta hangi kanaatı ve sonucu tespit ederse etsin, önemli olan ve soruna çözüm getirecek olan faktör, yerel telakki, örf ve teamülün hangi doğrultuda olduğudur. Nitekim davacı da iddiasının bu yolda yapılacak bir bilirkişi incelemesi ile tespit olunabileceğini ileri sürmektedir. Gerçekten genellikle ve istikrarla benimsenen örf, teamül, dini ve ahlaki inanç ve telakkiler eğer iddia doğrultusunda ise, o takdirde zararın varlığı kuşkusuz hale gelecektir. Bu durumda ise davacının iddia ettiği gibi, fiile maruz kalan hayvanın davalıya bırakılması suretiyle bedelinin de davacıya ödettirilmesi şeklinde adil bir çözüm yoluna gidilmesinde, tazminat hukuku yönünden bir sakınca da bulunmamaktadır. O halde, eksikinceleme sonucu ve belirtilen hususlar göz önünde tutulup gerekli inceleme yapılmaksızın tesis edilmiş olan karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 21.12.1979 gününde oybirliği ile karar verildi.