Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1979/11456
K: 1980/3077
T: 10.03.1980
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 18.037 lira 50 kuruşun faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün davalı avukatı tarafından duruşmalı olarak ve davacı avukatınca da temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Davacı İrfan, davalı Elvan'dan olan 120.000 lira alacağını tahsil için davalı aleyhine İstanbul 7. İcra Memurluğu'nun 1972/9852 esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını; takibin kesinleşmesi üzerine davalının parayı icra veznesine yatırmasına rağmen, İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde 1973/976 esas numaralı bir menfi tesbit davası açmak ve o dava sırasında ihtiyati tedbir kararı istihsal etmek suretiyle takip konusu borcun kendisine ödenmesini engellediğini; sonuçta ise bu davanın reddedildiğini; ancak, İİK'nun 72/4. fıkrası hükmünce lehine % 15 tazminata o davada hükmedilmediğini; kendisinin de bu hükmü zuhulen temyiz etmediğini; borçlu Elvan tarafından vaki temyiz isteğinin ise Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 24.12.1976 gün ve 826/11273 sayılı ilamıyle reddedilip, hükmün onandığını ve yine borçlunun vaki karar düzeltme isteğinin aynı dairenin 16.5.1977 gün ve 4962/5847 sayılı ilamı ile reddedilip kesinleştiğini ileri sürerek ".. mahkemece 72/4. madde hükmünce re'sen hükmedilmesi gerekirken hükmedilmeyen ve zuhulen temyiz yoluna başvurmadığı için de kesinleşen tespit davasında hükmedilmesi gereken zararını..." bu kerre bağımsız olarak açtığı bu davada istemektedir.
Davalı Elvan savunmasında, "... bu istek hakkında ancak menfi tespit davasında bir karar verilmesi gerektiğini; davacı alacaklı yararına % 15 tazminata hükmedilmemesi üzerine alacaklarının bu karar aleyhine temyiz yoluna başvurması gerektiğini, oysa bu kararın temyiz edilmemesi sonucu bu konuda tarafları bağlayıcı bir kesin hüküm oluştuğunu; artık bu isteğin bağımsız bir davaya konu edilemeyeceğini..." ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme "... bütün hakların birlikte bir davaya konu edilmesini öngören bir yasa kuralı bulunmadığını; netice-i talebe ilişkin bir kısım istek hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olan durumlarda, bu taleplerin reddedilmiş sayılacağı yolunda bir hukuki görüş mevcut olmadığını; aksine, davada ileri sürülüp hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeyen taleplerin ayrı bir davaya konu edilebileceğini, zira bu ahvalde bir kesin hüküm durumunun söz konusu olmadığını.." ileri sürerek davacı yararına % 15 oranında bir tazminata hükmetmiştir.
Oysa, mahkemenin yukarıda anılan gerekçesine katılmak ve bu görüşe yasal bir dayanak bulmak güç hatta olanaksızdır. Ancak, mahkemece benimsenen gerekçenin eleştirisine geçmeden önce, İİK'nun 72. maddesinde sevkedilen hükmün niteliği, özellikle de borçlu tarafından açılan menfi tespit davasının red veya kabulü halinde doğacak hukuki sonuçların ne olacağı konusunda kısaca durulmasında büyük yarar vardır. Zira anılan konuda yapılacak bir tespit ve varılacak sonuç, soruna sağlam bir çözüm getirmekle kalmayacak aynı zamanda mahkeme görüşünün yanıtı da olacaktır.
Bilindiği gibi İİK'nun 72. maddesi (menfi tespit) ve (istirdat) davalarını, bütün ayrıntıları ile birlikte düzenlemiştir. Menfi tesbit davası ile, davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukuki münasebetin mevcut olmadığının tesbiti istenir. Bu hukuki münasebetin mevcut olmadığının tesbit edilmesini dava edebilmek için, davalının daha önce o hukuki münasebetin varlığını iddia etmiş bulunması lazımdır. Menfi tespit davasının konusu, alacağın doğum şartlarından herhangi birinin eksikliği veya sükut sebeplerinden birinin varlığı sonucunda yokluğunun tesbitidir.
İİK'nun anılan maddesinde düzenlenen menfi tespit davası, takipten sonra açıldığı takdirde; tedbir yoluyla takibin durmasına kanun imkan vermemiştir. Fakat, icra veznesine giren paranın (alacaklının gecikmeden dolayı uğraması muhtemel zararlarını karşılamak amacıyla ve alacağın % 15'inden aşağı olmamak üzere alınacak teminat karşılığında) alacaklıya ödenmemesine, ihtiyati tedbir ile karar verilmesini borçlu isteyebilir. Nitekim olayımızda da menfi tespit davasını açan borçludan takip konusu olan ve icra veznesine yatırılmış bulunan) alacağın % 15'i kadar bir teminat alınıp, 18.12.1973 gün ve 1973/976 E. sayılı tedbir kararı ile ödemenin durdurulduğu anlaşılmaktadır.
Genel ve kaba hatları ile hukuki niteliğini belirtilen menfi tespit davası ya davacı borçlu veya davalı alacaklı yararına sonuçlanır. Temyize konu bu olayda dava, alacaklı durumundaki kişi (yani alacaklı İrfan) lehine sonuçlandığı için, burada sadece "... menfi tespit davasının alacaklı yararına sonuçlanması halinde meydana gelecek hukuki sonuçlar..." üzerinde durulacaktır.
Gerek bilimsel ve gerekse yargısal görüşlerde oybirliği ile benimsenen görüşe göre; borçlu tarafından açılmış olan bir menfi tespit davası davalı alacaklı yararına sonuçlanır, yani reddedilirse (İİK'nun 72/3. maddesi hükmünün doğal sonucu olarak); davacı (borçlu bulunmadığını) kanıtlayamamış ve böylece maddi hukuk açısından borcun varlığı tespit edilmiş olur ki, borçlu için ileride bir istirdat davası açma yolu ve imkanı da artık kapanmış bulunur. Öte yandan red kararı ile birlikte ihtiyati tedbir kararı da kendiliğinden kalkar ve mahkeme borçluyu ayrıca % 15'ten aşağı olmamak üzere "alacaklının hakkına geç kavuşmuş olmasından dolayı" maktu bir zarar ödemeye mahkum eder. Tedbir alan borçlunun asgari olarak % 15 zarar ziyana mahkum edilmesi, "... tedbirin haksızlığının zaruri ve kanuni sonucu.." olarak tanzim edilmiş ve bu hususta alacaklının ayrıca talebi şartına yer verilmemiştir (İlhan Postacıoğlu-İcra Hukuku Esasları-19967-Sayfa 245 vd.). (Baki Kuru-İcra İflas Hukuku - Cilt l-1975-Sayfa 478). Dairemizin 11.12.1979 gün ve 9842 E., 13860 K. sayılı içtihadında da belirtildiği gibi; İİK'nun 72/4. fıkrası hükmü bu konuda hakime emir vermektedir; diğer bir ifade ile bu hüküm, hakimin re'sen % 15 tazminata karar vermesini emretmektedir. Esasen ihtiyati tedbir verilirken alacağın % 15'inden aşağı teminat alınamayacağı yolundaki 72/3. fıkra hükmü ile güdülen amaç Postacıoğlu'nun da açıkça belirttiği gibi "... mahkemenin tespit davasını alacaklı lehine karar bağlarken mihaniki olarak alacaklının söz konusu teminattan istifayı hak etmesini sağlayacak surette asgari tazminata mahkum etmektir.." "Postacıoğlu-age.-246). Hatta, alacaklı zararının % 15'ten yukarı olduğunu ileri sürmedikçe mahkeme zararın miktarını tayin için ayrıca bir araştırmaya giremeyecektir. Bu hüküm, usulün 74. maddesinde öngörülen (taleple bağlılık ilkesine) getirilmiş yasal istisnalardan birisidir. Bu tür istisnalara İİK'nun 89/3. maddesinde ve diğer bazı yasalarda rastlamak mümkündür. Mesela; usulün 576/2. maddesi hükmünce "... hakim aleyhine açılan tazminat davasının reddi halinde.." hakim yararına bir manevi tazminata hükmedilebilmesi; keza, 6831 sayılı Yasa'nın 114. maddesinde anılan ".... ağaçlandırma giderinin ödetilmesine karar verilebilmesi.." için bir talebin varlığını yasa koyucu öngörmemiştir. Aynı kural mahkeme giderleri için de söz konusudur. 29.5.1957 gün ve 4/16 sayılı içtihadı birleştirme kararında belirtildiği gibi, mahkeme giderlerinin ayrı bir davaya konu edilmesi mümkün değildir. Az önce anılan bu karardaki ilke yukarıda anılan ayrık durumların herbiri için de geçerlidir. O halde, mahkemenin, re'sen karar verebileceği, özellikle karar verme mecburiyetinde olduğu bir konuda zuhulen karar vermemesi halinde hakkı halele uğrayan kişi ancak yasa yollarına başvurmak suretiyle bu hatanın, yani eksikliğin düzeltilmesini ve telafisini isteyebilir. Eğer dava lehine sonuçlanan kişi bu konularda temyiz yoluna başvurmaz ise artık, yasanın kendisine tanıdığı bu maddi haktan feragat etmiş demektir. Feragat ister sarih veya zımni olsun, medeni hukuk anlamında bir (itiraz) olup, bir (def'i) olmadığından usulün 76. maddesi hükmünce kanunları re'sen uygulamakla mükellef olan hakim tarafından re'sen gözetilmesi zorunludur (30.11.1955 gün ve 14/20 ve yine 10.11.1954 gün ve 18/23 sayılı içtihadı birleştirme kararlarının gerekçesinden). Hal böyle olunca ve alacaklı (lehine tazminat ödemesine ilişkin bölümü ihtiva etmeyen) ilam aleyhine temyiz yoluna başvurmayınca, bu karar davacı borçlu yararına kesinleşmiş ve usul hukuku yönünden bazı haklar doğurmuş olacaktır. Artık, maktu tazminat konusunun ayrı bir davaya konu edilmesi, hem yukarıda anılan bu ilkelere, hem İİK'nun anılan maddesinin özelliğine ve gerçekleştirmek istediği amaca aykırı düşecektir. Kaldı ki, bütün ilişki ve sorunların aynı dava içinde çözümlenmesini öngören yasa koyucunun iradesi dışında bir kabul ve yorum, herşeyden önce 72. madde hükmüne de aykırı olacaktır. Zira yasa koyucu (... alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde % 15'ten aşağı takdir olunamaz..) demek suretiyle gerçek amacını açıkça vurgulamış ve böylece tarafların mütevali dava açmasını yasaklamıştır. Nitekim bu görüş dairemizin 17.12.1971 gün 10435/10693, 11.12.1979 gün ve 9842/13860 ve TD'nin 9.12.1971 gün 5631/7303 sayılı kararlarında da açıkça benimsenmiştir. Bu itibarla davacı tarafından ibraz edilen TD'nin 30.3.1973 gün ve 1541/1419 sayılı kararındaki görüş paylaşılmamıştır.
Bundan ayrı olarak mahkemenin diğer gerekçesinde de katılmak mümkün değildir. Gerçekten dava edilen bir kısım istekler hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olan hallerde, isteğin reddedildiği gibi bir yorum söz konusu olamaz. Bu görüş dairemizce de benimsenmektedir. Mesela; faiz isteği hakkında bir karar verilmemesi halinde davacı temyiz yoluna başvurmamış olsa dahi, faizin ayrı bir davaya konu edilmesi mümkündür. Çünkü, mahkeme faiz isteği hakkında bir karar oluşturmamıştır ki bu karar taraflar yönünden maddi anlamda kesin bir hüküm teşkil etsin, ancak olayımızdaki durum bu nitelikte bulunmamaktadır. Mahkeme dava edilen bir kısım istek hakkında karar vermemiş durumda değildir; bilakis, davayı kazanan davalı alacaklı yararına re'sen hükmetmesi gereken tazminata karar vermemiş durumdadır. Bu nitelikteki bir karar aleyhine ise temyiz yoluna başvurulmaması, hasım taraf yararına bazı hukuki sonuçlar doğurur ki, bunlara yukarıda ayrıntıları ile temas edilmiştir. O halde, bütün bu yazılı nedenlerle davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan bazı düşüncelerle istek doğrultusunda karar verilmiş olması yasaya aykırıdır.
2 - 1. bentde sevkedilen bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın birinci bentde gösterilen nedenlerle davalı yararına (BOZULMASINA), bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına ve peşin harcın istek halinde davalıya geri verilmesine, 10.3.1980 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini